Çalıştırılan bir makinenin durmaması için nasıl arada bir yağlanması gerekiyorsa, yaşayan milletlerin de manevi bakımdan çürümemesi için ruhlandırılmaya öylece ihtiyacı vardır. Ruhlandırılmayan, ruhlandırılması için sebep ve çare bulunamayan milletler kırılıp dökülmeye mahkûmdur. Örnek mi istiyorsunuz? Ufuklarında güneş batmayan İngiliz İmparatorluğunun İkinci Dünya Savaşından sonraki zavallılığına, çatırdamasına, yıkılmasına bakınız.Ruhlandırmak bir millete geçmişteki büyüklüklerini, büyüklerini hatırlatmak; hatta bozgunlarını, uğradığı ihanetleri andırarak ibret almasını sağlamak ve hepsinden mühimi de yarın için büyük milli hedefler göstermekle sağlanır.Bir milleti ruhlandırmak tamamıyla milliyetçi bir davranıştır. Yabancıların büyüklerini ve başarılarını anmakla, uluslararası törenlerle ruhlanmak olmaz.Malazgirt ve Alp Arslan’ı anmak bir milli ruhlanış davranışıdır. Bunun bir minnettarlık ve vefa borcu olması bir yana, verdiği örnekle Türk gençlerini öyle olmaya dürtmek gibi büyük bir faydası da vardır. İnsanlar, hele gençler ve çocuklar ne görürlerse onu kaparlar. Alp Arslan ve Malazgirt için 26 Ağustos 1971′de Türkiye’nin her yerinde büyük törenler yapılmalıydı. Yapılmadı. Siyasi buhran, parti kavgaları, ihtiraslar ve kinler buna imkân vermedi. Fakat hiç olmazsa beş yıl önceden başlanıp ehliyetli kimseler görevlendirilseydi her şeye rağmen bu gösterişli törenler yapılır, gençliğin milli ruhla beslenmesi bakımından büyük bir başarı ve kazanç sağlanırdı.Yurdumuzda bir takım törenleri, anma günlerinin yapıldığını görüyorsak da gülmek mi, ağlamak mı gerektiğini kestiremiyoruz.Milli bir gaflet içinde biz, kendi kendimizi yıkmaya çalışırken İran, kuruluşunun yıl dönümünü coşkuyla kutluyor biz Malazgirt için üç beş milyon lira bulamazken onlar bir yıllık petrol gelirlerini, yani birkaç milyar lirayı bu işe ayırıyor.Tarihi gerçeğe bakarsanız ortada bilmem kaç yıllık bir devlet falan yok. Makedonyalı İskender tarafından yıkılmış Persler, yüzyıllar sonra Araplar tarafından yıkılmış Sasanlılar, yüzyıllar sonra da Selçuklular tarafından yıkılmış Büveyhliler var. Ondan sonraki İran ise 1925’lere kadar hep Türk hâkimiyetinde bir Türk devleti yahut Türk devletinin bir parçasıdır. Türk hâkimiyeti Farsçaya bile tesir etmiş, dil Türk dilinin yapısına uymuştur. Yani fiiller cümle sonuna gelmektedir.İşte bu devletteki Farslar’a milli bir ruh vermek için bir bilmem kaç yıllıkmış efsanesi uyduruluyor, on yıldan beri milyarlar harcanarak hazırlıklar yapılıyor, eserler yazılıyor, şehirler kuruluyor ve bütün dünya davet olunarak onlara bilmem kaç yıllık bir devletin varlığı kabul ettirilmek isteniyor.Buna bakarak diyoruz ki: Kültür Bakanlığı, milleti ruhlandırmak için bir yandan gerekli eserler yayınlarken bir yandan da jübilesi yapılacak Türk büyüklerini, anılacak günleri yahut milli kültüre hizmet etmiş Türkler’i arayıp bulmalıdır. Fakat öte yandan Türk kültürüne cidden hizmet eden insanlar var ki kimsenin aklına bile gelmiyor. Şu, İran’ın bilmem kaç yılı masalından alınacak dersler var. Üstünden kaç silindir geçmiş olan İran, Farslık ruhunu ayakta tutmak için milli efsaneler uydurmaya çalışırken biz tek dayanağımız olan Türklük ruhunu unutarak yerine Tanrı’nın belası hümanizmayı koymak suretiyle bizi ayakta tutan tek gücü, milli şuurla milli ruhu silmeye çalışıyoruz.Ey Türk milleti! Sen ne güçlü ve dayanıklı şeysin!Bir türlü yıkılmıyorsun!dahası var muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
Anasayfa
Yazarlar
Puna GÜLEÇÖZ
Yazı Detayı
Bu yazı 1281+ kez okundu.
Puna GÜLEÇÖZ- MADEM MİLLETÇİLİK, NEDEN RUHU YOK
Çalıştırılan bir makinenin durmaması için nasıl arada bir yağlanması gerekiyorsa, yaşayan milletlerin de manevi bakımdan çürümemesi için ruhlandırılmaya öylece ihtiyacı vardır. Ruhlandırılmayan, ruhlandırılması için sebep ve çare bulunamayan milletler kırılıp dökülmeye mahkûmdur. Örnek mi istiyorsunuz? Ufuklarında güneş batmayan İngiliz İmparatorluğunun İkinci Dünya Savaşından sonraki zavallılığına, çatırdamasına, yıkılmasına bakınız.Ruhlandırmak bir millete geçmişteki büyüklüklerini, büyüklerini hatırlatmak; hatta bozgunlarını, uğradığı ihanetleri andırarak ibret almasını sağlamak ve hepsinden mühimi de yarın için büyük milli hedefler göstermekle sağlanır.Bir milleti ruhlandırmak tamamıyla milliyetçi bir davranıştır. Yabancıların büyüklerini ve başarılarını anmakla, uluslararası törenlerle ruhlanmak olmaz.Malazgirt ve Alp Arslan’ı anmak bir milli ruhlanış davranışıdır. Bunun bir minnettarlık ve vefa borcu olması bir yana, verdiği örnekle Türk gençlerini öyle olmaya dürtmek gibi büyük bir faydası da vardır. İnsanlar, hele gençler ve çocuklar ne görürlerse onu kaparlar. Alp Arslan ve Malazgirt için 26 Ağustos 1971′de Türkiye’nin her yerinde büyük törenler yapılmalıydı. Yapılmadı. Siyasi buhran, parti kavgaları, ihtiraslar ve kinler buna imkân vermedi. Fakat hiç olmazsa beş yıl önceden başlanıp ehliyetli kimseler görevlendirilseydi her şeye rağmen bu gösterişli törenler yapılır, gençliğin milli ruhla beslenmesi bakımından büyük bir başarı ve kazanç sağlanırdı.Yurdumuzda bir takım törenleri, anma günlerinin yapıldığını görüyorsak da gülmek mi, ağlamak mı gerektiğini kestiremiyoruz.Milli bir gaflet içinde biz, kendi kendimizi yıkmaya çalışırken İran, kuruluşunun yıl dönümünü coşkuyla kutluyor biz Malazgirt için üç beş milyon lira bulamazken onlar bir yıllık petrol gelirlerini, yani birkaç milyar lirayı bu işe ayırıyor.Tarihi gerçeğe bakarsanız ortada bilmem kaç yıllık bir devlet falan yok. Makedonyalı İskender tarafından yıkılmış Persler, yüzyıllar sonra Araplar tarafından yıkılmış Sasanlılar, yüzyıllar sonra da Selçuklular tarafından yıkılmış Büveyhliler var. Ondan sonraki İran ise 1925’lere kadar hep Türk hâkimiyetinde bir Türk devleti yahut Türk devletinin bir parçasıdır. Türk hâkimiyeti Farsçaya bile tesir etmiş, dil Türk dilinin yapısına uymuştur. Yani fiiller cümle sonuna gelmektedir.İşte bu devletteki Farslar’a milli bir ruh vermek için bir bilmem kaç yıllıkmış efsanesi uyduruluyor, on yıldan beri milyarlar harcanarak hazırlıklar yapılıyor, eserler yazılıyor, şehirler kuruluyor ve bütün dünya davet olunarak onlara bilmem kaç yıllık bir devletin varlığı kabul ettirilmek isteniyor.Buna bakarak diyoruz ki: Kültür Bakanlığı, milleti ruhlandırmak için bir yandan gerekli eserler yayınlarken bir yandan da jübilesi yapılacak Türk büyüklerini, anılacak günleri yahut milli kültüre hizmet etmiş Türkler’i arayıp bulmalıdır. Fakat öte yandan Türk kültürüne cidden hizmet eden insanlar var ki kimsenin aklına bile gelmiyor. Şu, İran’ın bilmem kaç yılı masalından alınacak dersler var. Üstünden kaç silindir geçmiş olan İran, Farslık ruhunu ayakta tutmak için milli efsaneler uydurmaya çalışırken biz tek dayanağımız olan Türklük ruhunu unutarak yerine Tanrı’nın belası hümanizmayı koymak suretiyle bizi ayakta tutan tek gücü, milli şuurla milli ruhu silmeye çalışıyoruz.Ey Türk milleti! Sen ne güçlü ve dayanıklı şeysin!Bir türlü yıkılmıyorsun!dahası var muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.