Ziya Selçuk, Milli Eğitim Bakanı olarak atandığı gün, ülkemizin çok kıymetli bir aydını bana şunları söylemişti; “Lütfen bu adamı dikkatle izleyin. Kendisi ilerde Türk Siyasetinde “Lider” olarak yer alacak kalitede, çağdaş bir aydındır.”
Ben de kendisine “İcraatını, yürüyüşünü görelim sonra karar veririz” deyip, şu fıkrayı anlatmıştım; “Ağustos sıcağında öğle vakti, adam yürümekte! Yol kenarındaki ağacın gölgesinde dinlenmekte olan köylüye sorar; ‘Kardeş, Sarıcalar Köyüne kaç saatte giderim?’ Fakat, köylüden tık çıkmaz! Adam sinirlenir ve yürümeye başlar. Biraz sonra köylü, adama seslenir. Bu yürüyüşle ancak iki saatte gidersin!”
Ziya Selçuk, kendisinden önceki AKP’li Bakanların adım-adım ördükleri “İslami Eğitim” çalışmalarını çok daha fazla ileri götürdü. Yani onun da yürüyüşünü gördük! Özgürlükçü laiklik anlayışına en büyük darbeyi o vurdu. İnancın siyasete alet edilmesine o hizmet etti. Eğitim sistemimizi bilimden, ilimden, çağdaşlıktan koparıp, tarikata-cemaatlere o teslim etti.
Geçen hafta, İzmir’de Yamanlar Lisesinde bir hoca öğrencilere şöyle sesleniyordu; “Üniversiteler, birer akrep yuvasıdır, oradan uzak durun!” Bu anlayışa yol veren, geçit veren Bakan’ın “Milli” sıfatını taşıyan bir bakanlığın başında bulunması T.C Devleti için utanç vericidir.
Ziya Selçuk’un tarikatlara son hizmeti ise şudur; Milli Eğitim Bakanlığı, Nakşibendi tarikatının Adalet ve Sağlık Bakanlıklarında güçlenen ve “Hakyolcular” olarak bilinen kolu İskenderpaşa Cemaati ile işbirliğini arttırarak, devlet okullarında etkinlik düzenleme izni verdi.
Tarikat ve Cemaatler, “Milli ve Manevi Değerler” adı altında çocuklarımızın beyinlerini yıkamaya ve okullarda örgütlenmeye, öğretmenleri devşirmeye çalışıyorlar.
Cemaat ve Tarikatların çeşitli etkinliklerine 2014 yılında kayıt yaptıran öğrenci sayısı 174 bin 451 idi. “Ufka Yolculuk” adı altında yapılan bu etkinliklere 81 İl, 827 İlçede, MEB’e bağlı 2 bin okul ve 11 bin sınıfta devam ediyor. Bu dönemde Nakşi eğitimden geçen çocuk sayısı 3 milyona yaklaştı.
Değerli Okurlar; Tüm bu faaliyetler, irticanın ve din devletinin hazırlıklarıdır. Toplumumuzda, özgürlükçü laiklik anlayışının yaşamsal önemini hala kavrayamamış parti liderleri, aydınlarımız, sivil toplum kuruluşları ve sendikalarımız var.
Herkesin şunu açık ve net olarak anlaması gerek! Özgürlükçü laiklik ilkesi tırpanlanır, zedelenir ve kaldırılmak istenirse demokratik rejimi yaşatamayız. Demokrasi, 7/24 korunması, geliştirilmesi şart olan bir yönetim şeklidir. Özgürlükçü laiklik de aynen böyledir. Korunmazsa, onun için mücadele edilmezse, demokratik cumhuriyetin de çivisi çıkar…
Lütfen, herkes aklını başına alsın. Çocuklarımızı, gelecek nesillerimizi düşünelim. Evlatlarımıza, Büyük Atatürk’ün bizlere bıraktığı gibi bir Cumhuriyet bırakmak bizim görevimiz değil mi?
Not; Ocak 22’sine kadar Çoban Ateşi Hareketinin, tüzük-program ve Ankara yapılanması için seyahatteyim. Bir aksilik olmazsa, 20 Ocak Pazartesi saat 21.00’de, TELE-1 televizyonunda Sayın Sedef Kabaş’ın konuğu olacağım. Bekleriz efendim…
Sağlık ve başarı dileklerimle 15 Ocak 2020 Rifat Serdaroğlu