1994’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı oldu. 2002 yılından bu yana da Türkiye’yi “Tek Başına” yönetiyor! Toplasan 20 yıldan daha fazla zaman eder…
Türkiye 1950’de yani 66 yıl önce çok partili siyasi hayata geçti, ondan önce tek parti-tek adam yani Milli Şef dönemi vardı! 66 yıllık çok partili hayatın %23’ü Erdoğan ile geçti. Yaklaşık olarak dörtte biri kadarı! İnönü-Menderes-Demirel-Ecevit-Özal-Erbakan-Çiller-Yılmaz-Ara dönemler-3 Askeri darbe= %77 Erdoğan tek başına=%23…
Bu sürede insan her gün bir sayfa okusa, kesin profesör olurdu! Bu sürede insan her gün bir hatasını düzeltse, kâmil bir insan olurdu! Bu sürede insan her gün demokratik gelişimini bir santimetre arttırsa, Gandi-Mandela gibi olurdu!
Peki, AKP ve Erdoğan ne yapıyor? Türkiye’yi, iki ayyaştan biri dedikleri İnönü devrinden daha geriye götürmeye çalışıyorlar! Erdoğan, İnönü dönemini çok eleştirdi. Hatırlayalım; “Milli Şef döneminde Valiler, aynı zamanda CHP’nin İl Başkanı idiler. Yaa aziz milletim, bunlar işte o dönemin özlemi içindeler! Bu nüfus kağıdını görüyor musunuz? Bakın bu damgalar ‘ekmek alındı’ damgalarıdır. Ah aaah benim aziz milletim gördünüz mü, nereden nereye geldik?”
Erdoğan ve Bahçeli imalatı olan anayasa değişiklik teklifini görünce, 2017 yılından taa 1940’lı yıllara ışınlanmak üzere olduğumuzu gördük! Bırakın Valilerin parti il başkanı olmasını, TBMM-Hükümet-Yüksek Yargı-Basın- İdare-Tapu Müdürü-Köy Bekçisi dahil tüm idare Başkan’ın veya Cumhurbaşkanının ve partisinden olacak! O ne derse o! Onun ağzından çıkacak her kelam tövbe Allah emri gibi!
Ve bu rejimin adı demokrasi olacak ha! De haydi gidin yahu. Bu yaştan sonra aklımızla alay mı ettireceğiz?
Hangi nedenden dolayı Erdoğan’a yıldırım aşkıyla tutulduğunu bir türlü anlayamadığımız Bahçeli, bembeyaz bir suratla şunları söyledi; “Benim sadece bir oyum var. Mecliste ve sandıkta bu anayasaya evet oyu vereceğim!
MHP Genel Başkan Yardımcısı Oktay Öztürk ise, altını ıslatmış çocukların utancı havasında; “Bazen zorunluluklar, insana istemediği şeyleri yaptırabiliyor” dedi!
Yüzünü her gördüğümde “Allah insana hayırlı evlat versin” deyip tahtaya vurduğum, Yıldırım Tuğrul Türkeş ise yeni bindiği AKP teknesini desteklemek için; “Partili Cumhurbaşkanı olur. Özal’ın, Demirel’in partisi yok muydu? Kenan Evren oy kullanmıyor muydu” gibi hayli ilginç sözleri, aynen mandanın suya bastığı gibi söyleyiverdi! Bu üç kişi için toplu yanıt verelim ve daha fazla vaktinizi almayalım;
Bahçeli’nin gerçekten sadece bir oyu kaldı! Liderlik gitti, Genel Başkanlık şeklen var! Ülkücülük, Türk Milliyetçiliği, doğruluk, dürüstlük, sözüne sadakat gibi hasletler Kaçak Saraya paspas oldu. Al o oyunu, istediğine ver! Oğul Türkeş, ömrü boyunca kendi başına bir baltaya sap olamadı. Yıllarca babasının adı sayesinde yaşadı, şimdi de yerden yere vurduğu Erdoğan’a secde etti! Kendi soyadına bu kadar zarar veren biri görülmemiştir. Kendisine önerim şudur; Adını, Yıldırım Tuğrul Erdoğan yaptırsın! Yakışır torbeş’e…
AKP ve Erdoğan, bu ekiple koşar adım “Milli Şefliğe” gidiyor! FETÖ ile aynı olan menzillerine varırlar mı bilemem! Bildiğim tek şey şudur; Bahçeli ve ekibinin kendilerine faydaları yok, kendi parti tabanlarından kaçıyorlar, nerde kaldı Erdoğan ve AKP’ye kılavuzluk
etmek! Aklıma kılavuz-karga-burun ve b.k kelimeleri geldi…
Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Ocak 2016 Rifat Serdaroğlu