Sakalı göbeğine kadar olan bir erkek, bıyıklı bir diğer erkeğe;
“Anam, babam, çocuklarım sana feda olsun! Senin dürüstlüğünü, yiğitliğini gördükçe sana âşık oldum. Mevlana ile Şems’in arasındaki aşka anlam veremiyordum. Seni tanıdıktan sonra gördüm ki, böyle bir aşk, iki erkek arasında da olabiliyormuş…”
43 yaşında genç bir erkek, 63 yaşındaki bir diğer erkeğe;
“Ben senin adamınım. Çünkü doğru işler yapıyorsun. Seni tanıyınca da âşık oldum. Bana her türlü desteği veriyorsun. Haftanın 3-4 günü seni rüyamda görüyorum. Sana âşığım…”
30 yaşında evli-çocuklu bir kadın, 63 yaşında evli-çocuklu bir erkeğe;
“Sen ne yüce insansın reisim. Uygun görürsen senin bir kerelik zevcen olabilirim. Zaten Sahabe hazretleri de, cihat eden Peygamber efendimize zevcelerini ikram etmişlerdi. Hadi ama…”
50 yaşında bir erkek, 63 yaşında bir diğer erkeğe;
“Isırırım seni, yalarım bir de…”
50 yaşında evli-çocuklu bir kadın, 63 yaşında evli-çocuklu bir erkeğe;
“Ben seni çok seviyorum. Senin g.tünün kılı olayım ben, kurbanım sana…”
Derse, siz o ülke halkı hakkında ne düşünürsünüz?
Rahmete kavuşmadan birkaç ay önce bu ve benzeri soruları Yaşar Nuri Hocaya sormuştum. Şunları söylemişti;
“Sayın Bakanım, sizin yazılarınızda kullandığınız güzel bir söz var. Bunların tarifi için cuk diye oturuyor. Evet, bunlar İslam’ı çarpıtmaktan, Müslümanları Allah ile aldatmaktan, İslam’ı kullanıp hırsızlık yapmaktan korkmayan ve utanmayan Seccadedeki şeytanlardır. Bunların ıslahı mümkün değildir. Sizin yaptığınız gibi bunları Seccade Şeytanı diye tanımlayıp, İslam’ın ışığını yüzlerine tutmak gerekir. Bunlar ışıktan, aydınlıktan korkarlar ve kaçarlar!”
Değerli Okurlar;
Yukarıdaki gerçeklerin ve Bademlerin 14 yıllık soygun ve yıkım döneminin, Türkiye’nin gerçek yüzü olan çoğu aydınlarımızı ürküttüğünü, bezdirdiğini, neredeyse ülkeden umut kesme noktasına getirdiğini üzülerek görüyorum. Hâlbuki durum henüz düzeltilemeyecek noktaya gelmedi.
Kimsenin unutmaması ve her zaman hatırlaması gereken tarihi doğrular vardır;
-Kimse veya hiçbir güç zamanı geriye götüremez!
-İrtica korkaktır, zoru gördüğü an karanlığa kaçar, saklanır. Güçlü görünmeleri ve seslerinin çok çıkması, bir arada durmalarından kaynaklanır. Önemli olan tüm demokratların, aydınların, Atatürkçülerin, özellikle kadınlar ve gençlerin “Yapamazsınız, bizler Lâik Cumhuriyetin sahipleriyiz” diye haykırabilmeleri ve bu haklı sesi, sinerjiye döndürecek Siyasi Organizasyonun yapılmasıdır.
O da yakında yapılacaktır…
Türkiye Cumhuriyeti;
Seccade şeytanlarının ve siyaset cücelerinin oyuncağı olacak bir ülke değildir.
-Binlerce yıllık devlet tecrübesi, çeşitli medeniyetleri bağrında barındırmış vatan toprağı, taşı sıksa suyunu çıkaracak genç nüfusu, kültürel ve tarihi zenginliği ile bu tarikat ve cemaat artıklarını yok edecek güçtedir.
-İhracatının %75’ini AB ülkelerine yapabilen ekonomik gücü, yeraltı-yerüstü zenginlikleri, 177 üniversitesi, önlisans-lisans-lisansüstü- ihtisas eğitimi alan
4 milyon 975 bin 690 üniversite öğrencisi, örgün eğitim gören 62 bin okuldaki
17 milyon 500 bin öğrencisiyle, genç Cumhuriyet üç-beş tane seccade şeytanına yem olamaz.
Bu güce, Türk Ordusu ve Türk Polisi içindeki yürekleri vatan ve Atatürk sevgisi ile dopdolu gençlerimizi de katarsanız, karşınıza Avrupa’daki çoğu ülke nüfusundan daha kalabalık bir aydın genç ordusu çıkar.
Bu gücü tüm ülkede ayağa kaldırmak için 1 aylık bir süre yeter de artar bile…
Yapılması gereken bu cevheri işleyip, Türk Milletinin ve insanlığın hizmetine sunacak bir anlayışın iş başına gelmesidir. O da olacak. Biraz daha sabır.
Bırakın Türk Milletinin düşmanları içlerindeki zehrin tamamını akıtsınlar da, hem söyleyecek lafları kalmasın, hem de haklarında Türk Milletinin vereceği karara boyun eğsinler…
Hepinize sağlıklı, huzurlu bir bayram diliyorum. Bayram sonra görüşmek üzere!
Okunacak çok kitap birikti… 04 Temmuz 2016
Rifat Serdaroğlu