Beni tanıyan insanlar, Tarih’e olan merakımı, Araştırma-öğrenme ve bunu hayata tatbik etme azmimi çok iyi bilirler. Bu konuda oldukça fazla eleştirildiğimi ve dikkate çok fazla alınmadığımı bilerek, fakat bunu çok da fazla önemsemeyerek, İnsanlığa bir faydam olabilir inancımla asla pes etmeden yazmaya devam ediyorum. Çok fazla şey bildiğimi düşünmüyorum. Kendime de güvendiğimden çok emin değilim. Burada sizlere şunu anlatmak istiyorum. Öğrendiğiniz şeyler gün gelip size bazı hatırlatmalarda bulunacaktır. Ve bu hatırlatmaları doğru yerlere yerleştirdiğinizde Hayatın içinden çok yara almadan kurtulacağınıza inanıyorum. Aslında bilgi İnsanda doğuştan vardır ve bunlar hatırlandıkça bilgi elde edinilir. Bu doğuştan olan bilgiyi ortaya çıkarabilmek için özel bir çalışma gerekebilir, Bu Sokrates’ in yöntemini oluşturur. Onun yöntemi iki bölümden meydana gelmektedir.
1- İronie (Alay)
2- Maituguine (Doğurtma).
Önceden özenle düzenlenmiş sorularla karşısındakinin zihninde saklı olan doğruları açığa çıkarma, böylelikle ona gerçeği buldurma temeline dayanan yöntemdir.
1- Alay ( İronie ) bölümü: Sokrates karşısındaki insanların yanlışlarını düzeltmek ve arkasından doğruları göstermek istiyordu. Bunun için de karşılıklı konuşma diyalog yolunu seçmişti. karşılıklı konuşma esnasında karşısındakine "hiç bir şey bilmediğini" söylüyor ve onun fikirlerini söylettiriyordu. Daha sonra bu düşüncelerin yanlışlarını ortaya koyuyordu. Karşısındakinin yanlışlarını bir bir açıklıyor onunla adeta alay ediyordu. Bu sebeple onun bu ünlü alaycılığı yönteminin olumsuz yıkıcı yanı kabul edilmiştir.
2- Doğurtma : Bu aşamada karşısındakinin sağlam zannettiği bilgilerini sarstığını görünce Sokrates soru-cevap tekniği ile konuşmaya devam ederek doğruları kendisine bulduruyordu. Yani, konuştuğu kimsede doğruyu meydana çıkarmağa girişiyor, onun zihninde saklı olan bilgileri doğurtmaya uğraşıyordu. Bu sanatına da, annesinin ebeliğine benzeterek (doğurtma, doğurtuculuk, doğum yardımcılığı, ebelik) adını veriyordu.
Çocukluğumdan beri yaptığım bu şeyin ezikliğini hissetmiştim. Farkında olmadan yaptığım bu şeyle bir çok insanı düşündürdüğümü düşünmek dahi beni mutlu etti. Gelecek için öğrendiklerim ve hazırda beklediğim hayat için hiçbir endişe taşımamama neden olan araştırmalarımı, kendime yazarlığımı şimdi çok daha fazla önemsiyorum. İnsan gerçekten DNA’sına kodlanmış bilgileri kendi azmiyle öğrenebiliyor.
DİPNOT:
“Eğer Kendini bulmak istiyorsan, kendin için düşün.” / Puna Güleçöz.