Dün üç dava daha açıldığı ile ilgili tebligatlar geldi! Biri Söke’den, diğer ikisi Alanya’dan. Suçum çok ağır! Kamu Görevlisine Hakaret! Kamu Görevlisi bir ülkede yaşayan insanların tümüne yani halka hizmet etmekle görevli kişidir! Anayasa-yasa- görev yaptığı kurumun kuruluş yasasına bağlı olarak görev yapar ve karşılığında Türk Devletinden maaş alır. Yetkisine göre Türk Milletinin parasını kullanır. Hiçbir kamu görevlisi, makamı ne olursa olsun Layüsel (Sorumsuz) değildir.
Cumhuriyet Savcıları da birer kamu görevlisidir. Savcılar da anayasa ve yasalara göre hareket etmek durumundadır. Ayrıca, 31 Mayıs 2005 yılında Budapeşte’de “Savcılar için Etik ve Davranış Biçimlerine İlişkin Avrupa İlkeleri” belirlenmiştir. Bu ilkeler HSYK’nın 10 Ekim 2006 tarihli toplantısında ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun “E. 2007/5-83 ve K.2007/244 T. 20 Kasım 2007” kararlarıyla yazılı hukukumuzun bir parçası olmuştur. Cumhuriyet Savcıları, sadece kamunun lehine olan delilleri toplamakla yetinmemelidir. Yasaya göre şüpheli veya sanık lehine olan delilleri de toplayıp mahkemeye sunmak zorundadır. Cumhuriyet Savcılarının ilk ve esas görevi, anayasanın ve Cumhuriyetin temel değerlerini her türlü saldırıdan korumaktır. “Ben bu anayasayı rafa kaldırdım”, “Ben anayasa mahkemesini tanımam ve kararlarına uymam” diyen servetleri haram, dikta heveslilerini korumak Cumhuriyet Savcılarının görevleri arasında yoktur.
Benim için açılan yeni davalara gelince; Kamu Görevlisi olan Cumhurbaşkanının şikâyeti ile değil, Savcının kendiliğinden (res’en) verdiği kararla açılan davalardır.
Kamu Görevlisi AKP Üyesi AKP Genel Başkanı Bağımsız ve Tarafsız Cumhurbaşkanının kendi ağzından söylediklerini yazdığım için, Savcı dava açılmasını istemiş! Neler yazmışım; -Dönemin Başbakanı Erdoğan; Yeni TOKİ Genel Müdürüne telefonda bağırıyordu! “Kardeşim sana söylemedim mi? Kupon araziler benim haberim olmadan verilmeyecek, diye!” -Dönemin Başbakanı Erdoğan; “Ben dikine değil yatay olan binaları severim.
Ama bu aç gözlü müteahhitler daha fazla para kazanmak için, İstanbul’u mahvettiler!”
Ben bunları yazdım. Yazdıklarım doğru değil mi? Bunları Erdoğan söylemedi mi? Adli Tıp Kurumunun doğruluğunu kabul ettiği ses bantlarını tüm Türk Milleti dinlemedi mi? Sıfırlama konuşmalarını bu kulaklar duymadı mı? Bu gözler yerli ve yabancı basında yazılanları görüp, arşivlemedi mi? Dönemin Başbakanı Erdoğan’ın İstanbul Belediyesini 23 senedir yönettiğini, kupon arazilerin imar değişikliklerinin onun haberi olmadan yapılamayacağını, AKP’li Belediyelerin ballı arazileri Bilal Oğlan’ın vakfına onun emriyle verdiğini bu ülkede bilmeyen mi var? Cumhuriyet Savcısı, bu yazılanlardan dolayı dava açılmasını istiyor…
Değerli Okurlar; Kendi meselem ile sizleri meşgul ettiğim için özür dilerim. Amacım Türkiye’de adaletin bağımsız olmadığını, hukuk devletinin bittiğini sizlerle bir kez daha paylaşmak. Dönem dönem bazı Savcılar benimle uğraşır. Adalet karşısında boynumuz kıldan incedir. Fakat, cüppesini cemaate veya iktidara kiraya vermiş adalet mensuplarına karşı Anayasa ve Yasalardan kaynaklanan haklarımızı sonuna kadar savunuruz. Kimse Türk Devletinin yasalarının verdiği yetkiyi yanlış şekilde kullanamaz. En azından ben direnirim… Uzunca bir dönem FETÖ’nün Savcılarıyla boğuştum. Bu yaştan sonra hukuk eğitimi almış gibi oldum. Evvelallah haklarından geldim. Ben hala yazıyorum, onlar ya içerdeler ya da meslekten atıldılar. Şimdi de “gizli FETÖ Savcıları ve iktidarın AK Savcılarıyla boğuşuyorum. Dava gününe kadar yerlerinde kalırlarsa onlara karşı da hakkımızı savunuruz, vesselam…
FETÖ’nün siyasi ayağı olan Başbakanlar-Bakanlar- Milletvekilleri serbest gezerken, 3 günlük askeri 11 aydır hapiste tutan Türk Adalet sistemi utanmıyor görmezden geliyorsa, biz bu onurlu mücadeleden mi kaçacağız? AKP önderliği ve onun emrindekiler ellerinden geleni artlarına koymasınlar. Eşkıyanın ilelebet hükümdar olduğu bir dünya yok ki! Gün gelecek herkes hesabını verecek, hele benim takibimde olanlar mutlaka verecek…
Sağlık ve başarı dileklerimle 08 Haziran 2017 Rifat Serdaroğlu