AYNI SENARYO / AYNI TABLO (1)
Bugünlerde yaşadığımız her kanunsuz olay birbirinin kopyası gibi!
Koza İpek Grubunun şirketlerine el konulurken ne yaşandıysa, aynısı Zaman Gazetesine el konulması olayında yaşanıyor.
Senaryoyu yazan ve sahneye koyan, tek başına Cumhur’un Başı Erdoğan!
Nereye el konulacağına, kimin malına çöküleceğine, kimin batırılacağına, kimin zindana atılacağına sadece Erdoğan karar verebilir.
Karar verildiğinde, Bakanlar Kurulundaki 3 adamından biri (İçişleri-Maliye-Adalet) harekete geçer ve Müsteşarları kanalıyla, ilgili devlet memurlarını harekete geçirir. (Dosya zaten Sarayda hazırlanmıştır)
Kayyum-Polis-Toma-Tazyikli Su-Biber Gazı eşliğinde gidilir ve yılların emeğinin üstüne çökülür. (Bu arada başörtülü bacıların kafası gözü yarılır!)
Devlet olmanın en büyük güvencelerinden olan TAPU artık delinmiştir.
Eski zamanlarda eşkıyanın çete elemanları ile yaptığı iş, şimdi devletin adamlarına yaptırılmaktadır!
Tablo ise hep aynıdır;
El konulan yerin önüne 500-1000 kişi toplanır. Ellerinde aynı yerde basılmış afişler, dillerinde ise, “Özgür Basın Susturulamaz” sözleri!
Toplumda inanılırlığı kalmamış “Demokrasi Sabıkalısı” üç-beş tane yazar-çizer takımının konuşmaları, olayı kınayan siyasetçilerin basmakalıp palavraları!
Televizyonlardan veya gazetelerden bu kanunsuzluğu izleyip okuyan, beyin felcine tutulmuş aziz ve necip milletimizin fertlerinin “Vah vah yazık olmuş” veya “Vardır bir suçu ki, el koymuşlar” şeklindeki cahilce yorumları!
Tablo aynen böyle değil mi?
Bu güne kadar, malına mülküne el konulanlardan bir kişi olsun “Benim malım helal yolla kazanılmıştır. Hiçbir kanunsuz işim yoktur. Bu devletin bana kurduğu bir tuzaktır. Maalesef hukuk yolu da kapalıdır. Bu yüzden, şirketimin önünde, tüm insanlığa ibret olsun diye canıma kıyacağım” diyen birini gördünüz mü? Veya “Yakarım bu malı, zorbalığa boyun eğmem deyip” yakanı, gördünüz mü?
Ya da, “Bu işlem kanunsuzdur. Cesedimi çiğnemeden vatandaşımın malına el koyamazsınız diyen bir Muhalefet Genel Başkanı gördünüz mü?
Göremezsiniz!
Fakat çoluk çocuğuyla gece gündüz en ağır işlerde çalışıp, başını sokacak bir gecekondu yapan garibanların, evlerini yıkmak için gelen iş makinelerinin önüne canları pahasına nasıl yattıklarını çok kez görmüşsünüzdür. Kaçak, maçak!
O gecekondu garibanın her şeyidir. Onda haram para yoktur, Türk Milletinin
ah ’lı parası da yoktur…
Şimdi beraberce düşünelim;
-Henüz ortada kesinleşmiş bir yargı kararı yokken, Can Dündar-Erdem Gül’ü casuslukla suçlayan kişi Cumhur’un Başı değil mi? (Bu söz Hukuk Devletinin inkârı ve dikta ilanıdır)
-Boydak Holding’e el konulmasının ardında, AKP’den olası kopmaları önleyecek ve yeni bir AKP’cik (Gemicik gibi) kurulmasını engellemek telaşı yatmıyor mu?
-Çözüm süreci diye yıllarca beraberce çalıştığı HDP Milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını şimdi isteyen Cumhur’un Başı değil mi?
-El koyma işlemlerinin artık devam etmeyeceğini söyleyebilecek biri var mı?
“Hadi canım bize niçin el koysunlar” (mesela Doğan Grubu), burası hukuk devleti, diyen biri var mı?
-59 yaşında Başbakan iken, bugün el koyduğu kuruluşları överek göklere çıkaran Erdoğan değil miydi?
-62 yaşında Cumhurbaşkanı iken, dün övdüklerini bugün katil-vatan haini diye damgalayan Erdoğan değil mi?
-Bu kadar köklü değişim gösteren, dün ak dediğine bugün kara diyen birinin ruh ve akıl sağlığı hakkında, beni aydınlatacak bir uzman doktor var mı?
Not; Bu konuda ne yapılması gerektiğini yarın anlatmaya çalışacağız.
Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Mart 2016
Rifat Serdaroğlu