“Parayı kesinlikle alma! Yok, yok hayır, hayır alma! Kendisi bize ne söz verdiyse onu getirecekse getirsin. Başkaları veriyor da, o niye getiremiyor,
laf mı? Bunlar ne zannediyorlar bu işi? Ama şimdi düşüyorlar. Nasıl olsa KUCAĞIMIZA düşecekler, merak etme!” (Doğrulukları, Adli Tıp Kurumu tarafından onaylanmış ve kamuoyuna mal olmuş konuşmalardan biri...)
Dün, Paralelciler tarafından yayınlanan kasetlerin tamamına yakınını üşenmeden bir daha dinledim.
Dönemin Başbakanının, oğlu - kızı ile ve çeşitli işadamlarıyla yaptığı konuşmalarını, işadamlarının kendi aralarında geçen rüşvet konuşmalarını, avanta paraların kimlere, nerede teslim edildiğini, sıfırlama görüşmelerini tekrar dinleyince, ülkem ve milletim adına bir defa daha çok üzüldüm.
Türk Milleti olarak ne günah işledik ki, başımıza bu belalar, böylesine pespaye ilişkiler, yanlış adamlar geldi! Nasıl oluyor da bazı insanlar bu kadar açgözlü, bu kadar aşağılık, bu kadar onursuz olabiliyorlar! Yine nasıl oluyor da, bazı insanlar bu çirkeflik havuzuna üç-beş kuruş için atlayabiliyorlar!
Anlamak, inanmak mümkün değil…
Mevlana Hazretleri, halkına zulmeden, devlet malını çalan zamanın yöneticilerinden biri için şu kelimeleri söylemiş;
“Cenabetin elinde mademki hamam tası, arttırmaz kıymetini altundan yapılması!”
Bugün yaşadıklarımız ve halkına zulmeden sadaka dolandırıcılarının sonları, ilerde okullarda gençlere mutlaka okutulmalı, anlatılmalı, ezberletilmelidir. Demokratik rejimde özgürce yaşamanın bir bedeli olduğu, demokratik rejimin içten ve dıştan gelecek tehlikelere karşı mutlaka korunması gerektiği onlara ısrarla anlatılmalıdır. Anlatılmalıdır ki, ülkemizin başı bir daha dosta-düşmana karşı bu şekilde eğilmesin…
Yaklaşık 9 ay önce izlediğimiz bir filmin tekrarını günlerdir yeniden izliyoruz!
Senaryo-Senarist-Yapımcı-Kurgulayanlar aynı, bu kez Samanyolu Grubu yerine İpek Grubu kucağa oturtulmuş! Karşı tarafın savunmaları da aynı!
Televizyonların önüne ellerine hazır basılmış pankartlar taşıyan insanlar, televizyon programlarına çıkarılan yandaşlar, “haksızlığa uğradık, iftira atıyorlar” konuşmaları, hakkın teslimini Allaha havale etmeler, başımıza bu felaketi getirenler yabancı değil aynen kardeş kavgası benzetmeleri yapmalar, beddualar, vb…
Ve bu kayıkçı kavgasını, hiçbir zaman inanmadıkları, hiçbir zaman olamayacakları, hedeflerine gitmek için araç olarak kullandıkları “Demokrasi Ringini” kullanarak yapıyorlar!
Bilmiyorlar ki hiçbir mal, hiçbir varlık temelli onların değil! Neyi bölüşüp, paylaşamıyorlar?
Bu paylaşım kavgalarından hiçbir şey çıkmaz. Ayrıca hiç inandırıcı olmuyorlar.
İki taraf da gerçekleri anlatmıyorlar, anlatamıyorlar.
Çünkü beraberce çok büyük suçlar işlediler!
Örnek verelim;
Bir evi soymak için giren iki hırsız, kasadaki paraları aldıkları anda, uyanan ve bağırmaya başlayan ev sahibini öldürürler ve kaçarlar. Hırsızlık mallarının paylaşılmasında anlaşmazlık çıkınca kavgaya başlarlar. Soranlara kavga sebebi olarak, “bana küfretti-kızıma tuzak kurdu-oğluma aptal dedi” gibi yalanlar söylerler. Gerçeği söyleyemezler. Çünkü ikisi beraber bir insanı öldürmüşlerdir!
Bu günkü seyrettiğimiz kavgada insan öldürüp öldürmediklerini bilmiyorum amma, adım gibi emin olduğum gerçek, bunlar “Adaleti-Devlete Güveni” beraberce planlayarak öldürdüler. Hem de defalarca…
Eğer bu yazdıklarıma itirazları varsa şu üç soruya yanıt versinler;
-Türk Milletinin Milli Ordusuna ahlâksızca, şerefsizce kurulan kumpası, tek başına Cemaat mi kurdu? Yoksa bu tuzağı beraberce mi tezgâhladınız?
-Yabancı bir şirketin malı olan ve Yüksek Yargı tarafından çalıştırılması sakıncalı bulunan “Altın Madenlerini” tek başına Cemaatin Adamı mı satın aldı?
Yoksa birlikte alıp, Bakanlar Kurulu kararıyla çalıştırılmasına izin mi verdiniz?
-Dünyanın en zengin 8 siyasetçisinden biri olduğu söylenen Sayın Erdoğan.
-50-75 Milyar Dolarlık bir varlığa hükmettiği söylenen Sayın Gülen.
-12 senelik AKP iktidarında, serveti 120 defa büyüyen Sayın İpek.
Sizler, çeşitli partilere mensup “Hesap Uzmanlığı ve Maliye kökenli” Milletvekillerinden oluşacak bir heyete, birinci derecedeki akrabalarınız dâhil tüm malvarlıklarınızın incelenmesi için yetki ve vekâlet verir misiniz? Duyamadım, lütfen bir daha ve yüksek sesle söyler misiniz?
İsterseniz ben sizlere, rahmetli dedemden-babamdan-kayınpederimden bu yana yaşayan tüm akrabalarımla birlikte vekâlet vereyim.
Hem korkmayın canım, niyetim kimseyi kucağa oturtmak değil, sadece gerçek ortaya çıksın, yeter. Sonunda “Hurmalı Saray Oturtması” tatlısı da bizim ikramımız olsun…
Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Eylül 2015
Rifat Serdaroğlu