Sen boş ver Monşerleri, onlar yabancı basını da okurlar onları kandıramazsın, en
iyisi muhtarları bir daha topla ve onların sırtından mesajını ver!
Onlara ;
-Tüm bu başımıza gelenler üst aklın işidir!
-Paralel terör örgütü de bu işin içindedir!
-Türkiye’nin güçlenmesini, lider ülke olmasını istemeyenler bizim önümüzü
kesip, arkamızı tıkıyorlar!
-Kimse bizim sabrımızı test etmeye kalkmasın, gider orada da Cumamızı kılarız
görürler ebelerinin damını, de! Onlar nasılsa yerler bunları…
Basına hemen yayın yasağı koydur. Çünkü tüm dünya televizyonları da senin
RTÜK’ünden korkarlar ve yayın yasağına uyarlar!
Yasağa uymayan CNN İnt-Almanya ARD-Fransa France 24 kanalların sahiplerini
telefonla ara ve onlara öyle bir fırça at ki, Erdoğan Demirören gibi salya-sümük
ağlasınlar. Bir de arkalarından beşer milyar avro ceza kaktırdın mı, feleği şaşar
gavurun televizyonlarının…
Sonra haram havuzundan kurulan televizyonlardan birine çık. Karşına maaşlı
gazeteci müsveddelerinden birini al ve altın kaplama tahtına otur;
-Gazeteci;
Efendim, PKK ile Oslo’da yapılan görüşmelerde, MİT Müsteşar yardımcısının
PKK’lılara “Şehirlerimizi bomba deposu haline getirdiğini biliyoruz” dediği doğru
mudur?
*Şimdi, kim ki bizim PKK’lılar ile görüştüğümüzü söyler, onlar şerefsizdirler.
Bu tamamen iftiradır. Hukukun genel kuralı vardır; Müddei, iddiasını ispatla
mükelleftir. Kimse lagara-lugara yapmasın, ispat etsinler, ispat…
-Gazeteci;
Efendim, PKK’lıların Habur’da karşılanması ve seyyar mahkeme ile anında
serbest bırakılması ve sizin “Bu tablo karşısında umutlanmamak mümkün mü”
demeniz çok eleştirildi. Cevabınız nedir?
*Et tekraru ahsen, velevkane yüz seksen. Bu konuda ilk dediğimize değil de, son
dediğimize bakmak lazım. Bildiğiniz gibi biz çok safız. Bizi aldatmayan kalmadı.
Bu olay da PKK’lılar ile hain Paralelcilerin bir oyunudur…
-Gazeteci;
Efendim, ne oldu da Ortadoğu’nun tüm sapık terör örgütleri Türkiye’yi eylem
alanı ilan etti. Baksanıza her gün bir yerden patlıyoruz. Bunlar kendiliğinden mioluyor, yoksa kabahat bizde mi?
*Biz yola sadece Ortadoğu’nun değil, tüm İslam âleminin lideri olarak çıkmıştık.
Fakat bizi kandırıp yolumuzu şaşırttılar. Artık yolumuzu bile bulamıyoruz.
Bu IŞİD midir, DEAŞ mıdır nedir az nankör değilmiş ha, onlara bir sürü insani
yardım da (!) göndermiştik! Gitsinler kendilerini başka yerde patlatsınlar yahu!
Hadi yeter bu kadar, kapatın şu ışıkları…
Gazeteci ile kayıt dışı sohbet devam eder;
“Yıllarca Suriye ile ilişkimizi koparttılar. Ama biz ne yaptık? Esad kardeşimle
oturduk, anlaştık. Şimdi Gaziantepli kardeşim ne yapıyor? Koyuyor pasaportu
cebine, gidiyor Şam’a, ticaretini yapıyor!”
-Gazeteci; (Düşünür ama soramaz)
Yüzlerce işadamımız Suriye ile ilişkilerimiz bozulunca battı, intiharlar oldu!
“Kaddafi kardeşim bize ödül verdi. Bu ödül sayesinde Libya ile ticaretimiz arttı.
İşadamlarımız kazanacak, ülkemiz kazanacak!”
-Gazeteci; (Sadece düşünür)
Libya ile iş yapan herkes battı. Aileler perişan oldu, ocaklar söndü!
Aynı şey Irak’ta- Mısır’da- Rusya’da da oldu! Sırada İran var…
Fıkra bu ya;
Cafer komadadır, yanında ise karısı…
Cafer’in gözleri nemli, kısık sesiyle karısına bakar ve konuşmaya başlar;
“İlk işimden kovulduğumda yanımda idin, İflas ettiğim gün oradaydın.
Vurulduğum zaman ilk gözümü açtığımda seni gördüm. Trafik kazası
geçirdiğimde de sen başucumdaydın…”
Karısı, kocası tarafından takdir edilmenin mutluluğuyla gülümserken, Cafer
devam eder
“Şimdi komadayım yine başucumdasın. 13 yıl geçti, 14’üncü yıla girdik ama
anladım artık. Yahu sen ne uğursuz kadınmışsın be…”
Anladın mı yüzde kırk dokuz küsur, sen anladın mı?
Sağlık ve başarı dileklerimle 13 Ocak 2016
Rifat Serdaroğlu