Her geçen gün daha kötüye gidiyoruz. Bombalar, ölümler, tutuklamalar, basına saldırılar! Kaostan beslenen dikta özentisi bir âdemoğlu ve sadece şeklen var olan Başbakan ve demokratik kurumlar! Elbirlik güzel ülkemizi karanlığa, yalnızlığa sürüklüyorlar. İnsanın canı artık yazmak istemiyor, bugünlerin geleceğini yıllar önceden defalarca yazdık, söyledik. Cahil, hain, hırsız ve kalpleri taşlaşmış kişilerin elinde daha da kötüye gideceğimizi görmemek için kör olmak gerek!
Bugün ciddi konulara dokunmadan, biraz gırgır yapalım istedim.
Huzurlarınızda Başbakan Binali…
Binali Bey koltuğa önce ilişti, sonra da vücudunun alt tarafını sağa sola oynatıp iyice yerleştirdi.
Yüzüne seçimle gelmiş Başbakan havası verdi ve birkaç defa öksürdü. Bu aralar bazen sesi aniden incelip Türk filmlerindeki “Arap Bacı” gibi çıkıyor ve o konuştukça gazeteciler bile gülüyordu.
Sesini kontrol ettikten sonra konuşmasına başladı;
“Bana bakın ey Bankacılar, tefecilik yapmayın” diye adamlara bağırdı.
Fakat Bankacılar, trene bakar gibi bakmaya devam ettiler. Sanki Başbakan Binali’nin dediğini anlamamış gibiydiler!
Başbakan Binali tekrar konuştu; “Anlamadınız mı? Size söylüyorum, tefecilik yapmayın!”
Ama adamlar, boş gözlerle Başbakan Binali’ye bakmaya devam ettiler!
Başbakan Binali, basın danışmanını çağırıp sordu; “Ne oluyor bunlara yahu, robot mu bunlar?
Danışmanı; “Efendim bunların tamamı yabancı kökenli, Türkçe bilmediklerinden öyle mal-mal bakıyorlar” dedi!
Başbakan; “Oğlum, ben size yabancı bankaları mı çağırın dedim?
Gönderin bunları ve Türk bankacıları çağırın” diye talimat verdi!
Danışman; “Efendim, buradakiler zaten Türk Bankaları, ama sahipleri yabancı oldu. Çünkü 2002 yılından bu tarafa bir ikisi hariç tüm bankaların sahipliği yabancıların eline geçti!
Başbakan Binali; “Nasıl olur yahu, Avrupa ülkelerinde yabancılar en fazla %5 hisseye sahip olabilecekleri halde, nasıl oluyor da bizde hepsi yabancıların eline geçti! Bu ihaneti kim yaptı yahu?”
Danışman; Biz yaptık efendim biz yaptık. Bunu, dünya liderimize bir türlü anlatamadık. Tutturdu bir win-win hikayesi ama, kaybeden hep biz olduk yani!
Başbakan Binali; “Peki şimdi ne yapacağız? Ben bu adamlara ne diyeyim?”
Danışman; Efendim lütfen sert çıkmayın! Bunlara ipin ucunu verdik bir kere.
Bir defa bunları kızdırırsak, ekonomiyi kafamıza geçirirler maazallah!
Başbakan Binali; “O zaman, tefecilik yapmayın demenin İngilizcesini bir kâğıda yazıp bana ver, onu okuyayım. Şışşşt, büyük harfle yaz tamam mı?”
Başbakan Binali, konuşmasına tekrar başladı ve;
“Ladies and Gentlemen, yani bayanlar ve baylar;
Welcome yani hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Please Don’t be loansharks, (lütfen yani tefecilik yapmayın ayıp oluyor ama! Win-win yani, okey?)
Salonda buz gibi bir hava esti, bankacılardan biri elini kaldırdı ve “I am the owner of Turkbank. (Ben Türkbank’ın sahibiyim) I’d like to ask you something. (Size bir şey sormak istiyorum)
What is the meaning of SEFA? (Sefa ne demek) I know Sefa Pezevengi, is that same? (Ben sefa pezevengini biliyorum, ikisi aynı mı?)
Başbakan Binali, baktı ki iş b.ka sarıyor, toplantıyı bitirdi ve çekti gitti…
Ya Binali’ciğim, işte böyle! Anlamaz bunlar anlamazlar!
Boş ver sen üzülme nasipten gayrısı olmazmış. Ne demiş filozof Bergamus;
“Kıç nasipten çıkınca, uçkur düğüm tutmazmış? Koyver gitsin gari!
Çöz de al Bin ali, çöz de al!