“Şu anda görünen zuhuratlar o ki, 1. Türkiye Cumhuriyeti son buldu şu anda. Bunu söyleyen biz değiliz, Avrupa basını. İkinci Osmanlı kuruluyor, onun başı da Tayyip Bey 1. Padişahımız olarak gözüküyor.
Şet bağlama vazifesi de mutasavvıfların. (Şet bağlamak= Sıkarak bağlamak veya Tarikat canlı bahis şeyhinin tarikata yeni girecek müride kumaştan kemer bağlaması. Burada ise kurulacak yeni rejimi sağlamlaştırma işinin kendilerinde olacağı söylenmektedir)
Bu da görüyor ve gösteriyor ki inşallah böyle bir süreç geçecek, kanaatim yani. Bir kaos ortamı, bir şey ama son sahne iyi bitirilebilirse, bu iş de biter artık. Tekrar 100 senenin nihayetinde Medine-i Münevver’de kurulan devletin devamı hüviyetindeki bir devletin (İslam Devleti) yeniden ihyasıyla asr-ı saadetin kokularının geldiği bir süreci bu ümmet, bu millet başlatsın!”
Bu meczup açıkça Cumhuriyetin yıkılacağını, yakında İslam Devleti kurulacağını haykırıyor. Yeni kurulacak İslam Devletinin Padişahının da,
T.C.nin 12. Cumhurbaşkanı Tayyip Bey olacak diyor!
Bir tane Cumhuriyet Savcısı bu meczup hakkında Anayasa emri olan soruşturma açtı mı? Bu meczup gözaltına alındı mı? Emniyette sorgulanıp ifadesi alındı mı?
Bunların hiçbiri olmadı değil mi? Niçin?
Savcılar kimden korkuyorlar, çekiniyorlar da görevlerini yapamıyorlar? İşlerinden olmaktan mı, polis- mafya bozuntuları tarafından öldürülmekten mi? Neden korkuyorlar?
Soruyu bir de şu şekilde soralım;
Tarikat lideri denen bu meczuplar, böyle şekilde konuşmak cesaretini kimden, hangi güç sahibinden alıyorlar?
-Sarayda zikir törenleri düzenlenmesine izin veren Erdoğan’dan mı?
-“Onlara bir şey yok, rahat olsunlar” diye bu meczuplara yol veren Başbakan’dan mı?
-Tarikatların devlete yerleştirdiği bürokratlardan mı?
-Kendilerinin ellerini öpen AKP Milletvekillerinden mi?
Değerli Okurlar;
Bir devlet işte böyle adım-adım çöküşe götürülür.
Önce toplumda adalete ve hukuk devletine olan inanç yok edildi.
Türk Milletinin temel dinamiklerinden olan Türk Ordusunun Komuta Heyeti
felç edildi.
İnsanlar boğazına kadar borca sokulup, “Sadaka Politikasına” mahkûm edildi.
Toplum, tüm kesimleriyle korkutulup sindirilmeye çalışıldı.
Basın organlarının tamamına yakını ya satın alındı ya esir edildi.
Tüm bunlar bilerek ve planlanarak yapıldı…
Sonra 174 tane üniversitesi, on binlerce aydın din âlimi, yüzbinlerce bilim insanı, 14 Milyon öğrencisi olan Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, zır cahil bir meczup tehdit edecek, deli saçması şeyler anlatacak ve herkes bunu kabul edecek ha?
Bu meczuplar serbest dolaşıp zehirlerini akıtmaya devam edecekler, diğer taraftan suçsuz bir öğretmen-polis-öğrenci-yargıç-savcı-subay sorgusuz sualsiz delilsiz hapse atılacaklar ve bizlerden tüm bunların demokrasi adına yapıldığına inanmamızı bekleyecekler?
Bizler “Saf” değiliz. Bu masallara televizyonlardan “Çok safmışız” diyenler inansın!
Olması gereken şudur;
Erdoğan, eğer bu meczubun dediklerine inanmıyorsa;
“Ben TC Cumhurbaşkanıyım. Padişahlık gibi demokrasi dışı lakapları reddederim” demelidir! Bu güne kadar dedi mi?
Diyemiyorsa ve “sükût ikrardan gelir” atasözünün bu günler için söylendiği ortaya çıkmış olur.
Daha ne diyeyim ki? Biraz da Türk Milleti konuşsun…
Sağlık ve başarı dileklerimle 06 Ekim 2016