Bu sözü, gelişmiş demokrasiyi hayat tarzı yapmayı becerebilmiş ülkelerde asla duyamazsınız. Çünkü orada Hukuk Devleti vardır. Ancak bizimki gibi “Hibrit Demokrasilerde” ve gelişmemiş ülkelerde ise bolca duyarsınız. Üstelik bu sözü kullananlar hem alkışlanırlar hem de “Türkiye Seninle Gurur Duyuyor” diye omuzlarda taşınırlar!
-Genelde bu sözü, devlet gücünü elinde bulunduran ve bu gücü kendi menfaati için kullanan, mafya bozuntusu veya emniyet kökenli bazı siyasetçiler kullanır. Bunlar arkalarında iz bırakmamak için, gerekiyorsa insan öldürmekten çekinmezler. Uyuşturucu-kumar gibi işleri organize ederler. Terör örgütleri ile paslaşırlar. Hava puslu olacak ki, bu çakallar iş yapabilsin…
-Diğer bir ekip ise, Siyasi gücü eline geçirince tüm devlet ihalelerini yönlendiren, bu ihaleleri kimin alacağına karar veren, karşılığında avantasını alan “Hırsız Siyasetçi” ve siyasetçiyi kullanan “Sivil-Askeri-Hırsız Bürokrat” ve “Hırsız İşadamıdır.”
-Üçüncü ekip, dini kullanan, insanları Allah ile aldatan tarikat-cemaat artıklarıdır. Kendileri saray benzeri konutlarda yaşarlar, son model arabalara binerler, onlarca koruma ile dolaşırlar. Kendi adamlarından uyanıp ta karşı çıkan olursa, bu kişiyi camide kafasını mermere vura-vura öldürmekten çekinmezler. Hemen hepsi onlarca şirketin görünmez ortağıdırlar ve bu çakallar TC. Devletine tek kuruş vergi vermezler, hayır için bir çeşme bile yaptırmazlar…
Soru şu olmalıdır; Türk Milleti olarak biz bu sülüklerden nasıl kurtulacağız? Kurtulamayız diyenler ve korkup bu soyguna razı olanlar, lütfen bizden uzak olsunlar…
Benim önerim şudur; 1) 16 Nisan’da mutlaka ama mutlaka HAYIR oyu büyük farkla çıkmalıdır. 2) Herkes şunu düşünmelidir; HAYIR Oyu çıkınca Erdoğan demokrat olacak mıdır? Yoksa bugüne kadar bilerek ve isteyerek uymadığı-çiğnediği Anayasa ve Yasalara uyacak mıdır? Erdoğan bugüne kadar olan soyguna “Dur” diyebilecek midir? Bunların hiçbiri olmayacak. HAYIR çıkmasının en önemli kazanımı, bizlerin yani Türk Milletinin çoğunluğunu oluşturanların, söz konusu vatan olunca siyasi görüşlerimizi bir kenara bırakıp biraraya gelebilmemizdir. Bu, şimdiye kadar yapılmamış büyük bir başarı olacaktır. 3) CHP, Türkiye’nin çok ihtiyacı olan “Gerçek bir Sosyal Demokrat Parti” çizgisine çekilmelidir. Atatürk’e küfreden, Kürtçülük, mezhepçilik yapanları bünyesinden atmalı ve kendi örgütünden insanlarla hizmete ve devlet adamı yetiştirmeye devam etmelidir. MHP, 16 Nisan’dan sonra mevcut yönetim ile devam ederse yok olacaktır. MHP’den dışlanan dürüst insanlar partilerine sahip çıkmalı ve ülke menfaatini öne alacak bir “Sağ Parti” korunmalıdır. Türk seçmeninin yaklaşık %70’ini oluşturan, geçmişte Adalet Partisi, Demokrat Parti, DYP, ANAP gibi partilerde görev yapanlar ise, içlerine AKP’nin tüm yönetim kademelerine bulaşmış hiç kimseyi almadan, toplumun saygı duyacağı Demokrat-Dürüst-Namuslu-Bilgili kişilerin önderliğinde bir “MERKEZ PARTİ” kurmalıdır. Bu parti tek başına veya koalisyon olarak iktidara geldiğinde yapacağı ilk işin bir maddelik bir Anayasa değişikliğini referandum yoluyla halka sunacağını hususunda Türk Milletine söz vermelidir. Bu Anayasa değişikliği yapıldıktan sonra, demokrasimizi, gelişmiş ülkeler düzeyine çıkaracak değişiklikleri, çağdaş bir Siyasi Partiler Kanunu ve halkın yönetime doğrudan katılımını sağlayacak bir Seçim Kanunu hazırlanmalıdır. Kuvvetler ayrılığına mutlak uyacağını, Hukuk Devletinin tüm kural ve kurumlarıyla kurulması için ilk meclis gibi
adeta bir “Kurucu Meclis” anlayışıyla çalışmalıdır. Temel yeniden ve sağlam olarak atıldıktan sonra Türk Gençliği demokrasiyi yaşatmak için gereğini zaten yapacaktır…
Anayasa değişiklik teklifi; “Devlet-Siyaset-Sivil ve Askeri Bürokrasi veYerel Yönetimlerde şimdiye kadar yapılan tüm ihaleler, alım satım, özelleştirme, kiralama, ortaklık, müşterek yatırım ve yap işlet devret yoluyla gerçekleştirilen işler, HER TÜRLÜ ZAMAN AŞIMI ve DOKUNULMAZLIK kapsamı dışındadır. Bağımsız Türk Yargısı, hakkında dava açılan kişiler, kurumlar, resmi ve özel şirketler hakkında “NEREDEN BULDUN” diye araştırabilir ve yargılama sonunda haksız edinilen para, menkul, gayrimenkul ve her türlü değerli evraka el koyup, hazineye irat kaydeder…”
Bu yapılmadığı, ülkeyi soyanlardan-vatan hainlerinden ve dinimizi istismar edenlerden hesap sorulmadığı sürece bizim millet olarak düze çıkmamız mümkün değildir! 16 Nisan’dan sonra bu çağrı tarafımdan yapılacak ve sizlerle paylaşılacaktır…
Sağlık ve başarı dileklerimle 31 Mart 2017 Rifat Serdaroğlu