Eğitim, anne karnında başlayan, doğumundan ölümüne kadar devam eden bir süreçtir. Eğitimi her yaklaşım kendi bakış açısına göre tanımlar. Selahattin Ertürk, “Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.”
Eğitim; bireyin kendisini gerçekleştirmesine, insan ilişkileri geliştirmesine yardım eder, ekonomik etkinliğini, vatandaşlık sorumluluğunu geliştirir.
“Eğitim, kişiliği geliştirmelidir. Bu süreçte; bireyin anlama, kavrama, kendini tanıma, kendini başkasına ifade edebilme kabiliyetini, hayal gücünü, yaratıcı yönünü gelişmelidir.
Eğitim, bireyi toplumsallaştırmalı, yani “ona toplumsal bir kişilik kazandırmalıdır.
Bireyin toplumsal kişilik kazanması için eğitimde vazgeçilmez ilkelerden. Bir tanesi eğitimin kendi gerçek ortamında yapılmasıdır. Yani çocuk hayattan soyutlamadan, kendi ortamında öğrenmelidir. Baltacıoğlunun ifadeleriyle; “Neyi öğrenecekse onun sahici ortamında öğrensin ve çalışarak yapması gerektiğine ve “Öğretmenin iki temel görevinden; birincisi olarak; “çevreden başlayarak tabiatı tanımayı öğrenciye öğretmek”, ikincisi olarak da; “insanları sevdirmek olduğuna” dikkat çeker. (1)
Tiyatro, bu hedeflerin gerçekleşmesi, eğitimin işlevlerinin hayat bulması açısından en önemli eğitsel faaliyetlerden biridir.
Aklın diliyle anlatamadığımız zaman, akıl dilini bırakıp, sanat dilini kullanmaya başlamak gerek… Toplumla iletişim kurabilmek için…
Tiyatronun toplumun eğitimindeki yeri ve önemini düşünürken, tiyatronun öncelikle insanları birbirinden ayıran ve her değeri bir yana savuran ırk din dil politika ayrımı gibi olguları birleştirici etkisini göz ardı etmemeliyiz diye düşünüyorum. Tiyatro her şeyden önce bu olguları birbirine yaklaştıran birbirlerine ortak eden her şeyi değerlendirmek gibi bir işlev üstleniyor. Tiyatro, insan yaşamında yer alan; gülmek, ağlamak, sevinmek, üzülmek, ferahlık duymak, bunalmak; kısacası kalple duygularla ilgili her şeyi değerlendiriyor. Tiyatro ayrıca bütün insanlarda ortak bir kalbin varlığını meydana çıkarmasıyla da topluma hizmet ediyor. Bu bakımdan tiyatro için rahatlıkla en etkili barış yolu da diyebiliyoruz. (2)
Çünkü;
Tiyatro toplum ruhunu içinde taşır, yaşamakta olan değerleri dile getirir. Tiyatro, insanlığın kişiliğini oluşturan bir yerdir. “Sahne yaşamı insana sevinç, mutluluk veren, insandaki sanat bilincini oluşturan çok verimli bir topluluk yaşantısıdır.” Tiyatro takım çalışmasıdır. Birlikte iş başarma duygusunun tadıldığı alandır. “Tiyatronun öyle özellikleri vardır ki, bir eğitim aracı olması bakımından onu bütün öteki güzel sanat kollarından üstün kılar. Bu özellikler onun hayata en yakın bir sanat kolu olmasından ileri geliyor. Tiyatro gerçek hayatın kısaltılmış, buna karşın gereksiz eklenti ve takıntılarından soyutlanmış, sıkışık bir şekildir. (3)
Tiyatronun toplumsal işlevi, insanın, ilişkileri konusunda bilinçlendirilmesi yoluyla, insan-insan, insan-toplum çelişkisinin çözümüne yardımcı olmaktadır. Bireylerin hayatı anlamasını, hayatta yaşanması olası meselelere hazır olmasını, kendisi yaşamadan bir öngörü oluşmasına katkı sağlaması açısından büyük bir fırsattır “TİYATRO”.
Toplumsal uzlaşma, birlik ve beraberliğin temini, tesisi ve devamının sağlanması açısından büyük bir fırsat olan tiyatro, değerlerin aktarımı, milli ve manevi değerleri özümsemiş, sağlam bir toplum yapısının oluşması açısından kendi özüne hizmet eden, değerleri ile savaşmak yerine, değerlerinin yarına taşınması ve doğal tekamülüne hizmet eden tiyatronun, toplumsal geleceğimiz açısından taşıdığı önem tartışılmaz bir gerçektir.
Eğitimin genel amaçlarının gerçekleşmesi, bizi biz yapan değerlerin/kültürümüzün neslimize aktarılması sadece okulların görevi değildir. Milli Birlik ve Beraberlik Ülküsünü şiar edinen, değerler eğitimine katkı sağlama odaklı faaliyet gösteren, toplumsal yozlaşmaya karşı duyarlı olup, kültürel aktarım hedeflerine yönelik çalışmalarda bulunmayı hedef edinen her kurum, kuruluş ve derneğin, sosyal sorumlulukları içinde bu tür çalışmalar içinde yer alması gerektiğini düşünürken,
Gönüller arasında sözün ötesinde etkili ve anlamlı bir bağ kuran ve tüm insanlığın yüzüne kocaman bir ayna tutmasını sağlayan tiyatronun, sadece 27 Mart’ta hatırlanması değil hayatın kendisi kılınarak, her güne yansıyan mana derinliğinde yaşanacak günlere ulaşmak ümidi ile aziz gönül dostlarının, tüm halkımızın, sanatseverlerin, ‘Dünya Tiyatro Gününü’ şahsım ve “Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği ve dernek bünyemizde kurduğumuz, Eğitimde Kaliteyi Geliştirme Derneği Elazığ Şehir Tiyatrosu” adına kutluyorum.
---------------
1. Baltacıoğlu, İ.H. (1942). İçtimai mektep. Genişletilmiş 2. Baskı, Ankara
2. http://www.ezberim.com/tiyatro-haberleri-ve-gundemi/149955-tiyatronun-toplumun-egitimindeki-yeri-ve-onemi/ (Erişim,28.02.2014)
3. ŞENER, S. Prof. Dr. http://www.olusumdrama.com/default.aspx?pid=19365&nid=23566 (Erişim,26.03.2015)