Çanakkale Haber

Rıdvan UZ
Köşe Yazarı
Rıdvan UZ
 

AHDE VEFA-İNSANLIK VE MERHAMET

Bu makale 2015-03-28 16:35:05 eklenmiş ve 3700 kez görüntülenmiştir.                                                                                                                                                                                                           Günümüzde önemle üzerinde durulması gereken hususların tamamının  karşılığını geçmişimizin şuurunda inancımızın faziletinde bulmak mümkündür. İnsanlığın neden ve niçin yaratıldığını bilmeden bir yaprak misali oradan buraya savrulan değil, varlık sebebinin bilincinde geçmişten geleceğe yönünü çizebilen mantaliteye sahip olmalarıdır. Aslında bu oldukça da kolaydır. Çünkü böyle bir mirasın yegane temsilcisi Peygamberimizin de bir çok hadisinde övgüyle yer almış asil bir millet, son ve hak olan dinimizin en iyi temsil edebilen ecdadımızın varlığı bunun göstergesidir. Osmanlı döneminin nekahat döneminde Türk milletinin vurgusunun devamlılığı Türk-İslam sentezi ekseninde çizilen demokrasi arayışları, kurtuluş reçeteleri ve ilk adımlarını sıkça görmek mümkündür. II. Abdülhamit han döneminde yaşanan güzel bir örnek günümüze kadar ulaşmış, bir devşirme paşanın bahçede kazaen üstüne ıslatan bahçıvana pis Türk dikkat etsene diyerek üstüne yürümesi, sarayın penceresinden olayı gören padişahında hızla merdivenleri inerek paşaya hiddetle ‘Ey Paşa Bende Türküm’ diyerek rütbelerini sökmesi vardır. Düşünün ben de Türküm diyerek apolet söken  II. Abdülhamit Han ve bugün Türküm diyemeyen bir başbakan. (bunu parantez içinde verelim bir daha ki yazımızda detaylandıracağımız bir konu olarak ele alalım). Ülkemizin vazgeçilmez ana unsuru din ve millet eksenini yıpratma çaba ve mücadelesi dinde hoşgörü adı altında diğer dinlerle bir tutma savaşı ve Türk milleti varlığının alt kimliklerle birlikte anılması ileriki süreçte bizler için ciddi tehditler oluşturacağı kesindir. Bu yüzden ilk yazımızda düzenle hem de milli kişiliğimizle ilgili konulara değinmeye özen gösterdik. Son olarak II. Halife Ömer döneminde yaşanan bir ibretlik kısayla ile sizlere veda edelim. Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki : -  Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek.söyledikleri doğrumu?diye sorar. -  Evet doğru. Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar: - Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz, hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi. Hz Ömer- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak: Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:  Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der. Hz. Ömer der ki: Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki? Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki: - Bu zat benim yerime kalır… O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr’a dönerek. Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. - Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki: - Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim. Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde derki: Biz de sözümün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki: - Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin? Genç -‘AHDE VEFASIZLIK ETTİ’ demeyesiniz diye geldim der. Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki: - Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun? Oda. Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.‘ İNSANLIK ÖLDÜ ‘dedirtmemek için kabul ettim, der. Sıra şikayetçi gençlere gelince: Biz bu davadan vazgeçiyoruz. Bu sözün üzerine Hz Ömer: Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçiyorsunuz? Der. EFENDİM MERHAMETLİ İNSAN KALMADI DEMESİNLER DİYEderler. İşte günümüzde hasretini çektiğimiz üç önemli haslet. Ahde Vefa, İnsanlık ve Merhamet. Üçünü de Çanakkale ruhunda bulabiliriz.          
Ekleme Tarihi: 19 Eylül 2015 - Cumartesi
Rıdvan UZ

AHDE VEFA-İNSANLIK VE MERHAMET

Bu makale 2015-03-28 16:35:05 eklenmiş ve 3700 kez görüntülenmiştir.                                                                                                                                                                                                           Günümüzde önemle üzerinde durulması gereken hususların tamamının  karşılığını geçmişimizin şuurunda inancımızın faziletinde bulmak mümkündür.
İnsanlığın neden ve niçin yaratıldığını bilmeden bir yaprak misali oradan buraya savrulan değil, varlık sebebinin bilincinde geçmişten geleceğe yönünü çizebilen mantaliteye sahip olmalarıdır.
Aslında bu oldukça da kolaydır. Çünkü böyle bir mirasın yegane temsilcisi Peygamberimizin de bir çok hadisinde övgüyle yer almış asil bir millet, son ve hak olan dinimizin en iyi temsil edebilen ecdadımızın varlığı bunun göstergesidir.
Osmanlı döneminin nekahat döneminde Türk milletinin vurgusunun devamlılığı Türk-İslam sentezi ekseninde çizilen demokrasi arayışları, kurtuluş reçeteleri ve ilk adımlarını sıkça görmek mümkündür.
II. Abdülhamit han döneminde yaşanan güzel bir örnek günümüze kadar ulaşmış, bir devşirme paşanın bahçede kazaen üstüne ıslatan bahçıvana pis Türk dikkat etsene diyerek üstüne yürümesi, sarayın penceresinden olayı gören padişahında hızla merdivenleri inerek paşaya hiddetle ‘Ey Paşa Bende Türküm’ diyerek rütbelerini sökmesi vardır. Düşünün ben de Türküm diyerek apolet söken  II. Abdülhamit Han ve bugün Türküm diyemeyen bir başbakan. (bunu parantez içinde verelim bir daha ki yazımızda detaylandıracağımız bir konu olarak ele alalım).
Ülkemizin vazgeçilmez ana unsuru din ve millet eksenini yıpratma çaba ve mücadelesi dinde hoşgörü adı altında diğer dinlerle bir tutma savaşı ve Türk milleti varlığının alt kimliklerle birlikte anılması ileriki süreçte bizler için ciddi tehditler oluşturacağı kesindir.
Bu yüzden ilk yazımızda düzenle hem de milli kişiliğimizle ilgili konulara değinmeye özen gösterdik.
Son olarak II. Halife Ömer döneminde yaşanan bir ibretlik kısayla ile sizlere veda edelim.
Hz. Ömer arkadaşlarıyla sohbet ederken, huzura üç genç girerler. Derler ki :
-  Ey halife, bu aramızdaki arkadaş bizim babamızı öldürdü. Ne gerekiyorsa lütfen yerine getirin.Bu söz üzerine Hz. Ömer suçlanan gence dönerek.söyledikleri doğrumu?diye sorar. -  Evet doğru. Bu söz üzerine Hz Ömer anlat bakalım nasıl oldu diye sorar. Genç anlatmaya başlar:
- Ben bulunduğum kasabada hali vakti yerinde olan bir insanım. Ailemle beraber gezmeye çıktık, kader bizi arkadaşların bulunduğu yere getirdi. Affedersiniz, hayvanlarımın arasında bir güzel atım var ki dönen bir defa daha bakıyor. Hayvana ne yaptıysam bu arkadaşların bahçesinden meyve koparmasına engel olamadım. Arkadaşların babası içerden hışımla çıktı atıma bir taş attı, atım oracıkta öldü. Nefsime bu durum ağır geldi, ben de bir taş attım, babası öldü. Kaçmak istedim fakat arkadaşlar beni yakaladı, durum bundan ibaret, dedi.
Hz Ömer- Söyleyecek bir şey yok, bu suçun cezası idam. Madem suçunu da kabul ettin, dedi. Bu sözden sonra delikanlı söz alarak: Efendim bir özrüm var, diyerek konuşmaya başladı:
 Ben memleketinde zengin bir insanım, babam, rahmetli olmadan bana epey bir altın bıraktı. Gelirken kardeşim küçük olduğu için saklamak zorunda kaldım. Şimdi siz bu cezayı infaz ederseniz yetimin hakkını zayi ettiğiniz için Allah(cc) indinde sorumlu olursunuz, bana üç gün izin verirseniz ben emaneti kardeşime teslim eder gelirim, bu üç gün içinde yerime birini bulurum, der. Hz. Ömer der ki: Bu topluluğa yabancı birisin, senin yerine kim kalır ki? Sözün burasında genç adam ortama bir göz atar, der ki: - Bu zat benim yerime kalır… O zat Hz. Peygamber Efendimizin (sav) en iyi arkadaşlarından, daha yaşarken cennetle müjdelenen Amr Ibni As’ dan başkası değildir. Hz. Ömer Amr’a dönerek. Ey Amr, delikanlıyı duydun, der. - Evet, ben kefilim, der ve genç adam serbest bırakılır. Üçüncü günün sonunda vakit dolmak üzere ama gençten bir haber yoktur. Medine’nin ileri gelenleri Hz. Ömer’e çıkarak gencin gelmeyeceği, dolayısıyla Amr Ibni As’a verilecek idam yerine maktulün diyetini vermeyi teklif ederler. Fakat gençler razı olmaz ve babamızın kanı yerde kalsın istemiyoruz derler. Hz. Ömer kendinden beklenen cevabı verir der ki: - Bu kefil babam olsa fark etmez cezayı infaz ederim. Hz Amr Ibni As ise tam bir teslimiyet içerisinde derki: Biz de sözümün arkasındayız. Bu arada kalabalıkta bir dalgalanma olur ve insanların arasından genç görünür. Hz. Ömer gence dönerek derki: - Evladım gelmeme gibi önemli bir nedenin vardı neden geldin? Genç -‘AHDE VEFASIZLIK ETTİ’ demeyesiniz diye geldim der. Hz. Ömer başını bu defa çevirir ve Amr Ibni As’a der ki: - Ey Amr, sen bu delikanlıyı tanımıyorsun, nasıl oldu onun yerine kefil oldun? Oda. Bu kadar insanın içerisinden beni seçti.‘ İNSANLIK ÖLDÜ ‘dedirtmemek için kabul ettim, der. Sıra şikayetçi gençlere gelince: Biz bu davadan vazgeçiyoruz. Bu sözün üzerine Hz Ömer: Biraz evvel babamızın kanı yerde kalmasın diyordunuz, ne oldu da vazgeçiyorsunuz? Der. EFENDİM MERHAMETLİ İNSAN KALMADI DEMESİNLER DİYEderler.
İşte günümüzde hasretini çektiğimiz üç önemli haslet. Ahde Vefa, İnsanlık ve Merhamet. Üçünü de Çanakkale ruhunda bulabiliriz.          
Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.