Bazı partiler tıpkı el arabası gibidirler. Arkalarından ittiren olmazsa, yıllarca yerlerinden kıpırdayamazlar. Bunların sepetlerinde pamuk, tekerleklerinde derman yoktur. Yanlışlıkla rampada bırakırsanız, devrilinceye kadar geri-geri giderler. Bırakın bir yere, dünyayı dolaşın gelin, bunlar hala aynı yerde pineklerler…
AKP-MHP ittifakı da aynen iki adet el arabasının bir araya gelmesi gibidir. Bugün izniniz olursa, el arabalarının birinin sahibi olan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi irdeleyelim, patronunu da yarın!
Devlet Bahçeli denen zat, MHP arabasının sapını 21 yıldır elinde tutuyor! Hem de öylesine sıkı tutuyor ki, kendisinden başka kimsenin arabasına dokunmasına bile izin vermiyor. “Usta, az bizde itelesek” diyen dava arkadaşlarını anında kapıya koyuyor. Tamam araba onun olsun da Bahçeli’nin ayaklarında kollarında derman kalmamış ki arabayı iteklesin. Ya gençlik aşısı olacak ya da biri onu itekleyecek ki, harekete geçebilsin…
70 yaşındaki Bahçeli, gençliğinde ülkücü camiayı kullanmış, akademisyen (!) iken reno arabasının bagajında silahlar yakalanmış, ama hiç kavgaya girmemiş, bir kez olsun mahallede cam kırmamış, yaramazlık yapmamış, ömrü boyunca yalnız yaşamış, sevmemiş sevilmemiş, flört etmemiş, evlenememiş, aile nedir bilmemiş, arkadaşları ile bir duble rakı içmemiş, bir defa olsun pavyona veya eğlence yerine gitmemiş biridir. Böyle bir faninin ruh sağlığının yerinde olması mümkün olabilir mi? Ne dış dünyayı bilir ne ekonomik ve teknolojik yenilikleri takip eder ne de bilimsel gelişmeleri izler! Bilgisayarı bile masasının üzerinde hiç kullanılmadan süs gibi durur…
Siz hiç Bahçeli’den, Türkiye’nin köklü sorunlarına herhangi bir çözüm önerisi duydunuz mu? Ya da Bahçeli’nin, yurtiçinde veya yurtdışında televizyonda bilimsel ya da siyasi bir tartışma programına katıldığını? Örneğin, Birleşmiş Milletlerde, Avrupa Konseyinde, İslam Konferansında konuşma yaptığını gördünüz mü? Dünyadaki siyasi liderlerden veya toplum önderlerinden Bahçeli’yi tanıyan biri var mı?
Bahçeli bir kez olsun, dünya liderlerinden herhangi biri tarafından, bölgemiz ile ilgili konularda arandı mı, fikri soruldu mu?
Bahçeli, yakın zamana kadar, söylediği sözlerin arkasında duran, olduğu gibi görünen, sözüne güvenilir biri imajını vermişti! Fakat son zamanlarda, özellikle Erdoğan’a teslim olduktan sonra bu karizması çizildi, yerle yeksan oldu. Daha dün, hırsızlık- yolsuzluk ve rüşvete bulaşmış, vatana ihanet etmiş, FETÖ işbirlikçisi, kozmik odayı terör örgütüne teslim etmiş, Türk Ordusuna kumpas kurmuş, kandil uşaklığı yapmış, PKK terör örgütüne yardım ve yataklık etmiş diye defalarca suçladığı Erdoğan’a, ülkenin beka sorunu (!) varmış gibi saçma sapan ve uydurma bir gerekçeyle yamanması tüm psikologlara, siyasetçilere ve tarihçilere saç-baş yoldurdu! Dünya kuruldu kurulalı, böylesine ilginç bir dönüş görülmedi! Neden döndü, niçin döndü, hep mi dönerdi, kaseti mi çıktı diye fısıltılar da aldı yürüdü! Ülkücü camianın çok itibar ettiği bir ozan “İçimizde öyle biri var ki, Salı günleri grup toplantılarında bağıran, kükreyen bir deliyürek, davranışlarına bakınca adeta bir Fatih Ürek” diye bir söz söylemişti! Ozan bu sözü kimin için kullandığını söylemedi, biz zaten bilmiyoruz!
Siyasetle uğraşan, özellikle lider pozisyonunda olanların, evi ve ailesi hariç özel hayatları toplumdan saklanamaz. Çünkü onların alacağı bir karar, toplum yaşamını doğrudan etkiler. Tıpkı, “Ne erken seçimi kardeşim, erken seçim istemek ihanettir” deyip 25 dakikada erken seçim kararı almak gibi! Siz, ülkenize ve yöneticilerine güvendiğiniz için yatırım yapmaya karar veriyorsunuz, borca giriyorsunuz. Hepsinden defalarca “Seçim zamanında yapılacak” sözünü duyunca, inanıyorsunuz! Fakat birileri sırf kendi geleceklerini kurtarabilmek için sizi ve 80 milyonu baskın gibi bir seçime atıyor!
Hem de ne seçime; Olağanüstü hâl var, demokrasi yok! Tutuklanma var, hukuk devleti yok! Oy kaydırma var, Türk Milletinin güveneceği bir YSK yok! Oy zarfı ve pusulası var, mührü yok! Ekonomiden sorumlu yırtık donlu Bakanı var, ekonomik istikrar yok! Çevremizde komşular var, bir tane dost yok…
Bahçeli, emri hak vaki olduğunda arkasından bir fatiha okuyacak kimsesi olmadığını biliyor. Türk Milleti olarak gelin bu görevi bizler yapalım. 24 Haziran’da kimsesiz bu kişiyi geldiği yere gönderelim ve fatihasını beraberce okuyalım. Var mısınız?
Sağlık ve başarı dileklerimle 20 Nisan 2018 Rifat Serdaroğlu