İçinde yaşadığımız süreç Türkiye'yi önemli bir yol ayırımına getirmiş durumdadır. Tehdit olarak nitelenen çağdışı bir akım ne acıdır ki bugün siyasal erk koltuğunda oturmaktadır. Hemen her gün M.Kemal ve arkadaşlarının kurduğu düzeni değiştirecek bir güç olarak örgütlenmelerini tamamlamışlardır. Rize belediye başkanının cahilce ve hunharca Atatürk heykelini kaldırması sırasında Rize halkının buna tepki vermemesi marjinal olarak değerlendirilen akımın Kurtuluş savaşı kazanımlarına saldırısında mevzi üstünlüklerini göstermektedir. Osmanlı devletinde yaşanan 31 mart olayını saklı tutarsak gericiliğin bu topraklarda en güçlü olduğu dönem, emperyalizmin Türkiye'yi doğrudan işgal ettiği Kurtuluş savaşı sürecinde yaşanan süreçtir. Kurtuluş savaşı emperyalizmle olduğu kadar gericilikle de olan sıcak savaşımının tarihidir...
'Anayasa değiştirilmezse bölünürüz' diyenler Anayasa'dan Türk kelimesini silmek isteyenler; 'ATATÜRK YÜZÜNDEN PLANLARIMIZI YARIM YÜZYIL ERTELEMEK ZORUNDA KALDIK' diyen David Rockefeller'in raporlarında Türkiye için istedikleri şeylerin aynısını savunduklarını biliyorlar mı?
-HALEP KONUSUNDA NEDEN KIYAMET KOPUYOR?-
TSK kamuoyunda bilinenin tersine NATO'ya girdikten sonra dinciliğin merkezi, motoru olmuştur. Öyle Genelkurmay başkanları, generaller vardır ki Münazarat ve Şualar isimli risalesinde Atatürk’e deccal, süfyan, fitne ve nefreti ammeye layık adam diye saldıran Said Nursi’yi kışlaya davet ettiler personellerine konuşma yaptırdılar. Makamlarında ağırladılar... CIA beslemesi Fethullahın hocası Saidi Nursi 12 Nisan 1957 yılında Isparta Tugay Komutanlığı içine inşa edilen Tugay caminin temeline törenle harç koydu. Genelkurmay başkanı Orgeneral İ. Hakkı TUNABOYLU, Başbakan ise Menderes'di... Amerika o günlerde şu açıklamayı yapıyordu. 'Türkiye İslam ülkelerini kendi önderliği altında birleştirmeyi başarmalıdır'
Gelinen nokta da Amerika aynı noktada durmaktadır. Saldırıların merkezinde yine M.Kemal ve onun değerleri, izdeşcileri vardır. Türkiye'de değişen tek şey işbirlikçi aktörlerdir...