Bir daire çizin ve ortasına bir nokta koyun! Bu noktada normal zekâlı insanlar vardır. Noktadan dairenin sınırına yaklaştıkça, kişinin zekâ oranı yükselir. Dairenin çizgisinin üzerinde dâhiler bulunur. Dairenin kenar çizgisinin hemen dışı “Delilik” olarak kabul edilir…
Yani dahilik ile delilik arasında çok az bir fark vardır. Çizginin dışına çıkıldığında, çıkanı herkes görür anlar ama sadece çıkan yani deliren görmez, anlamaz! O zavallı kişi her şeyi bildiğini, iyi yaptığını, herkesin onu takdir ettiğini zanneder. Bunlar bile gelişen tıp sayesinde kontrol altında tutulup, tedavi edilebilirler.
Bunların dışında birde, dairenin ne içinde ne dışında olanlar vardır. Cahil, bilmediğini bilmeyen, kendisinden başka kimseyi sevmeyen, hırsı aklının çok üzerinde olarak hayal aleminde yaşayan, paraya ve güce tapan, paraya ve güce ulaşmak için hırsızlık yapabilen, kul hakkı yiyen, kendi menfaati için insanları Allah ile aldatmaktan çekinmeyen, tek ayak üstünde kırk yalan söyleyen toplum zararlıları var! Bunlar plan-program bilmezler. Günlük yaşarlar ve deneme-yanılma metoduyla iş yapmaya kalkıp, sonunda duvara toslarlar…
Bu toplum zararlılarından siyasete girenler, en tehlikeli olanlardır. Eğer bunların eline güç geçerse, sadece bu nesli değil, gelecek nesilleri de tehlikeye atarlar. Bunlar bir gün; - “Türkiye dünyaya açılmalı, içine kapanmamalı”, ertesi gün “Biz bize yeteriz, AB veya Şangay olmazsa da olur” derler! -Evlerinde milyarlarca dolar saklarlar, vatandaşların 100 dolarına göz dikerler! -Kendileri dolarla-avroyla ihale yaparlar, vatandaşları TL kullanmaya çağırırlar! -Kendileri hata-yanlış-ihanet içinde olurlar, suçu başkalarının üzerine atarlar! -Kendileri darbecilerle kucak-kucağa olurlar, “Demokrasi Kahramanı” geçinirler! -Kendileri Avrupa’da mağaza kapatıp, bir defada milyonlarca avro harcarlar, utanmadan şov olsun diye gecekonduda oturan garibanın sofrasında resim çektirirler! -Kendileri namus-ahlak derler, çocuk istismarcısı dernekleri kollarlar! -Kendileri Vatana ihanet ederler, vatan için şehit olanları bile ayrıştırırlar! -Müslüman geçinirler ama boğazlarına kadar harama bulaşmışlardır!
Bunlar, sülük gibidirler, pençelerini geçirdikleri zaman kolay-kolay gitmezler, kaybı göze alıp koparıp atmak gerekir. Nasıl ki bağa dadanan ayıyı, pekmez s.çıncaya kadar kovalarsınız, bunları da taa fizana kadar kovalayacaksınız…
“Bir Katolik kiliseye gider, papazı bulur ve günah çıkarmak ister. -Papaz Efendi, benim bir günahım var, karımı aldattım, der! -Anlat evladım açılırsın, tanrı bağışlayıcıdır, der Papaz.
-Dün gece sekreterimin evine çalışmak için gittim. Hava yağmurluydu, orada kaldım ve gece sekreterimle beraber oldum! -Üzülme oğlum, sen dua et tanrı affeder, der Papaz.
-Geçen hafta patronum evine yemeğe çağırdı, hava yağmurluydu, orada kaldım, gece karısıyla beraber oldum! -Papaz ya sabır çeker ve üzülme oğlum tanrı bağışlayıcıdır, der.
-Papaz Efendi benim bir günahım daha var, der Katolik. -Anlat evladım, tanrı bağışlayıcıdır, der Papaz. -Katolik; “Geçen akşam kayınvalideme gittim, hava yağmurluydu”, der demez Papaz adamı susturur ve “Buraya da yağmur yağmadan s.ktir ol git ulan, seni bağışlayanı ben affetmem…”
Hava çok bulutlu, her an yağmur yağabilir, dikkat edin…
Sağlık ve başarı dileklerimle 06 Aralık 2016 Rifat Serdaroğlu