Badem şaşkın, çaresizce debeleniyor. Debelendikçe hem devlete, hem millete, hem de kendisine zarar veriyor. Ördek şaşırınca nasıl göle başıyla değil de, dibiyle dalar ve poposunu parçalarsa, bunlar da öyle. Perişan haldeler, acıdan oturamıyorlar!
Bilgelikten, devlet adamlığından nasiplenmiş biri, verdiği kararlardan ve sonuçlarından kendisini sorumlu tutar. Tutar ve gereğini yapar. Yani istifa eder.
Fakat, devlet adamlığından ve bilgelikten zerre kadar nasiplenmemiş biri kendisini sadece niyetlerinden sorumlu tutar.
Verdiği karar nedeniyle doğacak zararı kabullenmez ve şöyle düşünür;
“Beni kandırdılar. Niyetim çok iyi idi. Yanılttılar. Rabbim ve milletim beni affetsin” der ve büyük bir yüzsüzlükle koltukta oturmaya devam eder.
Böyle kalitesiz yöneticiler “Liyakat” denen kelimeden nefret ederler. Bademler için öncelikli olan tarikattır, liyakat değil.
Bir de kendisini bu vatanda bir türlü ev sahibi olarak görmeyen, demokratik bilinci gelişmemiş, tebaa olmaktan yurttaş olmayı becerememiş topluluklar varsa, o zaman bugün yaşadığımız çöküş benzeri olayları yaşarız.
Halbuki, bu yurt bu ulus sadece iktidarın değildir ki, hepimizindir.
Ama sorumluluk da hepimizindir.
Çünkü yurt bizim hepimizin “Büyük Ev’idir.” Ulus ise bizim “Büyük Ailemizdir.”
Evimizi ve ailemizi korumak hepimizin, bu yurtta eşit pay sahibi olan her birimizin görevidir. Öyle; “Biri yapıversin, asker kötülüğe izin vermez” ilkelliğine düşenler gibi, bu günkü sıkıntılı günlerde parasını yurtdışına gönderip, köşeye saklananlar gibi sinerseniz “Önce Korkaklar Ölür” sözünü haklı çıkarmış olursunuz.
Demokratik rejime, Laik Cumhuriyete, Hukuk Devletine, Özgürlüklerimize, İnançlarımıza sahip çıkmak iddia ve yürek işidir. Bu mücadelede iddianız kadar yaşama hakkınız vardır. Ya mücadele edeceksiniz ya da eden kahramanlara destek olacaksınız. İkisini de yapmaz, yurtdışına paracıklarınızın yanına kaçarsanız, yarın bir vatan evladı çıkar size şunu der;
“Bu yurt, sizin sadece yiyip, içip, para kazanıp, def-i hacette bulunacağınız bir arazi parçası değildir. Kupon Arazi hiç değildir. Ya kaçırdığınız servetlerinizin tamamını getirin ya da vefat etmiş aile büyüklerinizin kemiklerini de alın ve dönmemek üzere gidin…”
Bak Badem, sizin durumunuz Temel’in durumuna benziyor. Yapamadınız, beceremediniz, üstelik ortalığı batırdınız, hep kendinize çalıştınız.
Çekin gidin de, bizi uğraştırmayın. Çünkü bıraktığınız pislikleri kaç yılda temizleriz, henüz bilmiyoruz!
“Temel eve zil-zurna sarhoş gelmiş ve elbiseleriyle kendini yatağa atmış. Rüyasında Azrail, canını almaya gelmiş. Temel yalvarmaya başlamış; Yapacak çok işim var, bana izin ver.
Azrail, tavuk olarak dünyaya gitmeyi kabul edersen sana bir şans veririm, deyince Temel kabul etmiş ve kendisini kümeste bulmuş. İçinde bir sıkıntı bir şişkinlik, horoza ‘bana ne oluyor’ diye sormuş;
Horoz, meraklanma yumurtluyorsun. Yumurtla rahatlarsın, demiş.
Temel yumurtlamış, rahatlamış! Bir daha, bir daha derken kafasına Fadime’nin sümsüğünü yemiş ve çığlığıyla uyanmış; “Temel, hay senin ağzına lokma koyayım. Yatağa sıçtın, uğursuz herif!”
Azizi Türk Milleti;
Siyaset ve Sosyal olaylar umutsuzluk kaldırmaz. Her gün mücadele yeniden başlar. Bizler, dünyada hiçbir millete nasip olmayan işler başardık. Yazılı tarih boyunca 16 İmparatorluk, 38 Devlet, 37 Hanlık, 33 Beylik, 10 Cumhuriyet,
4 Atabeylik olmak üzere 138 kuruluş yapmışız.
Binlerce yıldır da Anadolu’dayız ve buradaki tüm medeniyetlere beşiklik yapmışız. Bu kara günleri de beraberce aşarız. Türk Devletini yine dünyanın en itibarlı devleti haline getiririz.
Bakın Ahmet Arif, dizelerinde dünyaya nasıl sesleniyor;
“Beşikler vermişim Nuh’a, salıncaklar, hamaklar,
Havva anan dünkü çocuk sayılır, Anadolu’yum ben, Tanıyor musun?”
Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Mayıs 2021
Rifat Serdaroğlu
DOĞRU Parti Genel Başkanı