Ali Baba gönül eğlendirmeye kente gidince, Kırk Haramiler akşam yemeğinde birbirine girmişler; Ben az yedim sen fazla yedin diye! Kafa göz yarılmış, etraf kan içinde! Ali Baba dönünce, hepsini karşısına dizmiş ve demiş ki; “Bre haydutlar, bre eşkıyalar; Hepiniz aynı çanaktan yemediniz mi? Sizler milletten çalarken iyiydi de, birbirinizden çalarken mi kötü oldunuz? Ulan hepimiz hırsız değil miyiz? Neyin kavgasını yapıyorsunuz?”
Yukarıdaki olayı bana Halkın Filozofu Bergamus anlattı. Eski zamanda yaşanmış bir olaymış. Günümüzle, hele AKP ile hiç alakası yokmuş. Bergamus’un dediğine göre, Bademler içlerinde hırsız barındırmazlarmış. Hemen dışarı atıp, örneğin Büyükelçi yaparlarmış! Temizmiş bizim bademlerimiz, ağızlarından bakarsanız diplerini görebilirmişsiniz…
Tam tamına DÖRT YIL, T.C Devletinin Anayasal Kurumlarından Yüksek Öğretim Kurumunun Başkanı olan (Çoban Ateşi İktidarında YÖK- TRT- Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kurumlar, Anayasal Kurum olmaktan çıkarılacaktır) Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan önemli bir açıklama yaptı; AKP tarafından önce YÖK Başkanı, sonra da Büyükelçi yapılan Profesör dedi ki; “FETÖ mensupları, ÖSYM tarafından hazırlanan tüm soruları çaldılar. ÖSYM’nin kullandığı ve kullanmak için beklettiği bütün soruları çaldılar!”
Buna bal gibi, “Suç İtirafı” denir. Başka bir şekilde tarifi de mümkün değildir. Şahsımın oğluna anlatır gibi anlatırsak; Koca Profesör YÖK Başkanı iken soruları çaldırmış! AKP Hükümeti de, aferin hoca ne güzel çaldırmışsın, hadi seni Büyükelçi yapalım da ödüllendirelim demiş ve Profesörü Varşova Büyükelçisi yapıvermiş! Aradan DOKUZ YIL geçmiş, hoca “soyulduk, kandırıldık” diye tv’lere koşar olmuş.
Değerli Okurlar; Türk Devlet sistemimizde, üst düzey bir kamu görevlisi, görevini ihmal etmiş ve bu sebepten milyonlarca genç zarar görmüşse YARGILANIR. Bağlı olduğu Bakanlar, kişi hakkında soruşturma açıp, yargıya göndermezlerse, onlar da suç ortaklığından YARGILANIR. Başbakan, toplumda telafisi imkansız yaralar açan böyle korkunç bir olayda sessiz kalır ve görevini yapmazsa o da YARGILANIR. Dönemin Bakanlarından birinin FETÖ’nun adamı, diğerinin ise dönemin Başbakanının çok, çok, çok yakını olması, durumu değiştiremez…
Olayın diğer feci tarafı da, soruları çaldıran Profesörün, siyasete karar vermesi ve Gelecek Partisinin Eğitimden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı olmasıdır!
Bir an için düşünün lütfen; Siz çocuğunuzun eğitimi ve iyi bir üniversite kazanması için tüm gayretinizi gösteriyorsunuz. Çocuğunuz da çalışıyor. Ama aşağılık bir örgütün, aşağılık elemanları, salak birini kandırıp soruları çalıyor ve çocuğunuzun geleceğini yok ediyor! Siz bunları affeder misiniz?
Büyük Atatürk’ün 09 Kasım 1933 tarihindeki konuşmasından bir alıntı yaparak yazıyı bağlayalım; “Aldanmak gaflettir. Hususiyeten (özellikle) aldandığını beyan etmek, apaçık itimadı yitirmektir. Samimiyet ile ahmaklık münasebetini birbirinden ayıran yegane unsur ise, haysiyettir. Haysiyeti olmayan, yanılmaya, aldanmaya ve aldatmaya ilelebet mecbur kalacaktır…”
Bademlerden aldanmayan, kandırılmayan, aldandığını ve kandırıldığını itiraf etmeyen kaldı mı?
Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Haziran 2020 Rifat Serdaroğlu