Alanya 2. Asliye Ceza Mahkemesi, beni 11 ay 20 gün hapse mahkûm etti. Hangi gerekçe ile? Cumhurbaşkanını “küçük düşürerek, hakaret etmekten!”
Tamam da ne demişim de Cumhurbaşkanını küçük düşürmüşüm? “Şaka Gibi Bademler” yazının başlığı bu! Yazıda şunları demişim; “Dünya lideri oldu ama İstanbul Belediyesini hiç bırakmadı. Hatırlar mısınız? Bir ses kaydında karşısındakini nasıl fırçalıyordu; “Kardeşim sana söylemedim mi, kupon araziler benim diye? Ha söylemedim mi? Nasıl verirsin yahu? İstanbul’daki müteahhitler çok iyi bilirler ki, Bademden habersiz imar planı değişmez! Referandum geliyor diye şimdi iyi şeyler söylemek lazım ya, ‘ben dikine değil yatay olan binaları severim’ demeye başladı. Demekle olmaz, delikanlı isen 1994 yılından bu yana İstanbul’da yapılan imar değişikliklerini açıklayıver!”
Aşağı yukarı dediğim bunlar. Mahkeme bunu suç olarak görmüş ve bizi mahkûm etmiş. Cezayı erteleme var mı? Yok! Niçin? Çünkü ben iflah olmaz bir muhalifmişim! Hakkımızı Antalya İstinaf Mahkemesinde aramak için gerekli müracaatlar yapıldı. Yaşarsak göreceğiz. Eğer kaybedersek, Leyla Zana’yı beraat ettiren, Atatürk’e küfreden çakalları yargılayamayan, FETÖ ile kucak kucağa devlet sırlarını çalanlara dokunamayan Türk Adaletinin kararına uyar, gider cezamızı paşa-paşa çekeriz. Çıkınca kaldığımız yerden devam ederiz. Sıkıntı yok!
Buraya kadar tamam da, ben hapse mahkûm edildikten sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendi kendine benim söylediğimin bin misli ağır, öyle şeyler söyledi ki, o kararı verenler şimdi ne yapacak, merak ediyorum; “Biz bu şehrin kıymetini bilemedik. Biz bu şehre ihanet ettik. Hala da ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum!” Erdoğan, benim kendisini “imar değişiklikleri” sebebiyle eleştirmemin çok üzerine çıkarak, kendisini hain ilan etti…
Değerli Okurlar; 1977 yılında Bergama Belediye Başkanı idim. Hapis kararını veren Sayın Yargıç muhtemelen o tarihte Hukuk Fakültesine bile gitmiyordu. Erdoğan ise, “kendi ifadesiyle” altı delik ayakkabı ile top peşinde koşturuyordu. Sizler de belediyede imar değişikliği nasıl yapılır bilmek zorunda olmadığınız için izninizle ben anlatayım, sizler de gerçeği öğrenin!
Kendinizi Erdoğan’ın yerine koyun, lütfen. İstanbul gibi bir megapolü kendi ekibinizle 1994 yılından beri yönetiyorsunuz! Yani 23 (YİRMİ ÜÇ) senedir istediğiniz kişiyi başkan yaparak, seçilmiş başkanları da görevden alarak siz tek başınıza yönetiyorsunuz. Tamam mı? Dikine- dikine yapılan bu yüksek binalardan yaşı 23’ten büyük olan var mı? Yok! O zaman bunlara dikine-dikine imar izinlerini siz verdiniz!
Siz böyle düşünüyorsunuz ama, yanlış düşünüyorsunuz? Peki, doğrusu ne? Doğrusu şu; Alçak müteahhitler, Başkanları ya kandırarak ya aldatarak ya da gece belediye binasına gizlice girerek imar planlarını değiştirmişlerdir. İstanbul’un sisli havasında bu 100-150 metre yüksekliğindeki binaları inşaat anında görmek çok zor olduğundan çabucak inşaatı bitirivermişlerdir! Olay bu; Kimse bu işlerin altında avanta-rüşvet aramaya kalkmasın. Pis olan İstanbul’u 23 senedir yöneten, her türlü kararı alan, her türlü izni veren Bademler değildir. Pis olan, o inşaatları yapan müteahhitler ve benim gibi “burası b.k kokuyor, burada hırsızlık var” diye yazanlardır…
Hukuk Devleti olmayan yerde üç çeşit yargı vardır; -Cübbeleri iliksiz olanlar. (Kimsenin önünde ilikleyip eğilmesinler diye) -Cübbesi düğmeli olanlar. (FETÖ veya İktidarın önünde iliklesinler diye) -Cübbesi fermuarlı olanlar. (Bunlar haysiyet celladıdırlar. Emirle çalışırlar) Tarih hepsinin adını teker-teker yazacak…
Sağlık ve başarı dileklerimle 15 Kasım 2017 Rifat Serdaroğlu