Çanakkale Haber

Prof Dr. Orhan KAVUNCU
Köşe Yazarı
Prof Dr. Orhan KAVUNCU
 

İTİDAL VE ÖLÇÜ ÜZERİNE

Gençlik yıllarında Kur’an-ı Kerim’de “solculardan olmayın, sağcılardan da olmayın, (ama kitabın sağ elinden verilenlerden olun) ortada olun” veya “arkada kalmayın, önden de gitmeyin, ortalarda olun” mealinde ayetler okumuş ve epeyce sarsılmıştım. Öyle ya, kitabımız nasıl böyle bir zaaf halini tavsiye ederdi. Gerçi sonradan ve şimdi o eskiden okuduğum mealleri bir türlü bulamıyorum. Belki de okuduğu mealleri yanlış yorumlamıştım veya tesadüf bir meal kitabı öyle anlam vermişti. Sonra başka ayetleri de okuyunca bunların aşırılıklardan kaçınmak, ölçülü olmak, mutedil olmak anlamlarında yorumlanması gerektiğini öğrendim.   Bugünlerde ne kadar çok kaybettik ölçüyü, aşırılıklardan kaçınmayı, mutedil ve mütevazi, hoşgörülü olmayı… Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı.   Sevginizde de nefretinizde de ölçülü olun. Ne cimrilik yapın, ne de israf edin; ikisi arasında da tutumlu ve cömert olun. Milletinizi sevin, ailenizi sevin, mesleğinizi sevin, derneğinizi sevin. Ama bütün bu mensubiyetleriniz birbirine alternatif olmasın. Ailemi çok seviyorum, mesleğimi onun için sevemiyorum diyemezsiniz; dememeli ve yapmamalısınız. Mensup olduğunuz aşiretin, etnik grubu elbette seveceksiniz. Ama bunu mensup olduğunuz, aşiretinizin, etnik grubunuzun da mensup olduğu Millet sevgisine alternatif haline getirmeyin. Avşar aşiretinizden olmak onu sevmenizi gerektirir ama aşiretinizi sevmeniz Türk Milletini sevmenize mani değildir.   Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Ama meramımı ifade etmek için bu kadarı yeterli olmuştur sanıyorum.                              *                          *                         * Bir de Hz. Mevlana’nın “ya göründüğü gibi ol, ya da olduğun gibi görün” düsturu var. Bir millet güzel, iyi ve doğru işler yapacaksa, mensuplarının iyi, güzel ve doğru olmasıyla mümkündür. Çünkü millet mensuplarından meydana gelir. Burada öz eleştiri alışkanlığına işaret etmek istiyorum.   Türk Milletinden her doğruluğu bekleyeceksin, hiç bir yanlışına tahammülün olmayacak ama yalancılık sende, sahtekârlık sende, “deveyi hamuduyla götürmek” sende. Adama sormazlar mı: “bu ne lahana bu ne turşu”.   Medeniyet kuracak kültürlerde yaşayan insanlar yüksek seciyeli olurlar. Düşük seciyeli insanların oluşturduğu bir topluluktan medeniyet kumasını bekleyemezsiniz.                              *                          *                         * Siyasi partilere bakıyorsunuz, insanlar birbirinden nefret ediyor. Parti içi muhalifler hakkında yapılmadık suçlama kalmıyor. Bir çok sivil toplum kuruluşundan benzer olaylar yaşanıyor. Hani derler ya “akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini”. Rakip partilerden insanların yapmadığı suçlamalar parti içi mücadelelerde ortaya çıkıyor.   Hangi sivil toplum kuruluşunun veya partinin mensupları bu noktada tahammül ediyor, bütün muhalefet duygularına rağmen, “madem bu davaya inandık, eleştirilerimi insaf ölçüleriyle yapalım” diyorsa, inanın kamu oyu nezdinde onlara vatandaş daha fazla muhabbet besliyor, ilgi ve itibar gösteriyor. Velhâsıl ölçüyü kaçırmamak gerekiyor.   Bir de öyle güzel insanlar gördük ki bu son cumhurbaşkanlığı seçiminde veya 26 maddelik anayasa değişikliği referandumunda. Partinin aldığı karar kendisinin kanaatine uymuyor. Ama” partimin kararı böyle madem ki, ona uymak zorundayım” diyor. Veya uymuyor ama kınamıyor da.   Bir de öyle insanlar gördük ki, partinin kararına uymayanları kınamak şöyle dursun neredeyse hain ilan ediyor. Veya partisinin kararı kendi kanaatine uymayınca partisini aforoz ediyor.     İfrat-tefrit hali denirdi eskiden. Bir aşırılıktan karşı aşırılığa savrulan bir insan olmak yerine ölçüyü kaçırmadan orta yolu takip edebilen bir insan olmak bu kadar zor mu? Hadi bismillah, herkes kendisinden başlasın.  
Ekleme Tarihi: 12 Ekim 2014 - Pazar
Prof Dr. Orhan KAVUNCU

İTİDAL VE ÖLÇÜ ÜZERİNE

Gençlik yıllarında Kur’an-ı Kerim’de “solculardan olmayın, sağcılardan da olmayın, (ama kitabın sağ elinden verilenlerden olun) ortada olun” veya “arkada kalmayın, önden de gitmeyin, ortalarda olun” mealinde ayetler okumuş ve epeyce sarsılmıştım. Öyle ya, kitabımız nasıl böyle bir zaaf halini tavsiye ederdi. Gerçi sonradan ve şimdi o eskiden okuduğum mealleri bir türlü bulamıyorum. Belki de okuduğu mealleri yanlış yorumlamıştım veya tesadüf bir meal kitabı öyle anlam vermişti. Sonra başka ayetleri de okuyunca bunların aşırılıklardan kaçınmak, ölçülü olmak, mutedil olmak anlamlarında yorumlanması gerektiğini öğrendim.

 

Bugünlerde ne kadar çok kaybettik ölçüyü, aşırılıklardan kaçınmayı, mutedil ve mütevazi, hoşgörülü olmayı… Kimsenin kimseye tahammülü kalmadı.

 

Sevginizde de nefretinizde de ölçülü olun. Ne cimrilik yapın, ne de israf edin; ikisi arasında da tutumlu ve cömert olun. Milletinizi sevin, ailenizi sevin, mesleğinizi sevin, derneğinizi sevin. Ama bütün bu mensubiyetleriniz birbirine alternatif olmasın. Ailemi çok seviyorum, mesleğimi onun için sevemiyorum diyemezsiniz; dememeli ve yapmamalısınız. Mensup olduğunuz aşiretin, etnik grubu elbette seveceksiniz. Ama bunu mensup olduğunuz, aşiretinizin, etnik grubunuzun da mensup olduğu Millet sevgisine alternatif haline getirmeyin. Avşar aşiretinizden olmak onu sevmenizi gerektirir ama aşiretinizi sevmeniz Türk Milletini sevmenize mani değildir.

 

Bu misalleri çoğaltmak mümkündür. Ama meramımı ifade etmek için bu kadarı yeterli olmuştur sanıyorum.

 

                           *                          *                         *

Bir de Hz. Mevlana’nın “ya göründüğü gibi ol, ya da olduğun gibi görün” düsturu var. Bir millet güzel, iyi ve doğru işler yapacaksa, mensuplarının iyi, güzel ve doğru olmasıyla mümkündür. Çünkü millet mensuplarından meydana gelir. Burada öz eleştiri alışkanlığına işaret etmek istiyorum.

 

Türk Milletinden her doğruluğu bekleyeceksin, hiç bir yanlışına tahammülün olmayacak ama yalancılık sende, sahtekârlık sende, “deveyi hamuduyla götürmek” sende. Adama sormazlar mı: “bu ne lahana bu ne turşu”.

 

Medeniyet kuracak kültürlerde yaşayan insanlar yüksek seciyeli olurlar. Düşük seciyeli insanların oluşturduğu bir topluluktan medeniyet kumasını bekleyemezsiniz.

 

                           *                          *                         *

Siyasi partilere bakıyorsunuz, insanlar birbirinden nefret ediyor. Parti içi muhalifler hakkında yapılmadık suçlama kalmıyor. Bir çok sivil toplum kuruluşundan benzer olaylar yaşanıyor. Hani derler ya “akrep etmez akrabanın akrabaya ettiğini”. Rakip partilerden insanların yapmadığı suçlamalar parti içi mücadelelerde ortaya çıkıyor.

 

Hangi sivil toplum kuruluşunun veya partinin mensupları bu noktada tahammül ediyor, bütün muhalefet duygularına rağmen, “madem bu davaya inandık, eleştirilerimi insaf ölçüleriyle yapalım” diyorsa, inanın kamu oyu nezdinde onlara vatandaş daha fazla muhabbet besliyor, ilgi ve itibar gösteriyor. Velhâsıl ölçüyü kaçırmamak gerekiyor.

 

Bir de öyle güzel insanlar gördük ki bu son cumhurbaşkanlığı seçiminde veya 26 maddelik anayasa değişikliği referandumunda. Partinin aldığı karar kendisinin kanaatine uymuyor. Ama” partimin kararı böyle madem ki, ona uymak zorundayım” diyor. Veya uymuyor ama kınamıyor da.

 

Bir de öyle insanlar gördük ki, partinin kararına uymayanları kınamak şöyle dursun neredeyse hain ilan ediyor. Veya partisinin kararı kendi kanaatine uymayınca partisini aforoz ediyor.

 

 

İfrat-tefrit hali denirdi eskiden. Bir aşırılıktan karşı aşırılığa savrulan bir insan olmak yerine ölçüyü kaçırmadan orta yolu takip edebilen bir insan olmak bu kadar zor mu? Hadi bismillah, herkes kendisinden başlasın.  

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.