Son yıllarda ülkemiz insanındaki ,aşırı tüketim çılgınlığının farkında mısınız?Peki buna nelerin sebep olduğunun?Emperyalist ülkelerin toplumları kobay gibi kullandıklarını ve bunu hiç çekinmeden belgelerle açıkladıklarını biliyor musunuz?Yemek yeme alışkanlıklarımızdan tutun da ,siyaset ayağımıza kadar bütün dinamiklerimizi deformasyona uğratıp kendi kalıplarına oturtmak için, bilimin verilerini nasıl kullandıklarının çok geç olmadan farkına varmalıyız artık..Emperyalist ülkelerin amacı; etkisine almaya çalıştığı devletlerin kaynaklarından yararlanma hakkına sahip olmayı kendilerine şiar edinmiş olmalarıdır. Bu amaç uğruna yapmayacakları hinlik yoktur.Göz diktikleri devletleri kobay olarak kullanmaktan çekinmezler.Türkiye Cumhuriyeti üzerine göz dikilmiş bir devlettir.Bu ülkelerin etkisine girmemeli, bir nevi kendimizi kobay olmaktan kurtarma bilincine ermeliyiz.Bunu da üzerimizde oynanan oyunları çözerek yapabiliriz.Ekonomik oyunlarıdan biri aşırı tüketmemiz üzerine kurulmuştur.Bizleri borçlandırıp kendilerine bağımlı hale getirmek ve inek gibi sağmal yapmaktır.Şu zamanda İnsanımız artık, gelirine bakmadan tüketmeye, kapitalizmin kölesi haline getirilmeye endekslenmiş durumda.Özellikle kapitalizmin en büyük tuzağına, yani kredi kartı ile gelirinden daha fazla harcama yapmaya kodlanmış vaziyette.İnsan beynini etkisi altına almada ilk sırada ve en etkili yol olan medya, bunda en büyük rolü üstlenmiş konumda . Bu oyunlara zemin hazırlayanlarsa , TV program yapımcıları. Abuk subuk programlarla insanların yaşam dinamiklerini değiştirme çabasındalar.Kendi ülkesinin insanını,emperyalist ülkelerin oyuncağı yapmak adına ve bunun yanında sırf çok para kazanmak uğruna, dinamiklerimizi dejenere etmek için, bu oyunlara dahil olan programcıların, üstelik de bu ülkenin vatandaşı olmaları en acı tarafı. Televizyondaki programların izlenme oranlarına bakarsanız ne anlatmaya çalıştığımızı kesin anlayacaksınız(evlilik programları, faydası olmayan yarışma programları,benim stilim,ve …vb).Ülkemin insanı bu tür programlarla uyuşturuluyor ve ne acıdır ki, onlarda sanki dünden razı uyuşturulmaya.Dikkat ederseniz bütün dizilerde son model arabalar,evler,yatlar,katlar ,şık giyinen insanlar,lüks içinde geçen hayatlar.Bunları seyreden bazı kesim izleyiciler üzerinde olumsuz etki yaptığı biliniyor.Bu tür programları izleyen kitle, gerçek hayatla, tv de bize gösterilen hayatları kıyaslarken psikolojik travma bile yaşayabiliyor.Bunların ülkemiz ve insanımız üzerinde ,kurulmaya çalışılan kontrol mekanizmasının oyunu olduğunun ne yazık ki farkına varamıyoruz.Lüks hayatlar bize hoş ve normalmiş gibi gösterildiği için ,o hayata erişebilmek adına belki de etik olmayan yollara bile başvuruyoruz.Bu da toplum ahlakının deformasyona uğramasına kendi öz bilincimizin kaybına ve kolay av olmaya sebep oluyor.Güçlü devletler tarafından, her yönüyle deforme edilmiş toplumları ele geçirmek daha da kolaylaşıyor.Siyasi ayakta da etik olmayan davranışlar sergileyebilen insanlar haline getiriliyoruz.Kendi çıkarlarımız uğruna ,ülkenin çıkarlarını umursamayan,önce vatan demek doğrusu iken, artık önce ben diyen bireyler haline getirilmiş haldeyiz.Mesela kamu mallarının peşkeş çekilmesini gayet doğal karşılayabiliyor,hatta bize peşkeş çekseler de köşeyi dönsek diye aklımızdan geçirebiliyoruz.Allah’tan müslümanız.Dışımız müslüman ama, esas ruhumuzun müslüman olması,ahlakımızın tartışılmaz olması gerektiğinin önemi bizlere unutturulmuş durumda. Şahsi çıkarlarımız ve daha çok para kazanmak uğruna ruhumuzu satacak konuma gelmiş olmaktan korkuyorum artık. Kul hakkı nedir diye düşünmeden, bütün kamu mallarında kul hakkının olduğunu ve Tanrının “ kul hakkı ile huzuruma gelmeyin” dediğini bile bile, kul hakkının dibine vuruyoruz.Ormanların rant için yakılıp yok edilmesine sesimizi bile çıkartmıyoruz.”Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikin “ diye öğüt veren bir hadisin var olduğunu bilerek yapıyoruz bu yanlış davranışları.Yani aslında peygamberimizin üzerimizdeki etkisini deforme etmişler de bundan bizim haberimiz bile olmamış.Bizler toplum olarak bir şekilde artık buna dur demeliyiz.Yoksa yok olmaya mahkumuz.Sanmayın ki, bu ülkeler yanlız başlarına bu kumpasları planlıyor.Ülkemiz içinde yetiştirdikleri ve yerleştirdikleri işbirlikçileri var.İşbirlikçileri olmadan bunu başarmaları imkansız.Ve hiç bir ülkenin haini, bizdeki kadar çok degil bu da işin en acı veren tarafı…
Anasayfa
Yazarlar
N.Ebru SAKALLI
Yazı Detayı
Bu yazı 1967+ kez okundu.
İŞİN EN ACI TARAFI
Son yıllarda ülkemiz insanındaki ,aşırı tüketim çılgınlığının farkında mısınız?Peki buna nelerin sebep olduğunun?Emperyalist ülkelerin toplumları kobay gibi kullandıklarını ve bunu hiç çekinmeden belgelerle açıkladıklarını biliyor musunuz?Yemek yeme alışkanlıklarımızdan tutun da ,siyaset ayağımıza kadar bütün dinamiklerimizi deformasyona uğratıp kendi kalıplarına oturtmak için, bilimin verilerini nasıl kullandıklarının çok geç olmadan farkına varmalıyız artık..Emperyalist ülkelerin amacı; etkisine almaya çalıştığı devletlerin kaynaklarından yararlanma hakkına sahip olmayı kendilerine şiar edinmiş olmalarıdır. Bu amaç uğruna yapmayacakları hinlik yoktur.Göz diktikleri devletleri kobay olarak kullanmaktan çekinmezler.Türkiye Cumhuriyeti üzerine göz dikilmiş bir devlettir.Bu ülkelerin etkisine girmemeli, bir nevi kendimizi kobay olmaktan kurtarma bilincine ermeliyiz.Bunu da üzerimizde oynanan oyunları çözerek yapabiliriz.Ekonomik oyunlarıdan biri aşırı tüketmemiz üzerine kurulmuştur.Bizleri borçlandırıp kendilerine bağımlı hale getirmek ve inek gibi sağmal yapmaktır.Şu zamanda İnsanımız artık, gelirine bakmadan tüketmeye, kapitalizmin kölesi haline getirilmeye endekslenmiş durumda.Özellikle kapitalizmin en büyük tuzağına, yani kredi kartı ile gelirinden daha fazla harcama yapmaya kodlanmış vaziyette.İnsan beynini etkisi altına almada ilk sırada ve en etkili yol olan medya, bunda en büyük rolü üstlenmiş konumda . Bu oyunlara zemin hazırlayanlarsa , TV program yapımcıları. Abuk subuk programlarla insanların yaşam dinamiklerini değiştirme çabasındalar.Kendi ülkesinin insanını,emperyalist ülkelerin oyuncağı yapmak adına ve bunun yanında sırf çok para kazanmak uğruna, dinamiklerimizi dejenere etmek için, bu oyunlara dahil olan programcıların, üstelik de bu ülkenin vatandaşı olmaları en acı tarafı. Televizyondaki programların izlenme oranlarına bakarsanız ne anlatmaya çalıştığımızı kesin anlayacaksınız(evlilik programları, faydası olmayan yarışma programları,benim stilim,ve …vb).Ülkemin insanı bu tür programlarla uyuşturuluyor ve ne acıdır ki, onlarda sanki dünden razı uyuşturulmaya.Dikkat ederseniz bütün dizilerde son model arabalar,evler,yatlar,katlar ,şık giyinen insanlar,lüks içinde geçen hayatlar.Bunları seyreden bazı kesim izleyiciler üzerinde olumsuz etki yaptığı biliniyor.Bu tür programları izleyen kitle, gerçek hayatla, tv de bize gösterilen hayatları kıyaslarken psikolojik travma bile yaşayabiliyor.Bunların ülkemiz ve insanımız üzerinde ,kurulmaya çalışılan kontrol mekanizmasının oyunu olduğunun ne yazık ki farkına varamıyoruz.Lüks hayatlar bize hoş ve normalmiş gibi gösterildiği için ,o hayata erişebilmek adına belki de etik olmayan yollara bile başvuruyoruz.Bu da toplum ahlakının deformasyona uğramasına kendi öz bilincimizin kaybına ve kolay av olmaya sebep oluyor.Güçlü devletler tarafından, her yönüyle deforme edilmiş toplumları ele geçirmek daha da kolaylaşıyor.Siyasi ayakta da etik olmayan davranışlar sergileyebilen insanlar haline getiriliyoruz.Kendi çıkarlarımız uğruna ,ülkenin çıkarlarını umursamayan,önce vatan demek doğrusu iken, artık önce ben diyen bireyler haline getirilmiş haldeyiz.Mesela kamu mallarının peşkeş çekilmesini gayet doğal karşılayabiliyor,hatta bize peşkeş çekseler de köşeyi dönsek diye aklımızdan geçirebiliyoruz.Allah’tan müslümanız.Dışımız müslüman ama, esas ruhumuzun müslüman olması,ahlakımızın tartışılmaz olması gerektiğinin önemi bizlere unutturulmuş durumda. Şahsi çıkarlarımız ve daha çok para kazanmak uğruna ruhumuzu satacak konuma gelmiş olmaktan korkuyorum artık. Kul hakkı nedir diye düşünmeden, bütün kamu mallarında kul hakkının olduğunu ve Tanrının “ kul hakkı ile huzuruma gelmeyin” dediğini bile bile, kul hakkının dibine vuruyoruz.Ormanların rant için yakılıp yok edilmesine sesimizi bile çıkartmıyoruz.”Kıyametin kopacağını bilseniz bile elinizdeki fidanı dikin “ diye öğüt veren bir hadisin var olduğunu bilerek yapıyoruz bu yanlış davranışları.Yani aslında peygamberimizin üzerimizdeki etkisini deforme etmişler de bundan bizim haberimiz bile olmamış.Bizler toplum olarak bir şekilde artık buna dur demeliyiz.Yoksa yok olmaya mahkumuz.Sanmayın ki, bu ülkeler yanlız başlarına bu kumpasları planlıyor.Ülkemiz içinde yetiştirdikleri ve yerleştirdikleri işbirlikçileri var.İşbirlikçileri olmadan bunu başarmaları imkansız.Ve hiç bir ülkenin haini, bizdeki kadar çok degil bu da işin en acı veren tarafı…