Muhsin Yazıcıoğlu’nun konuşmalarının, makalelerinin, şiirlerinin ve onunla yapılan mülakatların derlendiği Muhsin Yazıcıoğlu Külliyatı’nın üçüncü baskısı, Akçağ Yayınları tarafından basıldı. Hakkı Öznur, bu baskıya geniş bir önsöz yazarak Muhsin Yazıcıoğlu hakkında bilgi edinmek isteyenlere önemli bir kaynak oluşturmuştur. Bu önsözde, “Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun 40 yıllık siyasi yaşamından önemli kesitler ve yakın politika tarihimizi etkileyen önemli konuşmaları, tavırları ve duruşları” yansıtılmıştır. Üç ciltlik külliyatın birinci cildi makaleleri, konuşmaları ve şiirlerinden, ikinci ve üçüncü cilt ise mülakatlardan oluşmaktadır.
Tanıl Bora ve Kemal Can’ın yaptığı ve 10-11 Ağustos 1992 tarihinde Cumhuriyet gazetesinde yayımlanan mülakatta, onun bir gün ülke yönetiminde söz sahibi olsaydı hangi hedef ve ilkelerle hareket edecek olduğunun işaretlerini görürsünüz:
“Cumhuriyet-Yenidünya düzeni içinde Türkiye’ye biçtiğiniz rol nasıl bir rol?”
M. Yazıcıoğlu: Şimdi özellikle dağılan Sovyetler Birliği içinden çıkan Türk Cumhuriyetleri, birçok belirsizlik ve bulanıklık içinde, diğer yandan Körfez Savaşı sonrasında Ortadoğu’da meydana gelen ezilmişlikler, kırıklıklar var. Batı, bu atmosfer içinde yenidünya düzenini oluştururken ayaklarına bağ olmayacak, istedikleri gibi yoğurmalarına direnmeyecek bir Asya coğrafyası meydana getirmek istiyor ve bunun için de Türkiye’yi taşeron olarak kullanmayı düşünüyor.
Oysa biz, tarihî hinterlandımıza uygun coğrafyamızın özel şartlarından hareket ederek inanç, soy ve değer birliğimizi dikkate alarak bize özgü bir rol oynayabilir, başka bir denge unsuru olabiliriz. Tabii olan değil, söz hakkı olan; uyan değil o dünyada kendi rolünü kendi koyan bir yer edinebiliriz.
Biz bunları söyleyince bazı çevreler diyor ki “Türkiye’de huzursuzluk çıkar?” Niye çıkar? Çünkü yenidünya düzenine uymamış olursunuz. Amerika isterse düzenimiz huzurlu gider, eğer onun istemediği bir şeyi yaparsak anarşiyi bela eder, kargaşayı çıkartır. Bunlar dünyanın gerçeği olabilir, ama gerçek bu diye biz mevcut duruma teslim olamayız. Mevcut durum insan haklarına, inanç hürriyetine, millî kimliğe aykırı ise biz bu duruma tabi olamayız.
Geleceği görmek lazım. Sadece bugünün şartlarıyla meseleye yaklaşmak yerine 50-100 yıl sonrasını düşünerek bir mebde oluşturmak zorundayız.(Cilt II, sayfa: 76)
Gerçekten, iktidara talip olan birçok partinin Genel başkanı ABD’ye gidip orada çeşitli güç odaklarından destek almaya çalışır, bir yerlerin icazetini alarak veya en azından almış görünerek siyasetini kurgularken, Muhsin Yazıcıoğlu ve BBP bağımsız, bağlantısız olmaya özen gösterdi. Ne diyelim, baht utansın, nasibinde ülke yönetiminde söz sahibi olmak yokmuş ama onun ilkelerini benimseyen gençler, Alperenler bir gün bu ülkenin yönetiminde dirayetle söz sahibi olacaklardır inşallah…
***
Onun fikir ve ruh dünyasını, dünyaya ve Türkiye’ye bakışını, siyasetteki dik ve düzgün duruşunu bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkaran bir eser olmuş bu külliyat. Değerli Hasan Celal Güzel’in lokomotif rolüyle hâlen de yayımlanmakta olan Yeni Türkiye dergisinin hemen her sayısında Muhsin Yazıcıoğlu’nun bir makalesi vardır. İşte onlardan birisinde der ki, “Türk Dünyası gerçeğini iyi değerlendirebilmek için, gelişmeleri mankurt kafasıyla değil de, Türk Dünyasını oluşturan büyük coğrafyadaki gerçek halkın inanç ve değerlerini, ümit ve beklentilerini dikkate alan bir millî aydın kafasıyla algılayabilmeliyiz.” (Cilt I, sayfa 163).
Devlet yönetimine yaklaşımı, “devlet adamı isen, sızlanıp şikâyet etmek yerine gereğini yaparsın” mantığına dayanıyordu. Tabii bu, demokratik nizam içinde, kuvvetler ayrılığı prensibini tahrip etmeden yapılmalıdır. İşte 2006 yılında söyledikleri:
“Ben derin devlet tartışmalarında, derin merin tanımam, bir tek devlet bilirim demiştim. Bugün yine öyle düşünüyorum. Ama dönemin başbakanları (Demirel ve Ecevit) çıkıp da derin devlet tanımlaması yapıyorlar. Madem derin devlet denilen bir yapılanmadan şikâyetçi oldular, niye başa geçtiklerinde bu yapının sona ermesini sağlamadılar? Derin devlet, asıl devletin vizyonunu oluşturacak bir think thank kurumu olarak var olursa ne ala. Ama asıl devletin üstünde bir güç ise o yanlıştır.” (Cilt: 2, s. 512, Röportaj: Balçiçek Pamir, Muhsin Yazıcıoğlu: ” Bütün Umutları bir CHP-MHP hükümeti Kurdurmak”, Sabah Gazetesi, 22 Mayıs 2006)
AB ile müzakereleri başlatmak uğruna verilen tavizler ve Amerika’nın Irak’ı işgali dolayısıyla içine düştüğümüz durum ile ilgili değerlendirmeleri bugüne ışık tutar mahiyettedir. Olanlar karşısında “gelecek için ciddi şekilde kaygı duyuyorum” der ve Kerkük için “Tabii ki Hatay’ın, Diyarbakır’ın ve Sivas’ın güvenliği Kerkük’ten başlar.” der. Kıbrıs’ta nasıl bir oldubittiye mecbur edilmek istendiğimizi, AB ile ilişkileri onurlu bir biçimde sürdürürken onlara muhtaç olmadığımızı görerek başka ilişkileri geliştirmemiz gerektiğini çok açık bir şekilde anlatır. (Cilt: III, sayfa 538-539, Röportaj: İmam Hatip Dergisi, Mart 2005)
O daha önce 1990’lı yıllarda “pergelin bir kolu sabit Türkiye’nin menfaatinde duruyor, diğeri bütün dünyayı dolaşan serbest kol” sözleriyle ifade ettiği dış politika yaklaşımını, 2005’lerin meselelerine de rahat bir şekilde uyarlıyordu.
Muhsin Yazıcıoğlu’nu ve düşüncelerini, problemlerle ilgili çözüm arayışlarını, yaklaşımlarındaki titizliği görmek, onu birçok yönüyle tanımak isteyen herkesin, özellikle gençlerin mutlaka okuması gereken dev bir eser olmuş Muhsin Yazıcıoğlu Külliyatı. Muhsin Başkan’ı bir kere daha rahmetle anarken bu 2000 sayfaya yakın derlemeyi gerçekleştiren Hakkı Öznur’u kutluyor ve bu çalışmaları başarıyla devam ettirmesini diliyorum.