Bilinen olaydır! Almanya’da Kral, bir araziyi çok beğenir! Sahibini çağırtır ve satın almak istediğini söyler! Adam “Ben arazimi satmıyorum” deyince, Kral ısrar eder ve “Ben Kral’ım, kime güveniyorsun” der! Arazi sahibinin yanıtı şöyle olur; “Satmıyorum ısrar etmeyin, kime güvendiğime gelince Berlin’de Hakimler var, onlara güveniyorum” der! Arazi sahibi olayı yargıya taşır ve davayı kazanır. O gün bugün Almanya’da kendini yasaların üzerinde görenlere hep bu söz söylenir; “Berlin’de Hakimler var…”
Berlin’de Hakimler var da ya bizde var mı? AKP’nin 15 yıllık iktidarı sonunda Türk Yargısı o kadar pejmürde hale getirildi, bağımsızlığını o denli kaybetti ki, artık hiç kimse Yargıya güvenmiyor! AKP önce yargıyı FETÖ’ne bağlamak amacıyla “Anayasa değişikliği” için 2010 referandumuna gitti. Yüksek Yargının tamamına yakını FETÖ elemanları tarafından ele geçirildi.
17/25 Hırsızlık-Yolsuzluk-Rüşvet-Sıfırlama rezillikleri ortaya çıkıp, Erdoğan ve FETÖ ortaklığı bitince, 15 Temmuz “kontrollü darbesi” bahane edilerek binlerce Hâkim ve Savcı meslekten atıldı!
Şimdi ise Nisan 2017 şaibeli referandum sonucu meslekten atılan binlerce Hâkim-Savcının yerine, AKP teşkilatlarında çalışan Badem Avukatları torpille “Hâkim-Savcı” diye Türk Milletine yutturmaya çalışıyorlar! Yazıklar olsun…
Türk Siyasi Tarihinin en büyük yolsuzluk ve hırsızlıkları bu 15 senede yapıldı! İlkel-cahil-çirkin Bademler, ellerine geçirdikleri devlet gücünü haram servetler elde etmek ve Cumhuriyetin kurucu değerlerini yok etmek için kullandılar.
Çaldıkça şiştiler, şiştikçe çalmaya devam ettiler! Suratları köseleye, mideleri işkembeye döndü! Utanmayı, arlanmayı, helali unuttular! Gırtlaklarına kadar haram havuzunda debelenip duruyorlar!
“Berlin’de Hâkimler var da bizde niçin yok” diye merak ediyorsanız lütfen şu soruları kendinize sorar mısınız? -Türkiye’de “Kuvvetler Ayrılığı” var mı?
-Türkiye bir “Hukuk Devleti mi?” -Türkiye’de Lâiklik ilkesi yürürlükte mi? -Türkiye örgütlü bir toplum mu? -Türkiye’de insanların yarısı “Özgür Birey” olmanın sorumluluklarını biliyor mu? -Türkiye’de özgür basın var mı? -Türkiye’de “Kişi hak ve özgürlükleri” anayasal teminat altında mı? -Türkiye’de “Tapunun teminatı” var mı? -Türkiye’de “Devletin ve Anayasanın” emrinde bir Ordu Komuta Heyeti var mı? -Türkiye’de “Devletin ve Anayasanın” emrinde MİT ve Emniyet Teşkilatı var mı? -Türkiye’de 2002 yılındaki Demokrasinin şartları var mı! Ve; Tüm bunlar olurken, biz demokrasimizi ve geleceğimizi korumak için ne yaptık? En azından “Yapamazsın”, “Ben bu ülkenin vatandaşı ve söz sahibiyim, buna izin vermem” diye anayasanın bize verdiği demokratik tepki hakkımızı kullandık mı?
Yapmadık, yapamadık değil mi? Günlük menfaatlerimiz, “Aman bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” deyişimiz, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” diyen ilkelliğimiz, “Bal tutan parmağını yalar” anlayışımız, korkularımız bizi esir aldı, sesimizi bile çıkaramadık değil mi? Önümüzde bizi bekleyen tehlikeyi görmeden yaşadığımızı sanıyoruz?
“Taksi rampa aşağı giderken freni patlamış, hızla aşağıya doğru iniyor! Kayserili müşteri bağırır; Durdur şu arabayı! Şoför panik içinde; Durduramıyorum, frenler patladı! Kayserili müşteri; O zaman taksimetreyi kapat!”
Halimiz ayniyle vaki böyledir, vesselam…
Sağlık ve başarı dileklerimle 02 Mayıs 2017 Rifat Serdaroğlu