Çanakkale Haber

Rıfat SERDAROĞLU
Köşe Yazarı
Rıfat SERDAROĞLU
 

HAYDİN SARAYA!

Ya herkes kendisine bir Saray yaptıracak, yada hepimiz Saraya taşınacağız. Zaten bu Saraylar bizimmiş! Hiç binemediğimiz uçakların da bizim olduğu gibi! Evet gözümüzün açılması, gerçeği görmemiz için mutlaka Saraya taşınmalıyız! Bakın Saraydan bakınca Türkiye nasıl görünüyormuş! “Eğitimde, adalette, ekonomide, ticarette, üretimde ülkeyi şaha kaldırdık! Özgürlüklerde de Türkiye’yi dünyanın en ileri demokratik ülkelerden biri haline getirdik…” Halbuki biz, vatandaşın içinden bakınca böyle güzel bir tablo göremiyoruz. Aksine eğitimde yerlerde sürünen, adalette tek adama endeksli, ekonomisi çökmüş, üretimde eksi’yi (-) yakalamış bir ülke görüyoruz! Peki, dünya bizi nasıl görüyor? Bloomberg adlı kuruluş hazırladığı rapora göre; -Dünya sefalet endeksinde ilk 5 ülke içindeyiz. -Parası en fazla değer yitiren ülkeler içinde TL, %23,2 ile dünya üçüncüsüyüz. -Dünya Adalet Projesi, temel haklar endeksinde 126 ülke içinde 123’üncüyüz. -İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler açısından “Özgür olmayan ülkeler” sınıfındayız. -Kendi ülkesinin adaletinde haksızlığa uğradığını düşünerek her yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuran ülkeler içinde, Türkiye dünya üçüncüsü. -Azerbaycan ve Katar hariç kavga etmediğimiz bir ülke kalmadı. Bir ülkeyi her yönüyle değerlendirmekte, bu kadar farklı bakış olabilir mi? Ya bizlerin ve dünyanın gözleri bozuk, ya Saraydakiler pembe gözlük takıyor! Örneğin bizler, bu kadar çok Saraya ne gerek var? Siz kendinizi Sultan mı sanıyorsunuz diye düşünüyoruz. Ama FETÖ’nun manevi kızı Nagehan Alçı ve Prens Bilal ikilisi, beraberce Ahlat’taki yeni Sarayı teftişe gidiyorlar (!) ve sanki Saraylarda büyümüş Nagehan Sultan, “Bir Saray şatafatından ve gösterişten eser yok. Ben son derece mütevazi buldum Ahlat’taki Sarayı” diyor! Tek adam faşizminin yaşandığı ülkelerde, halkını ezmekten zevk alan diktatör bozuntularının hepsi gösterişli Saraylarda yaşar. Amaç, güç göstermek, korkutup sindirmek ve zorbalığını devam ettirmektir. Bir de bu Saray hayranlığının “Görgü” ile doğrudan ilişkisi vardır. Anadolu’da kullanılan bir deyiş vardır; Maddi gücü zayıf, yoksul ve fakir kimselerin, güçlerinin yetmeyeceği pahalı ürünler kullanmaları, pahalı düğün yapmaları üzerine söylenir! “Sen bir garip çingene, gümüş zurna senin neyine!” Bizi yönetenler, Saraylarda doğup büyüseler, alışmıştır deyip anlayışla karşılarız. Ama arkadaş, sen kaçak gecekonduda oturuyordun, altı delik ayakkabı giyiyordun. Bayat simitleri buharda ısıtıp satıyordun. Saray sizin neyinize! Hele o “Duşakabinoğulları, tenekeden Yeniçeriler, Ramazan Davulcuları” ne demek? Kendinizi rezil ettiğinizin farkında mısınız? Eğer, illa bir şey yapmak istiyorsanız, okul yaptırın, okul! Duayen gazeteci dostum Ünal Tümin yazısında bakın ne diyor; O- dan sonra - Ö K- dan sonra – L U- dan sonra - Ü L- den sonra – M gelir. Okul ve Ölüm! Hz. Peygamberin “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz” emrinden de haberiniz yok mu? “Bir okul açılır, bin hapishane kapanır” der Erdinç Yumrukaya! Ey fani; Sen de bir okul aç, bin hapishane kapansın. Bir Saray açarsan, bin hırsız daha türetirsin! Sıradaki Sela, kendisini hiç ölmeyecek zanneden görgüsüzlere gelsin! Lütfen hep beraber, Amiiiiin… Not; 25 Ağustos 2020 Salı günü Çoban Ateşi Hareketinin, Siyasi Partiye dönüştüğü gün olacak. Kuruluş dilekçesi, ilgili devlet birimine bir heyet tarafından verilecek ve aynı gün Anıt Kabir ziyaretiyle, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün huzurunda olacağız. Hayırlısı olsun… Sağlık ve başarı dileklerimle 17 Ağustos 2020 Rifat Serdaroğlu
Ekleme Tarihi: 13 Ağustos 2020 - Perşembe
Rıfat SERDAROĞLU

HAYDİN SARAYA!

Ya herkes kendisine bir Saray yaptıracak, yada hepimiz Saraya taşınacağız.
Zaten bu Saraylar bizimmiş! Hiç binemediğimiz uçakların da bizim olduğu gibi!
Evet gözümüzün açılması, gerçeği görmemiz için mutlaka Saraya taşınmalıyız!

Bakın Saraydan bakınca Türkiye nasıl görünüyormuş!
“Eğitimde, adalette, ekonomide, ticarette, üretimde ülkeyi şaha kaldırdık! Özgürlüklerde de Türkiye’yi dünyanın en ileri demokratik ülkelerden biri haline getirdik…”

Halbuki biz, vatandaşın içinden bakınca böyle güzel bir tablo göremiyoruz. Aksine eğitimde yerlerde sürünen, adalette tek adama endeksli, ekonomisi çökmüş, üretimde eksi’yi (-) yakalamış bir ülke görüyoruz!

Peki, dünya bizi nasıl görüyor? Bloomberg adlı kuruluş hazırladığı rapora göre;
-Dünya sefalet endeksinde ilk 5 ülke içindeyiz.
-Parası en fazla değer yitiren ülkeler içinde TL, %23,2 ile dünya üçüncüsüyüz.
-Dünya Adalet Projesi, temel haklar endeksinde 126 ülke içinde 123’üncüyüz.
-İnsan Hakları ve Demokratik Özgürlükler açısından “Özgür olmayan ülkeler” sınıfındayız.
-Kendi ülkesinin adaletinde haksızlığa uğradığını düşünerek her yıl Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuran ülkeler içinde, Türkiye dünya üçüncüsü.
-Azerbaycan ve Katar hariç kavga etmediğimiz bir ülke kalmadı.

Bir ülkeyi her yönüyle değerlendirmekte, bu kadar farklı bakış olabilir mi?
Ya bizlerin ve dünyanın gözleri bozuk, ya Saraydakiler pembe gözlük takıyor!
Örneğin bizler, bu kadar çok Saraya ne gerek var? Siz kendinizi Sultan mı sanıyorsunuz diye düşünüyoruz.
Ama FETÖ’nun manevi kızı Nagehan Alçı ve Prens Bilal ikilisi, beraberce Ahlat’taki yeni Sarayı teftişe gidiyorlar (!) ve sanki Saraylarda büyümüş Nagehan Sultan, “Bir Saray şatafatından ve gösterişten eser yok. Ben son derece mütevazi buldum Ahlat’taki Sarayı” diyor!

Tek adam faşizminin yaşandığı ülkelerde, halkını ezmekten zevk alan diktatör bozuntularının hepsi gösterişli Saraylarda yaşar. Amaç, güç göstermek, korkutup sindirmek ve zorbalığını devam ettirmektir.
Bir de bu Saray hayranlığının “Görgü” ile doğrudan ilişkisi vardır.

Anadolu’da kullanılan bir deyiş vardır;
Maddi gücü zayıf, yoksul ve fakir kimselerin, güçlerinin yetmeyeceği pahalı ürünler kullanmaları, pahalı düğün yapmaları üzerine söylenir!
“Sen bir garip çingene, gümüş zurna senin neyine!”

Bizi yönetenler, Saraylarda doğup büyüseler, alışmıştır deyip anlayışla karşılarız.
Ama arkadaş, sen kaçak gecekonduda oturuyordun, altı delik ayakkabı giyiyordun. Bayat simitleri buharda ısıtıp satıyordun. Saray sizin neyinize!
Hele o “Duşakabinoğulları, tenekeden Yeniçeriler, Ramazan Davulcuları” ne demek? Kendinizi rezil ettiğinizin farkında mısınız?

Eğer, illa bir şey yapmak istiyorsanız, okul yaptırın, okul!
Duayen gazeteci dostum Ünal Tümin yazısında bakın ne diyor;
O- dan sonra - Ö
K- dan sonra – L
U- dan sonra - Ü
L- den sonra – M gelir. Okul ve Ölüm!

Hz. Peygamberin “Beşikten mezara kadar ilim tahsil ediniz” emrinden de haberiniz yok mu?
“Bir okul açılır, bin hapishane kapanır” der Erdinç Yumrukaya!

Ey fani;
Sen de bir okul aç, bin hapishane kapansın. Bir Saray açarsan, bin hırsız daha türetirsin!

Sıradaki Sela, kendisini hiç ölmeyecek zanneden görgüsüzlere gelsin!
Lütfen hep beraber, Amiiiiin…

Not;
25 Ağustos 2020 Salı günü Çoban Ateşi Hareketinin, Siyasi Partiye dönüştüğü gün olacak. Kuruluş dilekçesi, ilgili devlet birimine bir heyet tarafından verilecek ve aynı gün Anıt Kabir ziyaretiyle, Cumhuriyetimizin kurucusu Büyük Atatürk’ün huzurunda olacağız. Hayırlısı olsun…

Sağlık ve başarı dileklerimle 17 Ağustos 2020
Rifat Serdaroğlu

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.