FETÖ-PKK-IŞİD-Tarikatlar ve diğer terör örgütleri, Devlet Damarından kan almadıkça, Devlet Ananın memesinden emmedikçe hiçbiri bir b.k değildir.
Bu alçakların devletten beslenmelerini durdurun, bir anda basit birer çete haline gelirler ve devlet güçlerinin kahredici yumruğunu yedikleri anda yok olur giderler.
Öncelikle yapılması gereken, bu örgütleri yaratan emperyal güçlere teslim olmuş ve devlet kapılarını bunlara açan “Ahmak Siyasetçileri” demokratik yolla yok etmek ve bağımsız yargı önünde hesap vermelerini sağlamaktır.
Terör örgütlerinin ortak özelliklerinden biri, olduklarından güçlü ve büyük görünmek istemeleridir. Biri bin yapmada çok ustadırlar. Hele devleti yönetenler “Ahmak, Saf ve cahil” siyasetçilerden oluşuyorsa, örgütler bunları “Kandırıp” aldatırlar.
17/25 Aralık 2013 Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet ve Sıfırlama olaylarından sonra, ülke gündeminin bir numarasına FETÖ oturdu. FETÖ, Türk Kamuoyuna öyle büyük bir canavar gibi takdim edildi ki, çoğu insan korkusundan hiçbir alakaları olmamasına rağmen bu örgüte para ve güç yardımında bulundu!
Gerçek öyle mi acaba? Bu örgüt Erdoğan’ın dediği gibi çok güçlü mü?
FETÖ, 2010 yılında “Eşrefpaşalılar” diye bir sinema filmini gösterime koydu.
Film Fethullah Gülen’in hayatını anlatıyordu. Gülen rolünü, Mavi Marmara aktivistlerinden olan Sinan Albayrak oynadı. Filmin teşekkür kısmının en başında şu yazıyordu! (O’na Sonsuz Teşekkürlerimizle…)
Cemaat, filmin çokça seyredilmesi için kendi gazete ve televizyonlarında olağanüstü reklam yaptı. Cemaat üyeleri, İmam Hatip Okulları filme otobüslerle taşındılar. Film tam 23 hafta, yani, 161 gün oynadı.
161 günün sonunda filmi 486 bin 833 kişi izlemişti.
Aynı anda gösterime giren “Recep İvedik1” ise sadece 17 gün oynadı.
17 günde 3 milyon 150 bin kişi izledi! Bir tarafta milyonlarca liralık reklamlar, insan taşımalar, zorlamalar karşılığında yaklaşık 500 bin kişi, diğer yanda Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik tiplemesi, 3 milyon 150 bin kişi…
Erdoğan ve Gülen yan yana, can cana Türkiye’yi yönetip devlet kadrolarını Cemaat militanlarıyla doldururken Gülen Pensilvanya’dan şöyle sesleniyordu; “Hepiniz AKP’ye oy kullanacaksınız. Hatta mezardakilere bile oy kullandıracaksınız!” Seçimden sonra Erdoğan; “Okyanus ötesine selam olsun, Hocaefendi gel, bu hasret bitsin artık” diye sevgisini dünyaya ilan ediyordu.
Sonra paylaşım kavgası yüzünden olaylar patlayıp, pislikler ortaya dökülünce, Cemaat AKP’ye oy vermeyeceğini ve verdirmeyeceğini açıkladı!
Seçim sonucunda görüldü ki, Cemaatin oy gücü sıfıra yakınmış…
Değerli Okurlar;
Gerek FETÖ, gerek PKK, gerek IŞİD gibi örgütlerle Erdoğan-AKP ilişkileri üzerine yukarıdaki gibi onlarca örnek verilebilir ama nasılsa tüm bu olaylar ilerde yargının işi haline gelecek ve biz de, elimizdekileri elbette ki yargı ile paylaşacağız.
Şu sorulara, hepimiz kafamızda yanıt arayıp sorgulamalıyız;
-Erdoğan ve AKP, Cemaate bu kadar güç ve yüz verip devletin kozmik odalarına kadar sokmasaydı, CIA’nın eğittiği Cemaat militanlarını devletin en hassas birimlerine yerleştirmeseydi, özellikle güvenlik bürokratlarından yalakalar ile değil de, ehil kişilerle çalışsaydı, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi Türkiye’nin başına gelir miydi?
-Erdoğan ve AKP, “Çözüm Süreci” diye elinde silah olan katillerle masaya oturup, onları Türk Devletinin muhatabı yapmasaydı!
Valilere emir verip Askeri kışlasına, Polisi Karakoluna tıkıp, tüm Güneydoğu bölgesini PKK’nın emrine vermeseydi, kilometrelerce tünel-barikat yapılırken görmezden gelmeseydi, 2002 yılında sıfır noktasında devraldığı terör, bugünkü seviyesine gelir miydi?
-Erdoğan ve AKP, “Başımıza gelen tüm kötülüklerin sebebi Suriye Politikamızdır” noktasına daha işin başında gelebilseydi ve bizi Ortadoğu bataklığına sokmasaydı! El-Kaide ve türevlerine Türkiye’nin şehirlerinde yaşam hakkı tanımasaydı, canlı bombalar sebebiyle kaybettiğimiz insanlarımız yaşıyor olmayacaklar mıydı?
Erdoğan ve AKP, “Bakın vizeleri kaldırdık” diye sınırlarımızı Peşaver’e çevirmeselerdi, Ortadoğu’nun tüm teröristleri, katilleri, manyakları ülkemize dolmasaydı, PKK bu kadar militanını Türkiye’ye sokabilir miydi?
Artvin’in Şavşat ilçesinde, ülkenin Ana Muhalefet Liderine roketatar ve ağır silahlarla saldırılır mıydı? Artvin’in iki ilçesi arasında yol güvenliğini sağlayamayan devlete “Devlet” denir mi? Bu ülkeyi yönetenlerin hiç utanmaları kalmadı mı?
Bir kez daha söyleyelim:
Devleti yönetmeye talip olanların, hata yapma-kandırılma-aldatılma hakları
asla yoktur. Yapılan yanlış kasıtlıysa onun adı ihanettir. Kasıt yoksa yetersizliktir. Her iki halde de ülkeyi yönetenler “Siyasi Sorumlulardır.”
Ne yaparlarsa yapsınlar, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, isterse yer altına girsinler, Türk Milletinin huzurunu bozanlar mutlaka hesap vereceklerdir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Ağustos 2016
Rifat Serdaroğlu
Anasayfa
Yazarlar
Rıfat SERDAROĞLU
Yazı Detayı
Bu yazı 1249+ kez okundu.
DEVLETİN KANINI EMENLER
FETÖ-PKK-IŞİD-Tarikatlar ve diğer terör örgütleri, Devlet Damarından kan almadıkça, Devlet Ananın memesinden emmedikçe hiçbiri bir b.k değildir.
Bu alçakların devletten beslenmelerini durdurun, bir anda basit birer çete haline gelirler ve devlet güçlerinin kahredici yumruğunu yedikleri anda yok olur giderler.
Öncelikle yapılması gereken, bu örgütleri yaratan emperyal güçlere teslim olmuş ve devlet kapılarını bunlara açan “Ahmak Siyasetçileri” demokratik yolla yok etmek ve bağımsız yargı önünde hesap vermelerini sağlamaktır.
Terör örgütlerinin ortak özelliklerinden biri, olduklarından güçlü ve büyük görünmek istemeleridir. Biri bin yapmada çok ustadırlar. Hele devleti yönetenler “Ahmak, Saf ve cahil” siyasetçilerden oluşuyorsa, örgütler bunları “Kandırıp” aldatırlar.
17/25 Aralık 2013 Yolsuzluk-Hırsızlık-Rüşvet ve Sıfırlama olaylarından sonra, ülke gündeminin bir numarasına FETÖ oturdu. FETÖ, Türk Kamuoyuna öyle büyük bir canavar gibi takdim edildi ki, çoğu insan korkusundan hiçbir alakaları olmamasına rağmen bu örgüte para ve güç yardımında bulundu!
Gerçek öyle mi acaba? Bu örgüt Erdoğan’ın dediği gibi çok güçlü mü?
FETÖ, 2010 yılında “Eşrefpaşalılar” diye bir sinema filmini gösterime koydu.
Film Fethullah Gülen’in hayatını anlatıyordu. Gülen rolünü, Mavi Marmara aktivistlerinden olan Sinan Albayrak oynadı. Filmin teşekkür kısmının en başında şu yazıyordu! (O’na Sonsuz Teşekkürlerimizle…)
Cemaat, filmin çokça seyredilmesi için kendi gazete ve televizyonlarında olağanüstü reklam yaptı. Cemaat üyeleri, İmam Hatip Okulları filme otobüslerle taşındılar. Film tam 23 hafta, yani, 161 gün oynadı.
161 günün sonunda filmi 486 bin 833 kişi izlemişti.
Aynı anda gösterime giren “Recep İvedik1” ise sadece 17 gün oynadı.
17 günde 3 milyon 150 bin kişi izledi! Bir tarafta milyonlarca liralık reklamlar, insan taşımalar, zorlamalar karşılığında yaklaşık 500 bin kişi, diğer yanda Şahan Gökbakar’ın Recep İvedik tiplemesi, 3 milyon 150 bin kişi…
Erdoğan ve Gülen yan yana, can cana Türkiye’yi yönetip devlet kadrolarını Cemaat militanlarıyla doldururken Gülen Pensilvanya’dan şöyle sesleniyordu; “Hepiniz AKP’ye oy kullanacaksınız. Hatta mezardakilere bile oy kullandıracaksınız!” Seçimden sonra Erdoğan; “Okyanus ötesine selam olsun, Hocaefendi gel, bu hasret bitsin artık” diye sevgisini dünyaya ilan ediyordu.
Sonra paylaşım kavgası yüzünden olaylar patlayıp, pislikler ortaya dökülünce, Cemaat AKP’ye oy vermeyeceğini ve verdirmeyeceğini açıkladı!
Seçim sonucunda görüldü ki, Cemaatin oy gücü sıfıra yakınmış…
Değerli Okurlar;
Gerek FETÖ, gerek PKK, gerek IŞİD gibi örgütlerle Erdoğan-AKP ilişkileri üzerine yukarıdaki gibi onlarca örnek verilebilir ama nasılsa tüm bu olaylar ilerde yargının işi haline gelecek ve biz de, elimizdekileri elbette ki yargı ile paylaşacağız.
Şu sorulara, hepimiz kafamızda yanıt arayıp sorgulamalıyız;
-Erdoğan ve AKP, Cemaate bu kadar güç ve yüz verip devletin kozmik odalarına kadar sokmasaydı, CIA’nın eğittiği Cemaat militanlarını devletin en hassas birimlerine yerleştirmeseydi, özellikle güvenlik bürokratlarından yalakalar ile değil de, ehil kişilerle çalışsaydı, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi Türkiye’nin başına gelir miydi?
-Erdoğan ve AKP, “Çözüm Süreci” diye elinde silah olan katillerle masaya oturup, onları Türk Devletinin muhatabı yapmasaydı!
Valilere emir verip Askeri kışlasına, Polisi Karakoluna tıkıp, tüm Güneydoğu bölgesini PKK’nın emrine vermeseydi, kilometrelerce tünel-barikat yapılırken görmezden gelmeseydi, 2002 yılında sıfır noktasında devraldığı terör, bugünkü seviyesine gelir miydi?
-Erdoğan ve AKP, “Başımıza gelen tüm kötülüklerin sebebi Suriye Politikamızdır” noktasına daha işin başında gelebilseydi ve bizi Ortadoğu bataklığına sokmasaydı! El-Kaide ve türevlerine Türkiye’nin şehirlerinde yaşam hakkı tanımasaydı, canlı bombalar sebebiyle kaybettiğimiz insanlarımız yaşıyor olmayacaklar mıydı?
Erdoğan ve AKP, “Bakın vizeleri kaldırdık” diye sınırlarımızı Peşaver’e çevirmeselerdi, Ortadoğu’nun tüm teröristleri, katilleri, manyakları ülkemize dolmasaydı, PKK bu kadar militanını Türkiye’ye sokabilir miydi?
Artvin’in Şavşat ilçesinde, ülkenin Ana Muhalefet Liderine roketatar ve ağır silahlarla saldırılır mıydı? Artvin’in iki ilçesi arasında yol güvenliğini sağlayamayan devlete “Devlet” denir mi? Bu ülkeyi yönetenlerin hiç utanmaları kalmadı mı?
Bir kez daha söyleyelim:
Devleti yönetmeye talip olanların, hata yapma-kandırılma-aldatılma hakları
asla yoktur. Yapılan yanlış kasıtlıysa onun adı ihanettir. Kasıt yoksa yetersizliktir. Her iki halde de ülkeyi yönetenler “Siyasi Sorumlulardır.”
Ne yaparlarsa yapsınlar, nereye kaçarlarsa kaçsınlar, isterse yer altına girsinler, Türk Milletinin huzurunu bozanlar mutlaka hesap vereceklerdir…
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Ağustos 2016
Rifat Serdaroğlu
Ekleme
Tarihi: 26 Ağustos 2016 - Cuma
DEVLETİN KANINI EMENLER
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.