Tunus halkını soyan Bin Ali’nin ikinci eşinin adı Leyla’dır. Son derece görgüsüz, aç gözlü, haris bir kadın idi! Parmaklarında “deve gözü” kadar büyük elmas yüzükler, pırlanta takılar, bin çiftten fazla ayakkabısı vardı. Tabii ki hepsi ithal ve hepsi haram para! Tunus Först Leydisi Leyla, Bin Ali ile evlenmeden evvel, manikürcü idi. Bir kuaför dükkanını işletip kıt kanaat geçiniyordu. Tahsili, orta okul terk idi. Ama her konuda konuşur, kendisine yazılanları kâğıttan okurdu! Leyla, Tunus’ta bir şehre mi gidecek, orada olağanüstü güvenlik tedbirleri alınır, o şehrin insanlarına günlük hayat zindan edilirdi. Bir diktatörün karısının rezilliklerini bugün niye anlattım? Bugünkü yöneticilerimizi uyarmak için, daha fazla rezil olmamaları için! 28 Kasım 2017 Salı günü, yani bugün Cumhurbaşkanı eşi Emine Erdoğan İzmir’e gelecekmiş! 81 İl’in Vali eşleri ile (!) toplantı yapacak ve “Gönül Elçileri” olarak koruyucu aile sayısını arttırmaya çalışacakmış! Beraberce düşünelim; -T.C Devleti Demokratik Anayasal bir Hukuk Devleti mi, bir diktatörlük mü? -T.C Devleti kadroları içinde, “Cumhurbaşkanı Eşi” “Komutan Eşi” “Bakan Eşi” diye bir makam var mı? -Anayasamızın neresinde, Cumhurbaşkanı Eşi “Devlet görevlilerine emir verir” veya “Devletin uçağını-Valisini-Güvenlik güçlerini-araçlarını ve salonlarını kullanabilir” diye yazar? -Makamı ne olursa olsun, o kişi kaynağını Anayasadan almayan bir yetki kullanabilir mi? Kimse bunları yapamaz. Yaparsa suç işlemiş olur ve hesap sorulur! Ayrıca, Emine Erdoğan hangi eğitimiyle, hangi birikimiyle içlerinde üniversite mezunu olan dil bilen Vali eşlerine ders verecek? Devlet kesesinden yapılan masrafı düşünebiliyor musunuz? Emine Erdoğan ve ekibi uçakla gelecek, kendisi Vali’nin makam aracını kullanacak. 81 İl’in Vali eşleri de bulundukları yerlerden, kilometrelerce yol gelip halkın parasından oluşan bütçeden harcanacak paralar sayesinde Emine Erdoğan’ı dinleyecekler! Bu kadar masrafla yüzlerce çocuğa ömür boyu eğitim verilir! Eğer Emine Erdoğan bu arada bizlerin bilmediği bir eğitim aldıysa, bilgisayar denen bir alet var. Yazarsın düşüncelerini, anında e-mail olarak gönderirsin, devletin parası da çar-çur edilmemiş olur. Şimdi sıra geldi esas görgüsüzlüğe, ayıba ve korkuya! İzmir’den seyahate çıkacağım zaman VIP veya CIP otoparklarını kullanırım. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Manisa’ya geldiğinde bu otoparklardaki araçları çekip, bir yerlere dağıtmışlar! Eşimle seyahatten döndük, arabamız yok! Görevliye “Arabamız nerede” diye sordum. “Efendim, Cumhurbaşkanı gelecek diye güvenlik gerekçesiyle çektiler” dedi. Arabamızı bir saat sonra bulduk! Bir iş adamının arabası ise, çekildikten sonra tam bir ay serviste kaldı! Tüm bunlar ne için? Beyefendi kendi memleketinde seyahat etmekten korkuyor diye! Şu an yurtdışındayız, kısmetse aralık ayının ilk haftasında ülkemize döneceğiz. Arabam yine aynı otoparkta! Tahmin ediyorum yine çekecekler. Pazartesi günü saat 14.29’da İzmir Valisini aradım. Vali Paşa çok meşgul olduğu için (!) Özel Kalemi ile konuşabildim. Kendilerini ikaz ettim; -Vatandaşın aracını izinsiz çekemezsiniz! -Güvenlik ile ilgili her tedbiri alabilirsiniz. Arabaya kontrol edin, tehlikeli bir şey varsa çekin ve yasal soruşturma başlatın. Fakat “ne uğraşacağım yahu, kaldırın hepsini” diye emir veremezsiniz. Hadi terbiyesizlik yapıp çektiniz diyelim! Vatandaşın aracını, zarar vermeden, tekrar aynı yerine koyacaksınız. Yapmazsanız suç işlemiş olursunuz! İzmir’e Emine Hanım gelmiş, Fatma Hanım gitmiş, bana ne? Burası babalarının çiftliği mi? Anayasa Yasa bunlara işlemiyor mu? Türkiye gerçekten artık demokratik hukuk devleti olmaktan çıktı mı? Bundan sonra “Kimin gücü, kime yeterse” şeklinde mi yaşayacağız? O zaman devlet düzeni, vatandaşın üzerine ateş edilerek mi sağlanacak? Ya kendinizi düzeltin terbiyeli olun yasalara uyun ya da Türk Milleti sizi uyduracak! Yeter artık yeter… Sağlık ve başarı dileklerimle 28 Kasım 2017 Rifat Serdaroğlu