Demokratik ülkelerde kimse Cumhurbaşkanının-Başbakanın dünürünün, eniştesinin, kayınçosunun, damadının kim olduğunu bilmez. Bilmek için de zahmete girmez!
Fakat Libya’da herkes Kaddafi’nin dünürünü, kayınçosunu, eniştesini, damatlarını bilirdi ve onlardan Allah’tan korkar gibi korkardı!
Irak’ta Saddam’ın tüm akrabaları da bilinirdi. Suriye’de de Beşşar Esad’ın tüm akrabaları bilinir.
Demokrasinin olmadığı böyle ülkelerde bu akrabalar sanki millet onları seçmiş gibi, boklarında boncuk varmış gibi ülke yönetiminde görev alırlar. Daha doğrusu diktatör denen zübükler, popolarından korktukları için, kendilerini korumak amacıyla akrabalarını Genelkurmay Başkanı-İçişleri Bakanı- Ordu Komutanı gibi görevlere getirirler. Haa, bu yöntem onları korumaya yeter mi?
Diktatörlerden hiçbiri yataklarında ölmedikleri için, bu ilkel yöntemin fayda etmediği de görülmüştür…
Dünyaca saygın kuruluşların belirlemelerine göre bizde yani Türkiye’deki demokrasinin adı, “Hibrit Demokrasidir!”
Yani azıcık demokrasi, bol miktarda dikta!
Hibrit Demokrasinin üstüne bir de “Çok Saf” olduklarını kendileri itiraf eden, Arap hayranı yöneticileri eklerseniz, o azıcık demokrasiyi bile mumla arar hale gelirsiniz!
İşte bizler bu sebepten Dünür Orhan Uzuner’i, Kayınço Cemalettin Haberdar’ı, Enişte Ziya İlgen’i, Damat Berat’ı biliyoruz ve tanıyoruz!
Kontrollü bir darbe girişimi planlanır, sahneye konur ama Cumhurbaşkanına sözüm ona darbeyi, MİT-Emniyet-Genelkurmay Başkanlığı değil, Enişte Bey haber verir!
Niye? Eee adam enişte değil mi, her şeyin içinde olduğundan, her şeyi bildiğinden darbeyi bile devlet kurumlarından önce biliyor…
Binali Yıldırım dönemin Ulaştırma Bakanıdır. Kayınço Cemalettin Haberdar, Ulaştırma Bakanlığında yapılacak bir ihale için döviz olarak aldığı avantaları çantaya tıkıştırırken polis kamerasına yakalanır.
Bakanın yüzü kızarmaz, bilmezden gelir. Fakat nasıl oluyorsa Kayınço bir saat bile gözaltına alınmadan, gece nöbetçi mahkeme tarafından serbest bırakılır…
Binali Yıldırım yine dönemin Ulaştırma Bakanıdır. TBMM’den kaçırılan Sayıştay Raporuna göre, Erdoğan’ın Dünürü Orhan Uzuner’in “Betra” adlı şirketi, 2006-2010 yılları arasında Ulaştırma Bakanlığından aldığı ihalelere (biri hariç) hep “TEK BAŞINA” katılıp, kazanmıştır…
“Her yol Roma’ya çıkar” sözünün benzeri bizde “Yüklü devlet ihalelerinin tamamı Başbakanlığa çıkar” şeklindedir. Davutoğlu’nun şutlanıp, Binali Yıldırım’ın Başbakan yapılmasının bir sebebi de budur.
Bir de Damat Bey var biliyorsunuz! Size şunu sorsam; Kim bu Damat? Siyasette bir damla teri var mı? Enerji konusunda ne bilir ki, Enerji Bakanı yapıldı? Adamın tek özelliği Erdoğan’ın Damadı olması!
Başta söylediğim gibi böyle ilkel ve art niyetli atamalar sadece dikta yönetimlerinde ve Hibrit Demokrasilerde olur…
Erdoğan’ın akrabalarından biri olan Dünür Orhan Uzuner, Erdoğan’ı korumak için “Silahlı bir Örgüt” kurduğunu açıklayıverdi!
Böyle bir açıklamayı bizler yapsak, onlarca Savcı üzerimize gelirdi!
Bu adama sormak gerek;
-Devletin, Cumhurbaşkanını koruyacak silahlı güçleri yok mu?
-Siz İran’daki gibi “Pasdaran” güçlerini mi kuruyorsunuz?
-Dünürün sokağa çağırdığı insanlardan ölen olursa sorumlusu kim olacak?
-Her grup kendini korumak için silahlı örgüt kurarsa “Kamu Düzeni” nasıl sağlanacak?
-Dünür ve adamları hangi yetkiyle kendilerini Asker-Polis-Savcı- Yargıç yerine koyuyor?
-Dünür, hangi yetkiyle Emniyet Müdürüne soru sorabiliyor?
Bu kafa, “Hukuk Devleti ve Demokrasi” kafası değildir.
Bu kafa, “Kabile Devleti ve Ortadoğu” kafasıdır ve çağdışıdır…
Bu ülkede yaşayan hiç kimse kaynağını Anayasa’dan almadığı bir yetki kullanamaz. Kullanmaya kalkan ağır suç işlemiş olur!
Yoksa Erdoğan’ın Dünürü-Eniştesi-Kayınçosu- Damadı ve tüm sülalesi Anayasayı rafa mı kaldırdı? Bunlar şimdiden böyle yaparlarsa, Erdoğan Başkan olursa neler yapmazlar?
Sadece bu sebepten 16 Nisan’da HAYIR demek farzdır, farz…
22 Şubat 2017
Rifat Serdaroğlu