Olmayan bir şeyin tartışması bu dünyada ancak Türkiye’de yapılır! Türkiye’de demokrasi var mı? Türkiye’de “parti içi demokrasinin” mevcut olduğu bir siyasi parti var mı? “Üzerime aldığım görevi TARAFSIZLIKLA yerine getirmek için” diyerek yemin ettiği halde tarafsız davranan bir Cumhurbaşkanı var mı? “T.C Anayasasını koruyacağıma, görevimi doğruluk, TARAFSIZLIK ve hakka saygı duygusu içinde sadece vicdanımın emrine uyarak yapacağıma” diyerek yemin eden Yüksek Yargı mensupları var mı? “Şeref Namusum, Dürüstlük Karakterim, Sevgi İnsanlığım, Vazife Amacım, Vatan Her Şeyimdir” diye ettiği Harbiyeli Yeminine sadık Genelkurmay Başkanı var mı? Yargıtay’ın “YEMİNİ” kesin delil saydığını bilen bir Yargıtay-Danıştay-Sayıştay Başkanı var mı?
Demek ki, Türk Milleti ve Türk Tarihi önünde edilen yemini çiğnemenin, Türk Milletine verilen sözün tutulmamasının vicdani yükümlülüğü yanında, hukuksal olarak da cezası varmış!
Peki, emaneti teslim ettiği kişiler tarafından aldatılan, kandırılan, dolandırılan Türk Milleti’nin en azından hakkını aramak gibi bir sorumluluğu yok mu? Kendisini aldatanlara, soyanlara, dolandıranlara üst üste üç seçim oy vermenin Allah ve İnsanlık huzurunda bir vebali yok mu? Hadi insan yapısı yasalara inanmıyorsun, İslam’a da mı inanmıyorsun? “Bir yerde haksızlık varsa elinle düzelt, elinle düzeltmeye gücün yetmiyorsa dilinle düzelt. Bunu da yapamıyorsan haksızlık yapanlara kalbinle buğzet, yani yüz çevir” diyen kural varken “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” gibi iğrençliği kabullenmek niye be Müslüman? Allah’tan hiç mi korkunuz yok?
Hangi vicdan sahibi, hangi sorumlu yönetici; Kadri Gürsel’in 312, Ahmet Şık’ın 251, Gökmen Ulu’nun 104 gündür zindanda tutulmasına rıza gösterebilir ki? FETÖ Liderini elleriyle Türk Devletinin Kozmik Odasına sokup, binlerce yıllık devlet sırlarımızı CIA’ya veren alçaklar devlette hala görevlerine devam ederlerken, Askeri Öğrenci okullarında okuyan çocuklarımızın hapiste tutulmalarına hangi kara vicdanlılar olur verebilirler ki? Devleti ve Türk Milletini soydukları açıkça belli olan eski Bakanlar, hala resmi
korumalarla gezerlerken, dağbaşındaki okulda görev yapan öğretmenin sırf yakınının Bank Asya’da parası var diye işten atılmasını, hangi Müslüman kabullenir ki?
Açık açık konuşalım; Bizde Demokrasi yok! Demokrasi olmayınca Hukuk Devleti de yok! Hukuk Devleti olmayınca üstelik mevcut durumu sinerek kabullenmiş bir sözüm ona aydın sınıfı varsa Adalet nasıl var olabilir ki?
Nerede o yeri göğü titreten, ölüm pahasına demokrasi ve özgürlüklerinden ödün vermeyen solcular? Nerede o Türk Milliyetçiliği uğruna kurşuna koşan milliyetçiler? Nerede o vatan sevgileri ile topluma yön veren üniversite gençliği? Nerede o esnaf ve iş dünyasının örgütleri? Dilleri lâl mı oldu? Etrafınıza lütfen bir bakın, bizden ve birkaç kişiden başka kelle koltukta mücadele eden var mı? Başbakanlık yaptıkları halde, haram sofralarında oturmaktan utanmayan siyasetçilere söyleyecek iki çift lafınız yok mu? Yoksa size aşağıdaki fıkradaki gibi, Adaletin buğusu-kokusu yeter!
Hoca dere kenarında kadıyı zil zurna sarhoş ve sızmış halde bulmuş! Kadı’nın kaftanını giymiş sarığını takmış ve Kadı’nın makamına oturmuş. İlk dava için tarafları çağırmış. Şikayetçi çorbacı, davalı da garibanın biriymiş! Hoca; Anlat bakalım Çorbacı, nedir şikâyetin? Çorbacı; “Bu âdemoğlu her sabah elindeki kuru ekmeği benim çorbamın buğusuna tutar ve ekmeğini öyle yer. Kendisinden beş altın isterim!” Gariban utancından başını bile kaldıramamış! Hoca, cebinden beş altın çıkarıp avuçlarının içinde sallamaya başlamış! “Altınların şakırtısını duydun mı Çorbacı” diye bağırmış! Çorbacı, duydum deyince, “Çorbanın buğusuna karşılık, altının sesi” demiş ve adamı dışarı attırmış! O sırada gerçek Kadı hışımla içeri girmiş ve “Bre densiz, sen ne hakla benim makamımda oturursun” diye gürlemiş. Hoca; Hah iyi ki geldiniz Kadı Efendi! Bir sarhoşun yanında bu cüppe ile sarığı buldum. Siz kim olduğunu biliyorsanız, ona götüreyim, deyince Kadı; “Vallahi bilmiyorum, en iyisi sen bugün devam et, yarın bakarız” demiş…
Böyle başa böyle tıraş! Her toplum müstahak olduğu kişilerce yönetilir. Demedi demeyin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 07 Eylül 2017 Rifat Serdaroğlu