Çanakkale Haber

Metin AKGÜN
Köşe Yazarı
Metin AKGÜN
 

İnsanın yaradılışındaki üç temel özellik ve EĞİTİM!

Bir eğitim ve öğretim yıl daha bitti ve öğrencilerimiz karnelerini aldılar. Örgün eğitime ara verildi, beklenen TATİL başladı. Tatilin başlaması güzel, ama eğitim bitti mi? Kanaatim odur ki, tatil ile başlayan süreçte ana baba olmanın mesuliyetinde eğitim asıl şimdi başlıyor. Hatta okulların vermesi gereken, (ancak, veremediği), neslin inşası sürecinde; bizi biz kılan değerlerin, yarına dönük kazandırılması hassasiyetinde… İnsan Suresi 2. Ayet’inde: “Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı damlasından yarattık. Bunun için onu işitme ve görme yetenekleri ile donattık.” diyen Yüce Allah (c.c.), insanı, karışım nitelikli su damlasından yaratırken iş olsun diye, boşuna ya da rastgele yaratmadı. Allah, insanı bilginin yanı sıra yol seçme gücü ile donatmıştır. Önce ona başarıya erdiren yolu göstermiş, sonra seçme yetkisini kendisine bırakmıştır. İsterse kendine gösterilen düz ve doğru yoldan gider, dilerse bu yoldan saparak Allah'a erdirmeyen yollar peşinde şaşkın şaşkın (geçici hevesler uğruna, az bir menfaat için) taban teper. (Fizilali’l Kur’an) İnsan yavrusu, dünyaya geldikten sonra bir bakıcıya, bir koruyucuya, bir yol göstericiye, bir eğitici uzmanın yardımına ihtiyaç duyar. Belki de imtihan karşısında kendisinin sahip olacağı en büyük imkan ve fırsat da bu süreçte; besleyip büyüten, koruyan, yol gösteren, elbetteki eğiten kişinin bu imtihanda başarı sağlayan bir kişi oluşu sırr-ı hikmetindedir. Elbette; kişi, aldığı eğitim sürecinde eğitenini örnek alacak, söylediğinden çok, onun yaşadıklarından esinlenecek, gördüğü modelden alacağı misalle kendini oluşturmaya çalışacaktır. Bu süreçte asıl bilinmesi gereken, bilinç düzeyinde aydınlanılması gereken; “insanın imtihanına esas olan ve yaratılışında temel özelliklerden haberdar olmaktır. Bu yönde amaç, insanı 3 temel esas olmak üzere; 1. Haz, 2. Had, 3. Hamd üzere yaratıldığının farkındalığı ile kendi hayatını düzenleme iradesini kullanacak yeterliklere ulaştırmaktır. Bütün insanlarda “Haz” duygusu mevcuttur. Her insan hayatını idame ettirirken, bazı hallerden haz duyar. Ancak, hayatını haz üzerine kurgulayanlar, sadece maddi yönden kendini tatmine yönelecek, salt bireysel çıkar noktasında ve nefsani duygularını tatmine odaklanacak, yarın, yarından sonrası için hiçbir şey düşünmeyebilecektir. Oysa sadece duyduğu hazzı, zevki için yaşayan kişi, yapması gereken en temel uygulamalarında dahi kendisine zarar verebilen, bunun farkında dahi olmayan hale dönüşebilecektir. Mesela, yemek yemek konusunda dahi, yemekten haz aldığına dayalı yemeye devam eden kişinin buna bağlı hastalıklara davetiye çıkarması, hasta olsa da yaptıklarının, hatalarının sonuçlarını bilse de buna rağmen devam etmesi yaşanan bir gerçek değil mi? Görsel ve yazılı medyada her gün onlarca haber yayınlanmıyor mu? Tarih bunun örneklerini anlatıp durur. Kendi menfaati için, az bir dünyalık uğruna nice canlara kıyılıp, nice kıymetler telef edilmekte değil mi? Tersine onu imtihan etmek, denemek için yarattı. Bundan dolayı o, insanı duyu organları ve algılama yetenekleri ile donatmıştır. Amaç, onun algılayabilmesi, karşılık verebilmesi, nesneleri ve değerleri kavrayabilmesi, bu algılara ve kavramalara dayanarak hüküm verebilmesi ve seçim yapabilmesi ve yaptığı tercihlere göre sınavını başarı ile geçmesidir. (Fizilali’l Kur’an) Atmosferdeki ozon tabakasının delinmesinde, küresel ısınmanın temel sebeplerinde, insanın duyduğu haz nedeniyle, yarını düşünmeden çevresine zarar verişlerin sonucudur. Oysa insanın yaradılışında bir “had” noktası vardır. Büyüklerimiz demez mi; “Allah (c.c.), kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez.” Dualar bu yönde yoğunlaşmıyor mu; “Allah’ım bize kaldıramayacağımız yük yükleme” diye… İnsanın el ürünü araçlarda dahi “istiap haddi” yok mu? Peki, insanda bir had olmaması mümkün mü? Elbette her insanın had ölçüsü vardır ve insan kendi had sınırlarının farkında olmalı, haddini aşmadan yaşaması gerektiğini öğrenmelidir… Öğrenmelidir de kimden… Hiç şüphesiz bu kişi; kedisini besleyip büyüten, koruyan, yol gösteren, elbette ki eğiten kişi olmalı. Peki, eğiten kişiler, analarımız, babalarımız ebeveyn olmadan önce yaşadıkları süreçte bu niteliklerin ne kadarına sahip oluyorlar… Değerli öğretmenlerimizin hizmet öncesinde aldıkları eğitim sürecinde bunun farkındalığını sağlamaya dönük eğitim alma düzeyimiz nasıl? Aldıkları eğitimin hedefleri arasında bu yönde hedefler, kazanımlar var mı? Emin değilim… Araçlarda istiap haddi, araçlardan maksimum verim sağlanmasında da önemli bir kriterdir. Nasıl ki düşük verimde araç çalıştırmıyor, fabrikaların üretim kapasiteleri azaldığında çalışmaya ara veriyorsak, kullandığımız araç-makine veya entegre tesislerin kapasitelerini dolulukları oranında kullanmaya çalışıyorsak; insanda bu had sınırları ölçüsünde yaşayarak toplumsal açıdan maksimum verimli olması için eğitilmelidir. Her insan yaşadığı topluma karşı sorumlu olduğu, toplum içinde sadece “haz” (zevk) merkezli yaşayamayacağı, zevklerin dahi bir maliyeti olduğunun farkında olarak bu maliyetin karşılanması yönünde yaşarken topluma karşı haddini aşmadan yaşaması gerektiğini öğrenmesini sağlamak, bunun önemini fark ettirmek lazım. Toplumda yaşanan sorunların, kargaşa ve kaos ortamının, aile içinde yaşanan problemlerin temelinde de haddini bilmemek yok mu? Büyüklerimiz demez mi; “İslam’ın şartı beş, altıncısı Haddini Bilmektir”. Haddini, sınırlarını, yetkisini aşan insanların neden oldukları sorunlar aile içinden kurumlara, kurumlardan şirketler, şirketlerden devletler arası sorunlar yaratan, kaos ortamını tetikleyen problemleri başlatmıyor mu “Haddi Aşmak”… O halde eğitimde; yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımıza, kazandırmamız gereken önemli hedefler arasında yer almalıdır “Haddini Bilmek”. Haddini bilmek yeter mi insan eğitimi için? İnsan-ı kamil olmak, Allah’ın (c.c.) “Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı damlasından yarattık….” (İnsan suresi ayet 2:) ayetlerinde yer alan ve yaratılış amacına dönük hüsrana uğramaması için eğitmek gerekir… Evet, insana verilen eğitimde nihai amaç, bireyi “Hamd” noktasına ulaşmasını sağlama olmalıdır. Sonsuz ve doyumsuz hazzı, haddini bilme noktasındaki kazanımları ile kontrol altına alabilen bireyin; kendi başarısı için hamd etmesi, bunun için binlerce şükür etmesinin, onun için kurtuluş olacağının farkında olmasıdır. Bu yeterlik, onu içsel denetim yeterliği kazanmasını sağlayacaktır ki, en anlamlı ve en etkili olan içsel motivasyon ile işe odaklanmada kazanacağı başarıyı teminat altına alacaktır. Bu kazanımlara sahip olan ve bunun farkında olan birey; önce kendine, sonra ailesine, yakın çevresine olmak üzere, suya atılan taşın oluşturduğu dalganın yayılışı misali, yakın çevresinden başlayarak, ülkesine, milletine ve elbette ki tüm insanlığa hayrı dokunacaktır. En azından zarar vermemeye duyarlı birey olacaktır. Bu yeterlik bile insanı neye, niçin hamd etmesi gereği yönünde şuurlanmasını sağlayacaktır. İnsan, niçin HAMD eder? Sorusunun cevabını kendisi bulacaktır. Bu sorunun cevabını bulduğunda; birinin söylediğini değil, kendi akıl süzgecinden geçirerek, fayda-maliyet analiz verilerine dayalı, rasyonel yaşama bilinci kazanacaktır. İnsanların en hayırlısının önce kendisine, sonra başkalarına zararı dokunmayan kişi olduğu bilinci ile yaşamayı öğrenecektir. Bu bilinç yanında, yaşadığı topluma faydalı olmaya endeksli yaşayan birey olmanın faziletinin farkındalığı ile kazananın toplum olacağı temelinde; eğitimi yeniden kurgulamak gerekiyor. * http://www.islamiforum.info/tefsir/26975-fizilalil-kuran-insan-suresi-tefsiri.html * http://www.sevdalara.net/kuranikerim/2-bakara-suresi/bakara-suresi-tefsiri.html     Metin AKGÜN Maarif Müfettişi Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkanı
Ekleme Tarihi: 18 Haziran 2016 - Cumartesi
Metin AKGÜN

İnsanın yaradılışındaki üç temel özellik ve EĞİTİM!

Bir eğitim ve öğretim yıl daha bitti ve öğrencilerimiz karnelerini aldılar. Örgün eğitime ara verildi, beklenen TATİL başladı.

Tatilin başlaması güzel, ama eğitim bitti mi?

Kanaatim odur ki, tatil ile başlayan süreçte ana baba olmanın mesuliyetinde eğitim asıl şimdi başlıyor.

Hatta okulların vermesi gereken, (ancak, veremediği), neslin inşası sürecinde; bizi biz kılan değerlerin, yarına dönük kazandırılması hassasiyetinde…

İnsan Suresi 2. Ayet’inde: “Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı damlasından yarattık. Bunun için onu işitme ve görme yetenekleri ile donattık.” diyen Yüce Allah (c.c.), insanı, karışım nitelikli su damlasından yaratırken iş olsun diye, boşuna ya da rastgele yaratmadı.

Allah, insanı bilginin yanı sıra yol seçme gücü ile donatmıştır. Önce ona başarıya erdiren yolu göstermiş, sonra seçme yetkisini kendisine bırakmıştır. İsterse kendine gösterilen düz ve doğru yoldan gider, dilerse bu yoldan saparak Allah'a erdirmeyen yollar peşinde şaşkın şaşkın (geçici hevesler uğruna, az bir menfaat için) taban teper. (Fizilali’l Kur’an)

İnsan yavrusu, dünyaya geldikten sonra bir bakıcıya, bir koruyucuya, bir yol göstericiye, bir eğitici uzmanın yardımına ihtiyaç duyar. Belki de imtihan karşısında kendisinin sahip olacağı en büyük imkan ve fırsat da bu süreçte; besleyip büyüten, koruyan, yol gösteren, elbetteki eğiten kişinin bu imtihanda başarı sağlayan bir kişi oluşu sırr-ı hikmetindedir.

Elbette; kişi, aldığı eğitim sürecinde eğitenini örnek alacak, söylediğinden çok, onun yaşadıklarından esinlenecek, gördüğü modelden alacağı misalle kendini oluşturmaya çalışacaktır.

Bu süreçte asıl bilinmesi gereken, bilinç düzeyinde aydınlanılması gereken; “insanın imtihanına esas olan ve yaratılışında temel özelliklerden haberdar olmaktır. Bu yönde amaç, insanı 3 temel esas olmak üzere; 1. Haz, 2. Had, 3. Hamd üzere yaratıldığının farkındalığı ile kendi hayatını düzenleme iradesini kullanacak yeterliklere ulaştırmaktır.

Bütün insanlarda “Haz” duygusu mevcuttur. Her insan hayatını idame ettirirken, bazı hallerden haz duyar. Ancak, hayatını haz üzerine kurgulayanlar, sadece maddi yönden kendini tatmine yönelecek, salt bireysel çıkar noktasında ve nefsani duygularını tatmine odaklanacak, yarın, yarından sonrası için hiçbir şey düşünmeyebilecektir. Oysa sadece duyduğu hazzı, zevki için yaşayan kişi, yapması gereken en temel uygulamalarında dahi kendisine zarar verebilen, bunun farkında dahi olmayan hale dönüşebilecektir. Mesela, yemek yemek konusunda dahi, yemekten haz aldığına dayalı yemeye devam eden kişinin buna bağlı hastalıklara davetiye çıkarması, hasta olsa da yaptıklarının, hatalarının sonuçlarını bilse de buna rağmen devam etmesi yaşanan bir gerçek değil mi? Görsel ve yazılı medyada her gün onlarca haber yayınlanmıyor mu? Tarih bunun örneklerini anlatıp durur. Kendi menfaati için, az bir dünyalık uğruna nice canlara kıyılıp, nice kıymetler telef edilmekte değil mi? Tersine onu imtihan etmek, denemek için yarattı. Bundan dolayı o, insanı duyu organları ve algılama yetenekleri ile donatmıştır. Amaç, onun algılayabilmesi, karşılık verebilmesi, nesneleri ve değerleri kavrayabilmesi, bu algılara ve kavramalara dayanarak hüküm verebilmesi ve seçim yapabilmesi ve yaptığı tercihlere göre sınavını başarı ile geçmesidir. (Fizilali’l Kur’an) Atmosferdeki ozon tabakasının delinmesinde, küresel ısınmanın temel sebeplerinde, insanın duyduğu haz nedeniyle, yarını düşünmeden çevresine zarar verişlerin sonucudur.

Oysa insanın yaradılışında bir “had” noktası vardır. Büyüklerimiz demez mi; “Allah (c.c.), kimseye kaldıramayacağı yük yüklemez.” Dualar bu yönde yoğunlaşmıyor mu; “Allah’ım bize kaldıramayacağımız yük yükleme” diye… İnsanın el ürünü araçlarda dahi “istiap haddi” yok mu? Peki, insanda bir had olmaması mümkün mü? Elbette her insanın had ölçüsü vardır ve insan kendi had sınırlarının farkında olmalı, haddini aşmadan yaşaması gerektiğini öğrenmelidir…

Öğrenmelidir de kimden… Hiç şüphesiz bu kişi; kedisini besleyip büyüten, koruyan, yol gösteren, elbette ki eğiten kişi olmalı. Peki, eğiten kişiler, analarımız, babalarımız ebeveyn olmadan önce yaşadıkları süreçte bu niteliklerin ne kadarına sahip oluyorlar… Değerli öğretmenlerimizin hizmet öncesinde aldıkları eğitim sürecinde bunun farkındalığını sağlamaya dönük eğitim alma düzeyimiz nasıl? Aldıkları eğitimin hedefleri arasında bu yönde hedefler, kazanımlar var mı? Emin değilim…

Araçlarda istiap haddi, araçlardan maksimum verim sağlanmasında da önemli bir kriterdir. Nasıl ki düşük verimde araç çalıştırmıyor, fabrikaların üretim kapasiteleri azaldığında çalışmaya ara veriyorsak, kullandığımız araç-makine veya entegre tesislerin kapasitelerini dolulukları oranında kullanmaya çalışıyorsak; insanda bu had sınırları ölçüsünde yaşayarak toplumsal açıdan maksimum verimli olması için eğitilmelidir. Her insan yaşadığı topluma karşı sorumlu olduğu, toplum içinde sadece “haz” (zevk) merkezli yaşayamayacağı, zevklerin dahi bir maliyeti olduğunun farkında olarak bu maliyetin karşılanması yönünde yaşarken topluma karşı haddini aşmadan yaşaması gerektiğini öğrenmesini sağlamak, bunun önemini fark ettirmek lazım.

Toplumda yaşanan sorunların, kargaşa ve kaos ortamının, aile içinde yaşanan problemlerin temelinde de haddini bilmemek yok mu? Büyüklerimiz demez mi; “İslam’ın şartı beş, altıncısı Haddini Bilmektir”. Haddini, sınırlarını, yetkisini aşan insanların neden oldukları sorunlar aile içinden kurumlara, kurumlardan şirketler, şirketlerden devletler arası sorunlar yaratan, kaos ortamını tetikleyen problemleri başlatmıyor mu “Haddi Aşmak”… O halde eğitimde; yarınlarımızın teminatı olan çocuklarımıza, kazandırmamız gereken önemli hedefler arasında yer almalıdır “Haddini Bilmek”.

Haddini bilmek yeter mi insan eğitimi için? İnsan-ı kamil olmak, Allah’ın (c.c.) “Biz insanı sınavdan geçirmek amacı ile karışım nitelikli bir sıvı damlasından yarattık….” (İnsan suresi ayet 2:) ayetlerinde yer alan ve yaratılış amacına dönük hüsrana uğramaması için eğitmek gerekir…

Evet, insana verilen eğitimde nihai amaç, bireyi “Hamd” noktasına ulaşmasını sağlama olmalıdır. Sonsuz ve doyumsuz hazzı, haddini bilme noktasındaki kazanımları ile kontrol altına alabilen bireyin; kendi başarısı için hamd etmesi, bunun için binlerce şükür etmesinin, onun için kurtuluş olacağının farkında olmasıdır.

Bu yeterlik, onu içsel denetim yeterliği kazanmasını sağlayacaktır ki, en anlamlı ve en etkili olan içsel motivasyon ile işe odaklanmada kazanacağı başarıyı teminat altına alacaktır.

Bu kazanımlara sahip olan ve bunun farkında olan birey; önce kendine, sonra ailesine, yakın çevresine olmak üzere, suya atılan taşın oluşturduğu dalganın yayılışı misali, yakın çevresinden başlayarak, ülkesine, milletine ve elbette ki tüm insanlığa hayrı dokunacaktır. En azından zarar vermemeye duyarlı birey olacaktır.

Bu yeterlik bile insanı neye, niçin hamd etmesi gereği yönünde şuurlanmasını sağlayacaktır. İnsan, niçin HAMD eder? Sorusunun cevabını kendisi bulacaktır.

Bu sorunun cevabını bulduğunda; birinin söylediğini değil, kendi akıl süzgecinden geçirerek, fayda-maliyet analiz verilerine dayalı, rasyonel yaşama bilinci kazanacaktır.

İnsanların en hayırlısının önce kendisine, sonra başkalarına zararı dokunmayan kişi olduğu bilinci ile yaşamayı öğrenecektir. Bu bilinç yanında, yaşadığı topluma faydalı olmaya endeksli yaşayan birey olmanın faziletinin farkındalığı ile kazananın toplum olacağı temelinde; eğitimi yeniden kurgulamak gerekiyor.

* http://www.islamiforum.info/tefsir/26975-fizilalil-kuran-insan-suresi-tefsiri.html

* http://www.sevdalara.net/kuranikerim/2-bakara-suresi/bakara-suresi-tefsiri.html

 

 

Metin AKGÜN

Maarif Müfettişi

Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Başkanı

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

14
Şubat
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.