Bugün sizlere “Siyasal İslamcıların” temsilcisi olduklarını iddia eden ve kendilerini davaya (!) sahip çıkmakla görevli sayan iki faninin davranışlarını, konuşmalarını, kendi ağızlarından anlatacağım. Bunların ağızlarından düşürmedikleri kelime “Davadır.” Fakat davanın ne adı vardır, ne de kendisi. Sizin davanız ne davasıdır? Bir davanız varsa, nereye ulaşmak istersiniz? Son hedefiniz nedir, diye sorduğunuzda, size doğru yanıt vermezler! Çünkü bunların önderlerinin hiçbiri dava adamı değildir. İslam’ı, Müslümanları sömürüp yol bulmak, avanta kapmak, bedavadan geçinmektir bunların davası! Yol bulmak işleri önce cami yaptırma derneklerinden başlar, Cuma günleri mütedeyyin insanlardan camilerde mukavva kutularda kayıtsız para toplamayla devam eder. Sonra AKP’li Belediyelerden ufak tefek tırtıklamalar, işe gitmeden maaş almalar, sonucunda da yandaş müteahhit olup devleti soymaya kadar gider. Cemaatlere, Tarikatlara bakın, inceleyin! Önderleri milyarlarca lira ile oynarlar, son model zırhlı arabalarda yüzlerce korumayla dolaşırlar. ABD’de yaşayanlar, yanmaz kefen satanlar bile vardır. Fakat devlete tek kör kuruş vergi vermezler. Üstelik bunların çoğu, kendilerinden önceki liderlerinin damadıdır. Kerametin ve hırsızlığın babadan oğula geçtiğini duyduk ama kayınpederden damada, önderin kızı ile evlenerek kerametin geçtiği tek ülke Türkiye’dir! Ne kerametmiş be arkadaş! Keramet değil sanki sex shop! Kendisini babasından aldığı (!) kerametle Milli Görüş lideri olarak tanıtan Fatih Erbakan; Rahmetli Erbakan’dan kalan çok katlı binadan, çoğu babasının arkadaşı ve o binanın alınmasında pay sahibi olan Saadet Partilileri, icra yoluyla attı! Fatih Oğlan, şunu Türk Milletine açıklamak zorundadır; Rahmetli Erbakan yani babası sağlığında ne iş yaptı, devlete ne kadar vergi verdi de kazancıyla bu binaları aldı? Ben söyleyeyim; Bu binalar ve diğer taşınmazların tümü Milli Görüş sahibi insanların bağışlarıyla alındı! Partinin kapatılmasıyla, mallar hazineye gitmesin diye Erbakan’ın üstüne yapıldı. Yani Saadet Partisinin Genel Merkez binası Necmettin Erbakan’ın değildir. Fatih oğlanın hiç değildir. Fatih oğlan, şimdi babasının davasına (!) sahip çıkıp, Jet Fadıl gibi, Cübbeli gibi mallarını arttırmak için yeni parti kuracak! Doyamadılar gitti… İkinci kişi AKP Genel Başkanıdır! AKP Başkanı, Önder İmam Hatipliler Derneği” Genel Kurulunda konuştu; “İmam Hatipli olmak demek aynı zamanda DAVA ADAMI olmak ya da buna talip olmak demektir. Bunun yanında davasını hayatında da yaşayacak. Omuz omuza olmamız gerekirken başka mecralara yönelenler var. Çamlıca Camii’ne bile gereksiz diyecek kadar savruldular. Bakıyoruz bazı yerlerde seçimlerde, hemen anında sendika değiştirmeler filan falan herkes bir yerlere savrulmaya başladı…” Değerli Okurlar; AKP Başkanının bu sözleri psikologlar, toplum bilimciler ve hukukçular tarafından incelendiğinde, Türkiye’nin neden bu halde olduğunu net olarak görülecektir. Ülkenin birliğinden ve beraberliğinden sorumlu bir kişi nasıl böyle konuşabilir? AKP Başkanı, davasının ne olduğunu açıklamak zorundadır. İmam Hatip Okullarında eğitim gören çocuklarımız, AKP’nin kölesi midir? AKP, İmam Hatipli çocuklara, parti militanı olsunlar diye mi sahip çıkmaktadır? AKP Milletvekillerinin çocukları neden İmam Hatiplere değil de, yabancı kolejlere gitmektedir? Erdoğan Ailesinin çocukları-torunları neden kolejlere gitmektedir? Hangi İmam Hatipli öğrenci, Bilal Oğlan gibi milyar dolarlık vakıflara hükmetmektedir? Hangi İmam Hatipli öğrenci Fatih Oğlan gibi mülklere sahiptir? İmam Hatipliler AKP’nin omuz omuza olacağı çocuklar ise diğer çocukların durumu nedir? Siyasal İslamcılara, Türk Milletinin huzurunda bir kez daha soruyorum; İmam Hatipli Türk çocukları niçin Türk Milliyetçisi olarak değil de, Arap Milliyetçisi olarak yetiştirilir? Anadolu İmam Hatip Liselerinde “T.C İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük” dersi, neden sadece 12’nci sınıfta ve haftada 2 saat okutuluyor? İmam Hatipli çocuklar, Üniversite sınavlarında niçin başarılı olamıyor? İmam Hatip okullarında deizm ve ateizm neden çoğalmakta? Lütfen bırakın bu okulları “AKP Arka Bahçesi” olarak kullanmayı! Çocuklarımız hem öğrensinler hem eğlensinler hem de dünyadaki muhataplarıyla entegre olmayı başarsınlar. Çekin elinizi çocuklarımızın yakasından çekin… Sağlık ve başarı dileklerimle 15 Nisan 2019 Rifat Serdaroğlu