Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

BELEDİYE BAŞKANLIĞI HASTALIĞI

Çok yaman bir derttir bu hastalık. Belediye Başkanlarının büyük çoğunluğu bu hastalığın pençesine düşer. Hastalığın ilginç tarafı, hastalığa yakalandığını ne Belediye Başkanı bilir ne de yakın çevresi! Ancak siyasette şu iki görevde bulunanlar, bu hastalığa yakalanmış Belediye Başkanını şıp diye teşhis eder. Bu görevler; Parti İl Başkanlığı ve Belediye Başkanlığıdır. Ben hem Bergama Belediye Başkanlığı hem de DYP İzmir İl Başkanlığı yaptığım için bu mikrobu iyi bilirim. Kişi, partisi onu atama ile Belediye Başkanı adayı yapıp seçimi kazanıncaya kadar, İl Başkanına saygıda kusur etmez. Başkanım siz bir tanesiniz, Başkanım emredin, diye etrafında pervane olur. Ne zaman ki mazbatayı alıp koltuğuna oturur, işte o anda hastalığın pençesine düşer: Etrafını yalaka danışmanlar sarınca BelediyenBaşkanı, kendisini bir şey sanmaya başlar ve önce içinden, sonra da yüksek sesle söylenmeye başlar; “Kardeşim, parti de neymiş! Seçimi ben kazandım. Ben aday olmasaydım nah kazanırdınız.” Günler aylar geçtikçe, Belediye Başkanı gücün esiri olmaya başlar ve ne partisini ne de İl Başkanını beğenir. Halbuki tüm partilerin tüzüklerinde, İl Başkanı aynı zamanda partisinin Belediye Meclisindeki grubunun doğal başkanıdır. Belediye çalışmalarını partisi adına izlemek ve yanlış yapan olursa uyarmak onun görevidir. Ama Belediye Başkanı, hastalığa kapılıp havalanınca partisinin İl Başkanını unutur gider. İşte o andan itibaren sapıtmaya ve saçmalamaya başlar. Örnek verelim; Bir tanesi, özel danışmanına “Kahraman Başkan” diye kitap yazdırır. Demokrasilerde kahraman olmaz, senin işin halka hizmettir, diyen İl Başkanına anında yanıt verir; “Basına konuşmasını doğru bulmam!” Breh, breh, breh... Diğeri; Belediye Başkanı değil de sanki ülkeye Başkan seçilmiş gibi “Kamu kuruluşlarında Kürtçe hizmet vermeliyiz” diyerek, Öcalan ağzıyla birebir aynı konuşur ve kendisine oy verenlerin yüreklerini sızlatır. Bu kişilere şunu söylerseniz, apışıp kalırlar; “Sen kendi adın ve gücünle mi seçildin? Tamam, o zaman bir dahaki seçimde sen bağımsız aday ol ve seçim kazan!” Haa diyeceksiniz ki, Serdaroğlu sen de bu hastalığa yakalandın mı? 27 yaşında Bergama gibi adına Krallık kurulmuş bir ilçeye Başkan seçilince, elbette ki yakalanırsınız, ben de yakalandım. Babam sayesinde de çok çabuk ta kurtuldum. Seçildikten bir ay sonra rahmetli babam ziyaretime geldi. Kendisi Belediye Başkanlığı, Milletvekilliği yapmış, Yassıada da ömür boyu hapse mahkum olmuş ve 6 seneye yakın hapis yatmış aydın bir devlet adamıydı. Bana dedi ki; “Bak oğlum, sen bu koltuğa belli bir süre için seçilmiş birisin. Halk seni seçtiği gibi indirmesini de bilir, bunu hiç unutma. Partin, Atatürk’ün yolundan sapmadığı sürece sahip çık. Sen partin sayesinde seçildin ama tüm Bergamalılara hizmet etmelisin. Bu odaya geldiğin gibi, haysiyetinle şerefinle ayrılmasını bilirsen, adam olursun oğlum, ömrün oldukça da saygı görürsün.” Tüm Belediye Başkanlarına, özellikle Büyükşehir Belediye Başkanlarına diyeceğim şudur; -Sizler bokunuzda boncuk olduğu için seçilmediniz. Partiniz sizi aday gösterdi, ittifaklar sebebiyle ve çaresizlikten başka partilerden de sizlere oy verildi. Sizler sadece Belediye Başkanısınız. İşinizi namusunuzla yapın, sizi seçen, seçmeyen tüm halkınıza eşit şekilde hizmet edin. -Kimse arkanızdan şunu söyleyip sizi manşetlik yapmasın. “Onun şu anda tam tamına 1,5 Milyar Doları var!” Yanıt veremezsiniz, rezil olduğunuzla kalırsınız. “Hırsız” damgası yiyen seçilmiş kişi bedelini bu dünyada ya bağırsağından ya ciğerinden ya da evlatlarının acısı ile öder. Öte tarafta zebaniler ne yapar, onu bilemem… Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Kasım 2019 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 06 Kasım 2019 - Çarşamba
Rıfat SERDAROĞLU

BELEDİYE BAŞKANLIĞI HASTALIĞI

Çok yaman bir derttir bu hastalık. Belediye Başkanlarının büyük çoğunluğu bu hastalığın pençesine düşer. Hastalığın ilginç tarafı, hastalığa yakalandığını ne Belediye Başkanı bilir ne de yakın çevresi!

Ancak siyasette şu iki görevde bulunanlar, bu hastalığa yakalanmış Belediye Başkanını şıp diye teşhis eder. Bu görevler; Parti İl Başkanlığı ve Belediye Başkanlığıdır.

Ben hem Bergama Belediye Başkanlığı hem de DYP İzmir İl Başkanlığı yaptığım için bu mikrobu iyi bilirim. Kişi, partisi onu atama ile Belediye Başkanı adayı yapıp seçimi kazanıncaya kadar, İl Başkanına saygıda kusur etmez. Başkanım siz bir tanesiniz, Başkanım emredin, diye etrafında pervane olur.

Ne zaman ki mazbatayı alıp koltuğuna oturur, işte o anda hastalığın pençesine düşer: Etrafını yalaka danışmanlar sarınca BelediyenBaşkanı, kendisini bir şey sanmaya başlar ve önce içinden, sonra da yüksek sesle söylenmeye başlar; “Kardeşim, parti de neymiş! Seçimi ben kazandım. Ben aday olmasaydım nah kazanırdınız.” Günler aylar geçtikçe, Belediye Başkanı gücün esiri olmaya başlar ve ne partisini ne de İl Başkanını beğenir.

Halbuki tüm partilerin tüzüklerinde, İl Başkanı aynı zamanda partisinin Belediye Meclisindeki grubunun doğal başkanıdır. Belediye çalışmalarını partisi adına izlemek ve yanlış yapan olursa uyarmak onun görevidir. Ama Belediye Başkanı, hastalığa kapılıp havalanınca partisinin İl Başkanını unutur gider.

İşte o andan itibaren sapıtmaya ve saçmalamaya başlar. Örnek verelim; Bir tanesi, özel danışmanına “Kahraman Başkan” diye kitap yazdırır. Demokrasilerde kahraman olmaz, senin işin halka hizmettir, diyen İl Başkanına anında yanıt verir; “Basına konuşmasını doğru bulmam!” Breh, breh, breh...

Diğeri; Belediye Başkanı değil de sanki ülkeye Başkan seçilmiş gibi “Kamu kuruluşlarında Kürtçe hizmet vermeliyiz” diyerek, Öcalan ağzıyla birebir aynı konuşur ve kendisine oy verenlerin yüreklerini sızlatır.

Bu kişilere şunu söylerseniz, apışıp kalırlar; “Sen kendi adın ve gücünle mi seçildin? Tamam, o zaman bir dahaki seçimde sen bağımsız aday ol ve seçim kazan!”

Haa diyeceksiniz ki, Serdaroğlu sen de bu hastalığa yakalandın mı? 27 yaşında Bergama gibi adına Krallık kurulmuş bir ilçeye Başkan seçilince, elbette ki yakalanırsınız, ben de yakalandım. Babam sayesinde de çok çabuk ta kurtuldum. Seçildikten bir ay sonra rahmetli babam ziyaretime geldi. Kendisi Belediye Başkanlığı, Milletvekilliği yapmış, Yassıada da ömür boyu hapse mahkum olmuş ve 6 seneye yakın hapis yatmış aydın bir devlet adamıydı. Bana dedi ki; “Bak oğlum, sen bu koltuğa belli bir süre için seçilmiş birisin. Halk seni seçtiği gibi indirmesini de bilir, bunu hiç unutma. Partin, Atatürk’ün yolundan sapmadığı sürece sahip çık. Sen partin sayesinde seçildin ama tüm Bergamalılara hizmet etmelisin. Bu odaya geldiğin gibi, haysiyetinle şerefinle ayrılmasını bilirsen, adam olursun oğlum, ömrün oldukça da saygı görürsün.”

Tüm Belediye Başkanlarına, özellikle Büyükşehir Belediye Başkanlarına diyeceğim şudur; -Sizler bokunuzda boncuk olduğu için seçilmediniz. Partiniz sizi aday gösterdi, ittifaklar sebebiyle ve çaresizlikten başka partilerden de sizlere oy verildi. Sizler sadece Belediye Başkanısınız. İşinizi namusunuzla yapın, sizi seçen, seçmeyen tüm halkınıza eşit şekilde hizmet edin.

-Kimse arkanızdan şunu söyleyip sizi manşetlik yapmasın. “Onun şu anda tam tamına 1,5 Milyar Doları var!” Yanıt veremezsiniz, rezil olduğunuzla kalırsınız. “Hırsız” damgası yiyen seçilmiş kişi bedelini bu dünyada ya bağırsağından ya ciğerinden ya da evlatlarının acısı ile öder. Öte tarafta zebaniler ne yapar, onu bilemem…

Sağlık ve başarı dileklerimle 11 Kasım 2019 Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.