KİMLER, SİNE-İ MİLLETE DÖNEBİLİR DİYORSAK ?
“Ben Ramazan NARİN olarak ; Başkanı olduğum Bandırma Savunma Sporları Derneği Başkanlığından ve Bandırma Kent Konseyi delegasyonundan ayrılıyor ve SİNE-İ MİLLETİME, Türk Milletinin bağrına dönüyorum.”
Sine-i millete dönebilirler ; Halktan OY alarak, seçimle göreve gelen her kişi ve sivil toplum örgütü ve Seçilmişler (Bütün Sivil Toplum Kuruluşlarının Başkan ve Yöneticileri ‘ Tüsiad gb-Barolar gb-Odalar gb-Dernekler gb, mecliste olsun olmasın tüm Siyasi Partiler (TURAN PARTİSİ, DEMOKRATİK SOL PARTİ, VATAN PARTİSİ gibi), Milletvekilleri, Belediye Başkanları, İl Genel Meclisi ve Belediye Meclis Üyeleri, Muhtarlar yani Yasama ve Yürütmedekiler...) ve ORDU ve YARGI ve BÜROKRASİ gibi, önemli kararların alındığı kurumlardaki tüm atanmışlar ( Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet Komutanları, Adalet Bakanlığı Müsteşar ve Genel Müdürleri, HSYK Başkan ve Yargıçları, Anayasa Mahkemesi-Yargıtay-Danıştay-Sayıştay Yargıçları, Bütün Bakanlıklarda çalışan Müsteşar ve Genel Müdürleri-Büyükelçiler) ve YASAMA-YÜRÜTME-YARGI (3 ERK) mensupları...
Kendilerini oraya taşıyan güç olan, MİLLETİNİN içine... milletin bağrına geri dönebilirler. AKP ve MHP’nin, meclisteki sayısal güçlerini kullanarak, mevcut Anayasaya göre yetkisiz dahi olsalar, Yeni Anayasa ve Başkanlık dayatmalarına karşı ;
Sine-i Millete dönünüz çünkü ;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kurulduğu günden buyana bu kadar çaresiz kalmamıştır !
Sine-i Millete dönünüz çünkü ;
Türkiye Büyük Millet Meclisi hiç bu kadar, işgal edilip, acz içinde de kalmamıştır.
Gerek HDP nin tutuklu milletvekillerini bahane ederek YENİ ANAYASA ve BAŞKANLIK Oylamalarına katılmamaları, gerek CHP nin Ana Muhalefet Partisi olarak sayısal acz içinde HAYIR oyları vererek engelleyememesi, gerekse MHP iç muhaliflerinin başarısız kalan gayretleri ve verdikleri HAYIR oylarının yetersiz kalması ile, hal-i pür mealimiz ortada ve meclisteki 2,5 partinin çaresizliği de... gözler önündedir.
Bu ve sayamadığım binlerce haklı sebep nedeniyle ; SİNE-İ MİLLET fiili, korkaklar-ürkekler ve gündelik hesap yapanlar yüzünden... bırakın gerçekleştirilmeyi, maalesef kamuoyunun gündemine bile getirilmiyor ! Getirilemiyor ! ( NOGAYTÜRK Ramazan NARİN’in gündeme getirmesi isteniyor ve bekleniyorsa...buyrun gündem sizin !)
Oysa SİNE-İ MİLLET ; Devletin ve Milletin bekasının tehlikeye girdiği durumlarda,Türk siyasi hayatında, zaman zaman kullanılan, lakin hiç uygulanmayan bir SİYASİ KOZ, bir siyasi manevra, bir yaptırım tehditi değil midir ? Milletin gönlüne dönüş, Meclis zeminini terk etmek, BULUNDUĞUMUZ STATÜLERİ terk etmek ve halkın arasına katılıp, halk hareketini başlatmak ve siyasi iktidara, ya da işgalci egemenlere… başkaldırı anlamını taşımaktadır...Başkaldırı ve sivil itaatsızlık, şimdi değilse ne zamandır ?
SİNE-İ MİLLETİN TÜRKİYEDEKİ TARİHİ GEÇMİŞİ...
Sine-i Millet deyimi, Başbuğ ATATÜRK ile siyasi literatüre girmiş bir deyimdir. Osmanlı subayı Mustafa Kemal, Padişah ve Sarayın bir görevlendirmesinde, Harbiye Nazırlığı görevini kabul etmemiş, ‘Biz de sine-i millete döneriz’ diyerek, ordudan ayrılmış ve Bandırma Vapuruyla Samsun’a gidip, Kuvva-yi Milliye Komutanı olarak İstiklal Mücadelesini başlatmış, SİNE-İ MİLLET örneğini, yaşatmış İLK kişidir. Osmanlının enkazından, T.C Devletini doğuran hikayenin en büyük sırrı ve eylemidir, Sine-i Millet !
Akabinde ; Demokrat Parti 1946 seçimlerini şaibeli bularak CHP’ye karşı “sine-i millet”i siyasi platforma taşımış, ardından kavram sulandırılmış ve hemen hemen her Cumhurbaşkanlığı seçiminde, bu fiil gündeme gelmiştir. 1966’da Cevdet Sunay’ın ve 1973’te Fahri Korutürk’ün Cumhurbaşkanlığı seçilmesinden önce, AP ve CHP, bu dayatmalara karşı sık sık sine-i millete dönebileceklerini açıklamışlarsa da… içlerinde bir Başbuğ ve içlerinde bir Başbuğ ATATÜRK olmadığı için, bu fiili ve eylemi, uygulayabilen olmamıştır.
1989 yılındaki Turgut Özal’ın cumhurbaşkanlığı seçiminin öncesinde de ; sine-i millet tartışmaları, gelip gündemin başına oturmuş, DYP lideri S. Demirel ve SHP lideri E. İnönü, “Özal’ın cumhurbaşkanlığını engelleyebilmek” için ; bilindik bir yönteme, sulandırılmış yöntem sine-i millete dönme tehdidine, başvurmuşlardır. Ancak ; Özal, tıpkı bugün R.Tayyip Erdoğan’ın yaptığı gibi, tepkileri sallamamış ve Çankaya’ya çıkmış, Demirel ise bu tehdidini, daha sonra unutmuş, İnönü ise ; sine-i millet için "Başvurmayı düşündüğümüz yöntemlerden biriydi, yanlış anladınız" açıklamasını yapmıştır. Yani ; BİZ DÖNERİZ DEMEDİK, BÖYLE BİR DÖNÜŞ YÖNTEMİ OLDUĞUNU… AÇIKLADIK ! deme ukelalığını, bu halka göstermişlerdir…
Bir sonraki sine-i millet tartışması ; meşhur 28 Şubat muhtırasında ortaya çıkmış, İstifa etmek zorunda kalan dönemin başbakanı N. Erbakan, “sine-i millet” demişse de ; o’da, devamını getirememiştir.
Daha sonra ; Cumhurbaşkanı S. Demirel, kendi geldiği partisi Doğruyol Partisinin Genel Başkanı ve hükümetin de ortağı olan Tansu Çiller’e hükümet kurma görevini vermeyince, DYP ve Tansu Çiller’ de, sine-i millet kozunu kullanmaya kalkışmış, kamuoyu günlerce bu kararı tartışmış... ama bundan da hiçbir sonuç alınamamıştır.
BU KONUDA SÖZÜNÜ TUTAN SİYASİ ve MİLLETVEKİLİ ;
Başbuğ ATATÜRK’ten sonra, Cumhuriyet Tarihinde… HATAY Eski Cumhurbaşkanın oğlu, o dönemde DYP Hatay Milletvekili Murat SÖKMENOĞLU’dur. Turgut ÖZAL’ın Cumhurbaşkanlığı seçiminde, DYP ve SHP ‘nin de karşı çıktığı ÖZAL’ın Cumhurbaşkanı olmasına karşın, TBMM deki milletvekili görevinden istifa etmiş, halkının arasına dönerek… sözünü tutmuş TEK Kişidir. Daha sonraki siyasi yaşamını, Alparslan TÜRKEŞ Bey ile ve MHP de, sade bir ülkücü olarak geçirmiştir. Kendisini saygıyla anıyorum.
Bugün Sine-i Millet’in, Siyasi Partiler ve Milletvekilleri için mecliste geçerli olabilmesi için, 276 kabul oyu gerekiyor. AKP’’nin ise ; 316 oyu nasılsa var. Bu durumda AKP veya AKP+MHP işbirliği, isterse SİNE-İ MİLLET İSTİFALARINI kabul etmeyebilir gibi gözüküyor değil mi ? Oysa bu da yanlış olup, sine-i millet te istifa gibi tek taraflı bir karar olup, vereni bağlar ve sine-i millete dönüyorum diyen her parti ve milletvekili meclis çalışmalarından çekiliverir ve olay da gerçekleşir. Yani, önemli olan istenmesidir...
Sine-i Millete dönüş istenmesinin şartları ortadadır. 18 Maddelik, TC Devletinin yıkılışını sağlayacak rejim ve sistem değişikliği, TBMM deki 1. turda, gözlerimizin önünde şakır şakır... Referandum gerektiren sayısal çoğunlukla geçirilmektedir. 2. tur ve son genel oylamada, milletvekillerinin bazılarında HAYIR diyebileceklerin olduğunu beklememiz, safdilliliktir. Safdilliliğin ötesinde, aymazlık ve aptallıktır da...Bu yıkım projesinin meclisten geçmesi, referanduma gitmesi, biliniz tasarıyı meşrulaştıracaktır ki, referandum da, muhalif basın ve medyası kalmayan bizim gibi muhaliflerin, bu tasarının gayrimeşruluğu anlatma gücü olmayacak ve muhtemelen de tasarı, referandumda da intihar gibi kabul edilecektir.
Türkiye’nin ve özellikle TÜRK MİLLETİNİN tehlike ve tehdit altında olduğu, bir konjoktürde yaşıyoruz. Bu tehditi bizim görmemiz, tehdit edenler ve emperyalist işbirlikçiler tarafından PARANOYA olarak gösterilse de… TÜRK ve TÜRKİYE hassasiyeti taşıyan bizler tarafından, YIKILIŞ bir gerçekliktir. TC. Devleti ve BAŞBUĞ ATATÜRK ve İLKELERİ, yı-kıl-mak-ta-dır. Hepimizde, özellikle sine-i millete dönebilme şansı ve imkanı olanlarda, VEBAL söz konusudur.
Yarın, çocuklarımızın ve torunlarımızın, mezarımıza gelip türkürmesini istemiyorsak bu vebali bir daha, ama bir daha... düşünmemiz gerekmektedir.
Yasama-Yürütme-Yargı ve Ordu, 3 dönemdir CUMHURİYET-ATATÜRK Karşıtı, Birleşik Amerikanın BOP Projesinin eşbaşkanı olan, bir demokratik çoğunluğun elindedir.
Vesayet, vesayett diye diye, Fetullah-çı (bugün FETÖ) kadroları kullanarak, Devletimizin kendi kendisini koruyan bütün kaleleri ve savunma refleksleri yıkılmış, AKP liler şimdi ise ; sadece Anayasa Mahkemesi ve Merkez Bankasının vesayetinin kaldığını, onları da yıkacaklarını, açık açık söyleyebilmektedirler.
ANAYASAYI parçalayacağız deme cüretine ulaşan ve gemi azıya alan bu çoğunluğun icraatlarına baktığımızda ; PKK-FETÖ nün yol haritasının da, ABD’nin yol haritasının da, bu çoğunluk tarafından yürütüldüğünü, maalesef teşhis ediyoruz. FETÖ ve PKK ya, 15 yıl devlete sızmalarına göz yumulduğu halde bugün onların tasfiye edildiğine dair birtakım operasyonların yapılıyor olması, rejimimizin değiştirilmeyeceğine değil, adına SİSTEM denilerek, sistemi değiştiriyoruz denilerek, bir göz boyama argümanı olarak kullanıldığını, mutlaka görmemiz gereklidir.
Getirilmek istenen sistem değişikliği, bütün yetkilerin toplandığı TEK ADAM rejiminin, yani diktatoryanın getirilmesinden başka birşey değildir. MHP nin bu olaydaki taşeronluk görevi, Deniz Baykal’ın tekrar sahne alması gibi hadiseler de, yıkım görevlilerinin rollerini icra etmesinden başka birşey değildir.
Dikkat ediyorsak ; iki partili bir rejime sürükleniyoruz ve YENİ ANAYASA diye hönkürdeyenlerin hiçbiri Siyasi Partiler Yasasından tek kelime etmemektedir.
Yine dikkat edilirse ; Hizaya sokulmalar, şiddetle devam etmektedir. Mecliste bulunan Muhalefet Partilerinin hepsi birleşse bile, kanun çıkarma veya bir kanunun çıkarılmasını engelleme güçleri, sıfırlanmıştır. Bir TÜRK-KÜRT iç savaşı çıkması, an meselesi olmuş, ekonomimiz de...dolardaki artış ta SOS vermektediir.
BU AHVAL VE ŞERAİT İÇİNDE YAPILMASI GEREKEN ;
Elbetteki elimize silah alıp sokağa çıkmak ve önüne geleni vurmak değildir. Dağa çıkmak ta değildir. Bizzat, YIKIMI hazırlayanların kullandığı demokrasi ile, bizim de demokratik bir çıkış yolu bulmamız lazım geldiğidir. TBMM’de 4 siyasi parti vardır. AKP, AKPKK diye anılmaya başladığından, HDP, PKK nın siyasi uzantısı olduğundan, MHP de gizlediği görev adamlığı rolü ile AKP nin işbirlikçisi olduğundan, bu üç partiden TÜRK ve TÜRKİYE hassasiyetini artık beklemiyoruz.
Geriye CHP ve MHP nin muhalif milletvekilleri kalmaktadır. Erken seçim tehdidini savuranların arzusu erken seçim olması halinde bile, bugünkü yapının pek değişmeyeceği, aşikardır. CHP nin veya muhalif MHP nin Tek başına iktidara gelemeyecekleri de artık belli olmuştur. O zaman en demokratik yol ile ; Cumhuriyetle yaşıt CHP ve MHP muhalifleri, siyasi propaganda yaparak tek başına iktidara gelemeyeceklerini, kendilerinin de görmesi gerekir ki, hepsinin Sine-i Millete dönmeleri gerekir.
Ben bu yazım ve fikrimle ; aslında CHP ve MHP muhalifi olan kişilere, iyilik yapmak istiyorum. Bu gidişle ve Yeni Anayasa ile Türkiye bölünür ve parçalanırsa, özerk devletçikler kucağımıza bırakılırsa, bugünkü siyasi zemini... bir daha asla göremeyeceksiniz ve halkın karşısına çıktığınızda, başta size oy veren milyonlarca seçmen ; MECLİSTE NE YAPTINIZ ? NEDEN ENGEL OLMADINIZ ? diye… sizleri sigaya çekecektir. Ben de sizi sigaya çekenlerden biri olacağım ve her gördüğüm yerde yakanıza yapışacağım...!
Sizler, bu hesap sorumlarımızda ; ‘ ‘ BİZ ELİMİZDEN GELENİ YAPTIK, HERGÜN DEMEÇ VERDİK VE GÖRÜŞLERİMİZİ AÇIKLADIK, SAYISAL ÇOĞUNLUĞUMUZ YOKTU YETEMEDİK...’ V.S. diyerek acziyetinizi belirtip, mazaret ve savunma yapamayacaksınız. Çünkü ; sizin demeç vermekten başka da, sine-i millete bizim içimize dönerek, bize önderlik yapmak gibi yapabilecekleriniz vardı, ve yapmazsanız YIKILIŞIN VEBALİ ve enkazı altında, siz de suçlu olarak kalacaksınız. Enkazda, hepbirlikte can çekişeceğiz !
Eyyy CHP, Eyyy MHP Muhalif milletvekilleri, Eyyy (kripto olarak varsa) vatansever VEKİLLER, dönmesi gerekenler... geç kalmadan… SİNE-İ MİLLETE DÖNÜNÜZ..! BAŞBUĞ ATATÜRK, TÜRK ve TÜRKİYE yerde, AYAĞA KALDIRINIZ !
TBMM de VEKİL olmak, PARTİ olmak, orada sayı tamamlamak, kulis yapmak, demeç vermek, arada kürsüye çıkıp konuşmak değildir. T.C.Devletini koruyup kollamakla görevli Genel Kurmay ve Kuvvet Komutanlarımız, sessiz kalmak asker olmanız demek değildir. Türk Milleti Adına diyerek verdiğiniz kararlarla bizi bir zamanlar idam eden yargıçlar işte şimdi Türk Milleti Adına karar verme zamanınız gelmiştir, veriniz !
STK lar, Barolar, Mecliste olmayan sayısız siyasi partiler, Belediye Başkan ve meclisleri, her hafta AKSARAY da arz-ı endam yapan Muhtarlarımız, seçilmişlerin tamamı, atanmış Müsteşarlar-Genel Müdürler, yasama ve yürütme ve yargıda ve dahi orduda bulunan bütün vatanseverler...SİNE-İ MİLLETE DÖNÜNÜZ ! Başbuğ ATATÜRK olunuz ! Murat SÖKMENOĞLU olunuz ! "ANAYASANIN İLK DÖRT MADDESİNE DOKUNULURSA, TÜRK MİLLETİ'NİN SİLAHLI DİRENİŞ HAKKI DOĞAR."
Her mezar nasıl boş kalmıyor ve kalmayacaksa, arkada bıraktığınız sandalyeler-koltuklar ve tahtlar da, boş kalmayacaktır... Bunu biliniz lütfen ! Madem, yıkılış ve ihanet projesi olan BAŞKANLIK ANAYASASINI engellemiyorsunuz, engelleyemiyorsunuz... o zaman en demokratik hakkınızı kullanın ve çıktığınız yere geri dönün. Biliniz ki, bu necip millet sizi oralara nasıl gönderdiyse, geriye alıp bağrına basmasını, yine bilecektir. Lütfen KORKAK, lütfen ÜRKEK olmayınız, ERKEK olunuz ! Türkiye’nin son şansı budur ! TANRI TÜRKÜ, TANRI T.C.DEVLETİNİ KORUSUN ! 14.01.2017 NOGAYTÜRK