Çanakkale Haber

Prof Dr. Orhan KAVUNCU
Köşe Yazarı
Prof Dr. Orhan KAVUNCU
 

SURİYE-IRAK TÜRKMENLERİ VE TÜRK OCAKLARININ KURBAN BAĞIŞI KAMPANYASI

Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, Türk Ocakları Genel Merkeziyle birlikte, yıllardır her kurban bayramında çeşitli Türk yurtlarında kesilmek üzere hayır hasenat sahiplerinin kurban bağışlarını toplar. 1995’lerden hemen sonra, rahmetli Nevzat Kösoğlu ağabeyimizin teklif ve organizasyona hayata geçen bu etkinliği bu sene de yaptık. Bu seneki kurban bağışları, Suriye ve Irak Türkmenlerine, bir miktar da Niğde’deki arkadaşlarımızın organizasyonuyla Afganistan Türklerine gönderildi. Camiamızın gösterdiği duyarlık sevindiricidir. Bu yılın kurban kampanyası,önceki yıllarda yapılan bağışların iki mislini geçmiştir. Geçen yıllarda yapılan bağışlar 50 ile 130 kurban arasında değişmiştir. Bu yıl ki kurban bağışları bu yazının kaleme aldığı sıralarda 350 sayısına ulaşmıştır. Bağış yapan arkadaşlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Allah yaptığınız bağışların sevabını versin ve sizlerden razı olsun. Bağışlarda bu artışın sebebi nedir? Bu sene döviz değiş TL olarak bağışların yapılmasını istemememiz vb sebepler artışın ancak bir kısmını açıklar. Asıl artış Türkmenlerin sahipsiz olması karşısında onlara sahip çıkma, sahipsiz olmadıklarını hissettirme arzusudur. Irak’ta ve Suriye’de mağdur olan etnik grupların her birisinin, hemen hepinin, hamisi olan bir devlet vardır. Ürdün, Lübnan, Kuzey Irak’taki Kürt siyasi yapılanması, İran, Fransa, Rusya ve Amerika gibi devletlerin her birisi bu etnik grupların birini veya bir kaçını himaye etmektedir. Türkiye’deki basın da maalesef, Türkmen varlığından, iç sayfalarda, tek sütunda 6-7 satırlık haberler dışında hiç bahsetmemekte, diğer grupların başına gelenleri ise kocaman manşetler halinde vermektedir. Bunda yabancı haber ajanslarından alınan haberlerin de etkisi vardır. Diğer grupların maruz kaldığı baskı ve şiddet de elbette canımızı sıkmaktadır ama Türkmenlerin göz ardı edilmesi, yok sayılması, basını, STK’ları, siyasileriyle Türkiye kamuoyunun bir ayıbı olarak nitelenmesi gereken bir olgudur. Oysa geçtiğimiz Haziran ayında Telafer’de Türkmenlerin başına gelenler, daha sonraki aylarda Yezidilerin başına gelenlerden kat be kat fazladır.                              *                          *                         *    Türkiye’nin güneydoğusu, Irak ve Suriye, Selçuklular Anadolu’ya gelmeden önce Türklerin iskân edildiği bölgelerdir. Bağdat yakınında Samara, Türk askerlerin yerleştirildiği bir şehir olarak ilk Abbasi halifeleri zamanında kurulmuştur. Ondan sonraki yıllarda bölgede Türk nüfus her geçen gün çoğalmış,giderek Atabeylikler denilen devletler bölgede siyasi hakimiyet tesis etmişlerdir. İlk Haçlı seferlerine karşı şanlı bir direniş gösterenler bu devletlerdir. Kudüs’ü Haçlılardan geri alan Selahattin Eyyubi, Büyük Selçukluların Musul Atabeylerinden Nurettin Zengi Ata (118-1174) isimli çok meşhur bir atabeyin kumandanlarındandır. Nureddin Zengi Ata da Urfa’yı haçlılardan almıştır. Eyyubiler bölgeye, Musul Atabeyliğini kuran Avşarlar gibi, kuzeyden bugünkü Azerbaycan topraklarından göç etmiş bir aşirettir; Kürt olarak bilinirler, Türk asıllı olup sonradan Kürtleştikleri de söylenir. Selahattin Eyyubi, Nureddin Zengi tarafından , Fatımilerin o sırada Haçlıların elinde bulunan Kudüs krallığı ile işbirliğini engellemek üzere Mısır’a gönderilmiş, Nureddin Zengi’ye bağlılığı, onun ölümüne kadar devam etmiştir. İşte Ortadoğu’da Türk varlığı o tarihlerden başlar. Bu kardeşlerimiz öyle bunalmışlardır ki, yıllardır barış ve hoşgörünün hakim olduğu Türkmen hal ve davranışında bugün bir değişiklik vardır. Haziran 2014’teki Telafer faciasından sonra Türkmen Cephesi Başkanı, yakın tarihte ilk defa gençlerin silahlanmasından bahsetmiştir. Bu kardeşlerimize kurban bağışı yapan, daha önce başlayan umumi kampanyamıza katkı sağlayan herkese tekrar teşekkür ederim.                              *                          *                         *   Türkiye’de kamplarda ve mahalle aralarında bulunan bütün mülteciler, sebep oldukları içtimai bozukluklara, iktisadi sıkıntılara rağmen, misafirimiz olarak algılanmalıdır. Arabı, Kürdü, Yezidisi, Türkmen’iyle bu insanlara sahip çıkmak, gücümüz yettiğince yardımcı olmak, Medine’deki Ensâr’ın, Mekke’den gelen Muhacirlere davranışlarından bize kalan bir miras olmalı değil mi?   Bilvesile cümle okurlarımın Kurban Bayramını tebrik eder, Allah’ın cennetle müjdelediği kullar arasında olmalarını dilerim.
Ekleme Tarihi: 29 Eylül 2014 - Pazartesi
Prof Dr. Orhan KAVUNCU

SURİYE-IRAK TÜRKMENLERİ VE TÜRK OCAKLARININ KURBAN BAĞIŞI KAMPANYASI

Türk Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı, Türk Ocakları Genel Merkeziyle birlikte, yıllardır her kurban bayramında çeşitli Türk yurtlarında kesilmek üzere hayır hasenat sahiplerinin kurban bağışlarını toplar. 1995’lerden hemen sonra, rahmetli Nevzat Kösoğlu ağabeyimizin teklif ve organizasyona hayata geçen bu etkinliği bu sene de yaptık. Bu seneki kurban bağışları, Suriye ve Irak Türkmenlerine, bir miktar da Niğde’deki arkadaşlarımızın organizasyonuyla Afganistan Türklerine gönderildi.

Camiamızın gösterdiği duyarlık sevindiricidir. Bu yılın kurban kampanyası,önceki yıllarda yapılan bağışların iki mislini geçmiştir. Geçen yıllarda yapılan bağışlar 50

ile 130 kurban arasında değişmiştir. Bu yıl ki kurban bağışları bu yazının kaleme aldığı sıralarda 350 sayısına ulaşmıştır. Bağış yapan arkadaşlarımıza en içten teşekkürlerimizi sunuyoruz. Allah yaptığınız bağışların sevabını versin ve sizlerden razı olsun.

Bağışlarda bu artışın sebebi nedir? Bu sene döviz değiş TL olarak bağışların yapılmasını istemememiz vb sebepler artışın ancak bir kısmını açıklar. Asıl artış Türkmenlerin sahipsiz olması karşısında onlara sahip çıkma, sahipsiz olmadıklarını hissettirme arzusudur.

Irak’ta ve Suriye’de mağdur olan etnik grupların her birisinin, hemen hepinin, hamisi olan bir devlet vardır. Ürdün, Lübnan, Kuzey Irak’taki Kürt siyasi yapılanması, İran, Fransa, Rusya ve Amerika gibi devletlerin her birisi bu etnik grupların birini veya bir kaçını himaye etmektedir. Türkiye’deki basın da maalesef, Türkmen varlığından, iç sayfalarda, tek sütunda 6-7 satırlık haberler dışında hiç bahsetmemekte, diğer grupların başına gelenleri ise kocaman manşetler halinde vermektedir. Bunda yabancı haber ajanslarından alınan haberlerin de etkisi vardır. Diğer grupların maruz kaldığı baskı ve şiddet de elbette canımızı sıkmaktadır ama Türkmenlerin göz ardı edilmesi, yok sayılması, basını, STK’ları, siyasileriyle Türkiye kamuoyunun bir ayıbı olarak nitelenmesi gereken bir olgudur. Oysa geçtiğimiz Haziran ayında Telafer’de Türkmenlerin başına gelenler, daha sonraki aylarda Yezidilerin başına gelenlerden kat be kat fazladır.

 

                           *                          *                         *

 

 Türkiye’nin güneydoğusu, Irak ve Suriye, Selçuklular Anadolu’ya gelmeden önce Türklerin iskân edildiği bölgelerdir. Bağdat yakınında Samara, Türk askerlerin yerleştirildiği bir şehir olarak ilk Abbasi halifeleri zamanında kurulmuştur. Ondan sonraki yıllarda bölgede Türk nüfus her geçen gün çoğalmış,giderek Atabeylikler denilen devletler bölgede siyasi hakimiyet tesis etmişlerdir. İlk Haçlı seferlerine karşı şanlı bir direniş gösterenler bu devletlerdir. Kudüs’ü Haçlılardan geri alan Selahattin Eyyubi, Büyük Selçukluların Musul Atabeylerinden Nurettin Zengi Ata (118-1174) isimli çok meşhur bir atabeyin kumandanlarındandır. Nureddin Zengi Ata da Urfa’yı haçlılardan almıştır. Eyyubiler bölgeye, Musul Atabeyliğini kuran Avşarlar gibi, kuzeyden bugünkü Azerbaycan topraklarından göç etmiş bir aşirettir; Kürt olarak bilinirler, Türk asıllı olup sonradan Kürtleştikleri de söylenir. Selahattin Eyyubi, Nureddin Zengi tarafından , Fatımilerin o sırada Haçlıların elinde bulunan Kudüs krallığı ile işbirliğini engellemek üzere Mısır’a gönderilmiş, Nureddin Zengi’ye bağlılığı, onun ölümüne kadar devam etmiştir.

İşte Ortadoğu’da Türk varlığı o tarihlerden başlar. Bu kardeşlerimiz öyle bunalmışlardır ki, yıllardır barış ve hoşgörünün hakim olduğu Türkmen hal ve davranışında bugün bir değişiklik vardır. Haziran 2014’teki Telafer faciasından sonra Türkmen Cephesi Başkanı, yakın tarihte ilk defa gençlerin silahlanmasından bahsetmiştir.

Bu kardeşlerimize kurban bağışı yapan, daha önce başlayan umumi kampanyamıza katkı sağlayan herkese tekrar teşekkür ederim.

 

                           *                          *                         *

 

Türkiye’de kamplarda ve mahalle aralarında bulunan bütün mülteciler, sebep oldukları içtimai bozukluklara, iktisadi sıkıntılara rağmen, misafirimiz olarak algılanmalıdır. Arabı, Kürdü, Yezidisi, Türkmen’iyle bu insanlara sahip çıkmak, gücümüz yettiğince yardımcı olmak, Medine’deki Ensâr’ın, Mekke’den gelen Muhacirlere davranışlarından bize kalan bir miras olmalı değil mi?

 

Bilvesile cümle okurlarımın Kurban Bayramını tebrik eder, Allah’ın cennetle müjdelediği kullar arasında olmalarını dilerim.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.