(Yazıda kullanılan Muharebe-Savaş kelimelerinden kasıt, Anayasal çerçevede yapılacak olan demokratik yarış siyasetinin ifadesidir!)
Muharebe; Savaş sırasında, belirli bir zamanda belli bir bölgede olan çatışmadır. Savaş ise; Milli güçlerin tamamını kullanarak yapılan bir mücadeledir.
Muharebeyi kazanmak, savaşın da kazanılacağı anlamına gelmez. İkisi arasında taktik, stratejik, lojistik ve komuta konularında çok fark vardır.
Muharebe, İstanbul’da yapıldı! Komutan İmamoğlu idi. Doğru strateji uyguladı ve kazandı. Bu zaferde büyük pay, İmamoğlu ve gönüllülerinin ile Kaftancıoğlu ve İl-İlçe örgütlerinindir. Elbette ki, tatilini bırakıp oy kullanmaya gelen, her türlü baskı ve tehdide rağmen sandığa giden vatandaşlarımızın “Demokrasiye bağlılığı” en büyük paya sahiptir. Zafer onlarındır. Sözün özü, İstanbul muharebesi İmamoğlu komutasında kazanılmıştır. Hayırlı olsun, kutluyoruz!
İstanbul’un kazanılması, AKP’li yöneticileri telaşa düşürmüş ve hedeflerini gerçekleştirmede acele etmelerini, planlarını öne çekme gerekliliğini hatırlatmıştır. Yıllardır söylediğimiz, yazdığımız gibi AKP üst yönetimi, iki yanı uçurum olan bir yolda bisiklet kullanmaktadır. Düşmemek için sürekli pedal çevirmek zorundadır. Pedal çevirmeyi bıraktığı an, gidecekleri tek yer Yüce Divan ve Silivri kampüsüdür.
Önümüzdeki çok yakın bir dönem için görünen şudur; İstanbul seçimlerinden sonra; -AKP Yönetimi, tekrar Anayasal çerçeve içine girecek midir? -Kuvvetler Ayrılığı ilkesine dönecek midir? -Hukuk Devletine dönüp, yargıyı bağımsız hale getirecek midir? -Cumhuriyet ve Kurucularına saygılı olacak mıdır? -Dinimizi istismardan vazgeçecek midir? -Denetime açık olacak mıdır? Bunların hiçbiri olmayacaktır. Aksine mücadele çok daha sert olacaktır.
İnsan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, demokratik, lâik, sosyal hukuk devleti savunucuları ile, Federe İslam Devleti isteyenler ve bunların patronları olan emperyalist devletler ve köleleri olan terör örgütleriyle topyekun bir seçim savaşına girmek zorunda kalacağız!
Bu demokratik seçim savaşı mutlaka vatanseverler tarafından yapılmalıdır. Bu demokratik savaş Türk Gençliğine bırakılmamalıdır. Bizim kuşağın yapacağı tek şey bu seçim savaşını kazanıp, Türk Gençlerine özgür, demokrat, bağımsız, birlik içinde ve borçsuz bir Türkiye bırakmak olmalıdır.
Biz istesek de istemesek de bu savaş mutlaka yapılacaktır. Emperyalist devletlerin ülkemiz üzerindeki hesaplarını artık görmeyen kaldı mı?
Bu mücadeleyi, sığ- bilgisiz-kişiliği oluşmamış-dini istismar eden zavallılarla veremeyiz. Bu demokratik savaşa, Ekmelettin İhsanoğlu’nu Cumhurbaşkanı adayı yapanlarla, Abdullah Gül ismine “Evet” diyenlerle (hala aynı düşüncede iseler) birlikte giremeyiz. Bu demokratik savaşı, 28 Şubat’ta yayınlanan Milli Güvenlik Kurulu kararlarına, Cemaat-Tarikat gözlüğüyle bakanlarla veremeyiz. Bu savaşta, seçimlerden bir gün önce, “Elimize kesinleşmiş sandık seçmen listeleri gelmedi. YSK ile konuşulması lazım” diyen siyasetçiler yararlı olamaz… Bu mücadelede, seçim gecesi “YSK’nın önüne 50 bin avukatla geliyorum”, “Seçim gecesi beni YSK’nın önünden jiletle kazıyamazsınız” deyip te ortada görünmeyenlerden de fayda sağlanamaz.
Bunlardan istenen, kişisel hırslarını akıllarının altına, ülke sevgisinin arkasına atmalarıdır. Bu kişiler bizlere destek, Türk Milletinin başarısı için duacı olsunlar, yeter!
İşte, Çoban Ateşi Hareketi tam da böyle bir mücadele için kurulmuştur. Deneyim ile gençliğin heyecanını birleştirecek, küresel ısınmadan-bilişim teknolojilerine, dijital dünyadan-yapay zekaya kadar her konuda hazırlıkları olan, tarıma, sanayiye, istihdama, yatırıma, kalkınmaya öncelik verecek gerçek anlamda Milli ve Yerli olan çağdaş insanların buluştuğu bir hizmet kapısıdır. Mustafa Kemal’in Askerlerinin toplandığı ocaktır, Çoban Ateşi Hareketi…
Nasıl ki, Kurtuluş Savaşı öncesi Anadolu’da on binlerce Çoban Ateşi, Atatürk ve arkadaşları tarafından yakıldıysa, şimdi de Sevr taraftarlarına karşı bu ateşleri bizler yakıyoruz…
Anayasamızın ilk 6 maddesi ile kafasında ve gönlünde problemi olmayan her vatandaşımızı bu harekete destek olmaya davet ediyoruz. Şu an tüm Anadolu’da örgütlenme çalışmalarımızı hiç durmadan sürdürüyoruz. Çalışmalarımız tamamlandığında sizlerle paylaşacağız.
Değerli Okurlar; Konu vatan, cumhuriyet ve demokratik lâik rejim ve hukuk devleti ise, kimse kenarda duramaz. Anayasamızın ilk 6 maddesinde, özgürlüklerde, demokraside, çağdaşlıkta, herkesin inancını özgürce yaşayacağı lâiklik anlayışında uzlaşmalıyız, barışmalıyız, beraber olmalıyız. İstanbul seçimlerinde olduğu gibi beraberce, Türk Milleti olmalıyız. Çünkü, başta emperyalistler, onların Eşbaşkanları, Dinlerarası diyalog ateşleyicileri, bölgede 2. İsrail olarak görev yapacak Kürdistan Devletinin taraftarları, Kürtçü-Bölücüler özet olarak 2019 yılının Sevr taraftarları çoktan uzlaştılar bile. Lütfen aklımızı başımıza alalım…
Ne Mutlu Türküm Diyene
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Haziran 2019 Rifat Serdaroğlu