Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; Siz, AKP Genel Başkanının her ortamda ve defalarca söylediği “Lâiklik karşıtı” söylemlerini ağızdan kaçırılmış, yanlışlıkla söylenmiş sözler olarak mı kabul ediyorsunuz? Eğer böyle kabul ediyorsanız, bilin ki AKP Genel Başkanına hakaret etmiş olursunuz ve onu ne dediğini bilmeyen biri durumuna düşürürsünüz. Yok, AKP Genel Başkanı ciddi adamdır, onun sözleri AKP’yi de bağlar, diyorsanız, o zaman Anayasamızın ve yasalarımızın size emrettiklerini yerine getirin. Yani görevinizi yapın…
Sizi yakın tarihe doğru bir geziye çıkarmak isterim! 7 Eylül 1980 tarihinde, Milli Selamet Partisi tarafından Konya’da “Kudüs’ü Kurtarma Günü” adıyla bir yürüyüş ve miting yapıldı. Katılanlar yeşil beyaz takke ve sarık giymiş on binlerce insan “Dinsiz Devlet Yıkılacak Elbet” diye slogan atıyordu! Miting alanında, İstiklal Marşımız okunurken MSP’li yöneticiler yere oturdular. MSP’nin İstanbul İl Gençlik kolu Başkanı Erdoğan idi. Oturanlar arasında o da vardı. Erdoğan ve Külünk o aralar, Humeyni’nin “Türkiye Ajanı” Mehdipur ile yakın dost idiler.
Erdoğan 1994’te İstanbul Belediye Başkanı seçildi! Bir beyanatında şunları söylüyordu; “Biz bu toplumun içinde yeni bir nizamı hakim kılmanın mücadelesi içindeyiz. Neydi o mücadele? Zamana ve zemine göre değişmeyen doğrunun iktidar olmasıdır. Bu mücadeleyi iktidara getirme noktasında eğer benim EMİR KOMUTA MERKEZİM bana Papaz elbisesi giymen gerekiyor diyorsa, yaparım dedim. Papaz elbisesi dahi giyerim. Bu var mı usulün içinde? Var…”
AKP Genel Başkanı ve arkadaşları lâiklik karşıtı söylem ve eylemlere ısrarla devam ettiler. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı “Lâiklik Karşıtı eylemlerin Odağı” olduğu gerekçesiyle AKP’ye kapatma davası açtı ve 30 Temmuz 2008’de karara bağladı. 11 üyenin 6’sı AKP’nin kapatılmasını istedi. 4 Üye de AKP’nin para cezasına çarptırılmasını istedi. Başkan Kılıç ise kapatılmaması yönünde oy kullandı. Sonuçta; AKP’nin Lâiklik Karşıtı Eylemlerin Odağı olduğu 11 üyenin 10 tanesinin oyuyla karara bağlandı ve AKP para cezasına mahkûm edildi.
AKP Genel Başkanı 14 Mayıs 2013 tarihinde Washington ziyareti öncesi bir gazetecinin; “Geçtiğimiz Aralık ayında Fethullah Gülen’e ‘Bitsin artık bu hasret’ diye bir çağrıda bulunmuştunuz. Resmi programınızda yer almıyor ama acaba fırsat olursa görüşme ihtimaliniz olabilir mi” sorusuna, ‘Şu anda resmi programımızda böyle bir şey yok ama GÖKTEN NE YAĞAR DA YER KABUL ETMEZ” diye yanıt vererek, Gülen’i adeta tanrı yerine koymuştu. Bu sözler, FETÖ’nun siyasi ayağının kimler olduğunu size işaret etmiyor mu?
Aynı AKP Genel Başkanı, bu ay “Hayatımızın merkezine İslam’ın Hükümlerini yerleştireceğiz” demekle Anayasamızın Başlangıç ve 1-2 3’üncü maddelerini ihlal etmiş olmadı mı?
Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; AKP Genel Başkanının gençliğinden itibaren 45 yıldır aynı “Lâiklik Karşıtı” çizgide devam ettiğini, kendi beyanlarıyla takdim ettim. AKP Genel Başkanının hedefinin İran benzeri bir “Din Devleti” olduğunu görmemek için kör olmak gerekir. Sayın Başsavcı; Bu beyanlar karşısında sessiz kalamazsınız. Sessiz kalmayı tercih ederseniz, sizin de AKP Genel Başkanı gibi düşündüğünüz anlaşılır ki, o durumda ya istifa etmeniz ya da Anayasayı yırtıp atmanız gerekir. AKP Genel Başkanının özellikle son beyanlarının sizce ne anlam taşıdığını Türk Milletine açıklamak zorundasınız. Sizden önce görev yapan ve sizleri yetiştiren hukuk adamlarımız yanlış mı yaptılar?
Lütfen, Türk Tarihi ve Türk Milleti huzurunda düşüncelerinizi açıklayın ve Anayasamızın emrettiği görevinizi yapın. Susmayın, susamazsınız…
Sağlık ve başarı dileklerimle 21 Aralık 2019 Rifat Serdaroğlu