Bademlerle FETÖ’cular etle tırnak gibidirler. Kolay kolay ayrılamazlar. Bakmayın siz karşılıklı atışmalarına! Bunların kökleri de birdir, geçim kapıları da!
Kökleri; Kendilerine maddi çıkar sağlamak, toplum nezdinde itibar kazanmak, vergi vermemek, askere gitmemek amacıyla çeşitli adlarda kurulmuş tarikat ve cemaatlere kadar gider. İnsanları Allah ile kandırmak onlar için yapılacak en kolay iştir. Büyük çoğunluğu indirilmiş İslam’ı değil, işlerine gelen uydurulmuş İslam’ı yaşarlar. Bunlar seccade üstüne yuva yapmış şeytanlardır.
Maddi çıkar (yol bulmak) en öncelikli işleridir. En küçükten, holding sahiplerine kadar bu amaç için yapmayacakları sahtecilik, söyleyemeyecekleri yalan yoktur. En ufakları, köylerde ve mahallelerdeki “Cami Yaptırma Dernekleri” “Kurban derileri” ile ticarete başlar, kaçak kurslarla devam eder. İkinci etap, öğrenci yurtları işletmekle başlar, sınav sorularını çalıp satmakla devam eder. Üçüncü etap, belediyelerdeki ihaleleri tırtıklamakla başlar, yardım adı altında dernekleşme ile sürer. Dördüncü etap, siyasetçileri ve tanınan din adamlarını kullanarak yurtdışındaki Müslümanları “İşçi Şirketleri” “Yardım Dernekleri” kanalıyla soymaktır. Büyüdükçe yollar bilerek ikiye ayrılır; Biri, cemaatleşmeye gider. Bu yolla devlete-medyaya-finans dünyasına etkin olup, toplumun kanını emer. Diğeri, “arka bahçe” olarak kullanılan okullarda yetiştirilen elemanları siyasete sokar ve ülke yönetimine el koymaya çalışır…
Hepsi için ilk öncelik kendi maddi-manevi-siyasi çıkarlarıdır. Birbirlerinin çıkarlarına çomak soktukları an aralarında ölümüne kavga başlar. Güçlü olan ya diğerini camide “kafasını mermerlere vurdurarak öldürtür, ya da çete ilan edip hapse attırır! Gülen, Erdoğan’ın ayağına basmayıp, devletteki soygunları-hırsızlıkları-rüşvetleri açıklamasaydı aralarındaki bu ölümüne kavga yine başlayacak mıydı? Elbette ki hayır! Nasıl 11 sene yan yana can cana CIA ile çalıştılarsa, yine beraberce çalışmaya devam edeceklerdi!
17/25 Aralık 2013’te ortaya çıkan olayların binde biri başka demokratik bir ülkede olsaydı ne hükümet kalırdı ne de meclis! Millet bunları linç ederdi, linç…
İşte Gülen’in en büyük yanılgısı buradadır! O da AKP’yi normal demokratik düzenin bir partisi gibi düşündü ve bu darbe ile yıkılacaklarını umdu! Et ile tırnak gibi olduklarını unuttu! Nasıl kendisi hiç utanmadan vatanını satıp CIA’nın kucağına oturduysa, AKP yönetimi de utanmadan hırsızlıkları-yolsuzlukları-rüşvetleri-sıfırlamaları TBMM de kapatıp, hiçbir şey olmamış gibi pişkince koltuklarında oturmaya devam etti. Var mı öyle üç-beş hırsızlık için avanta çeşmesini bırakmak!
Bir defa daha söylüyorum; Bunların hepsi et ile tırnak gibidirler. Bugün ayrı gibi görünürler, yarın yine beraber olurlar. Ben görevde bir Bakan iken, “Fethullah Gülen Cemaati bizim için çok kıymetlidir. Talepleri öncelikli olarak ele alınmalıdır. Kendilerine her konuda yardımcı olunmalıdır” mealinde yurtdışındaki tüm Büyükelçilik ve Başkonsolosluklarımıza resmi yazı yazsa idim, sizce şimdi ben kaç kez ağırlaştırılmış ömür boyu hapis istemi ile yargılanıyordum? Peki, aynı emri resmi yazı ile defalarca veren dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, şimdi nerede? Hala devletin arabalarını, korumalarını kullanıyor ve özgürce utanmadan dolaşıyor değil mi? Başdanışman Şaban Dişli gibi… Üç günlük zavallı bir er ise ne olduğunu anlamadan 1 yıldır hapiste çürüyor!
Eee müsaade edin de Abant Toplantılarının kadrolu elemanı, 15 Temmuz çakma darbe girişiminin 1 numarası firari Adil Öksüz’ün doktora tezini tasdik eden “Baş FETÖ’cu” Ali Erbaş denen kişi de yeni Diyanet İşleri Başkanımız oluversin! Et tırnak meselesi!
Cemaat-Tarikat-Siyasal İslamcı Bademler iş birliğinin benzeri, Bademlerle-Kürtçü Bölücüler arasında mevcuttur. İzin verirseniz yarın da bu kanlı ve kirli iş birliğini yazalım. Oldu mu?
Sağlık ve başarı dileklerimle 19 Eylül 2017 Rifat Serdaroğlu