Paat diye gireyim!..
"Her şey oldu bitti, tamam" deyip... Anayasanın değiştirilen maddelerini bir tarafa bırakıp, içeriklerini de unutup gidecek miyiz?.. Çok lazım olduğunda nasıl olsa ilgili linkten tıklar bakar, hatırlar mıyız?..
Yok efendim... Öyle değil... Satırları işgal etmemek adına iç ve dış siyaset gündemimizin başlıklarını siz alt alta koyun. Hiç de öyle "sandığa gittik oyumuzu attık, tamam artık bir dahaki seçime kadar işimiz bitti" dedirtecek cinsten değil. 2019'u beklemeden kabul edilen anayasa değişikliğinin fiilen nasıl yürürlüğe sokulduğunu iliklerimize kadar yaşayacağız.
Langadanak konuya onun için girdim işte. 21'inci Yüzyıl Türkiye Enstitüsü Başkanı Cahit Armağan Dilek ile derin bir sohbete dalmıştık. Sincar, Karaçok, El Bab, Rakka, İdlip, IŞİD, PKK, YPG, ABD, Rusya, Suriye, İran derken birden nasıl oldu anlamadım. Laf döndü dolaştı referandum ve anayasa değişikliklerine geldi. Görüş ve analizlerine çok değer verdiğim Dilek, "4 buçuk artı paralel devlet yapılanması" dedi. "Nasıl yani" diye sordum. O da anlattı:
" İçi boşaltılmış bürokratik devlet yapısı
Bu yapı aslında mevcut devlet yapılanması (Bakanlıklar, kurumlar, kuruluşlar vs..) ama yapılan anayasa değişiklikleriyle içi boşaltıldı, Bakanların da bürokrat haline geldiği ancak karar alma veya inisiyatif kullanma yetkisi olmayan, sonuç alamayan bürokrasisi daha da artmış ve işlemez hale gelmiş devlet yapısı. Karar gerektirmeyen, rutine binmiş bürokratik işleri yaparken en üstten Başkan'dan gelen talimatlara öncelik veren devlet.
Kişi devleti yapısı
Tek karar vericinin olduğu, devletin açıklamasız ve gerekçesiz yeniden istediği şekilde yapılandırma yetkisinin tek bir kişide olduğu, bütün üst düzey atamaların veya görevden almaların başka bir makamın denetimi ve kontrolü olmaksızın tek bir kişi tarafından yapılıyor olduğu, savunma güvenlik politikalarının belirlenmesinin ve uygulatılmasının tek kişinin elinde olduğu, Meclis'in kanun yetkisiyle Cumhurbaşkanlığı kararname yetkileri arasında kesin ayırım yapılmadığı için yasama yetkisinin tek bir kişi tarafından kullanılabilecek olduğu bir yapıda Cumhurbaşkanı seçilen kişi adeta bir devlet gücündedir.
Parti devleti yapısı
Cumhurbaşkanı partili olmasıyla partinin genel başkanı da olacak. Cumhurbaşkanı'nın bir çok talimatını parti teşkilatı üzerinden vermesinin önü açılmaktadır. Bütün yetkileri üzerinde toplamış bir Cumhurbaşkanı'nın talimat verirken onun parti işi mi devlet işi mi ayırdında olma ihtiyacını hissetmesi beklenemez. Çünkü talimatının bir şekilde kanunlara göre sorumlu noktalara ulaşacağını farz edecektir. İşte tam da bu noktada parti devleti ortaya çıkmaktadır. Her seviyedeki parti yöneticileri Cumhurbaşkanı'nın talimatı olsun olmasın partinin taleplerini Cumhurbaşkanı talimatıymış gibi bürokratik işlemleri yapmak durumundaki resmi devlet yapısına yine talimat olarak ulaştıracaktır. Resmi devlet yapısındaki örneğin, bir Bakanlık, Valilik ya da Kaymakamlığın parti tarafından kendisine ulaştırılan hususun Cumhurbaşkanı talimatı olup olmadığını Cumhurbaşkanı'ndan teyit etmesi mümkün değildir. Mecburen kabullenip yapacaktır.
Danışmanlar devleti yapısı
Bu karmaşık yapı içinde işini yaptıramayan, resmi yollardan içi boşaltılmış bürokratik devlet yapısı içinde taleplerine cevap alamayanlar tek karar vericiye ulaşmak için aracı, tanıdık, eş-dost bulma arayışına girişecektir. Bu bağlamda mevcut fiili uygulamanın oluşturduğu kültürün de etkisiyle her seviyedeki danışmanlar devreye girecektir. Bu ister istemez yasa dışı bir yapının ortaya çıkmasına da neden olacaktır. Çünkü tek karar vericiye ulaşma vaadi üzerinden kurulacak yapı, kanunlarda yer alamayan bir karar alma süreci uygulamaya girmiş olacaktır.
Eyaletli devlet yapısı (PKK devletçiği)
Cumhurbaşkanı'nın bir kararnameyle yeni yönetim birimleri, en çok bilinen haliyle bölge yönetimleri oluşturma yetkisi vardır. Bu en açık anlamıyla özerk bölge ya da eyalet yönetimi oluşturmadır. Türkiye'de böyle bir yapıyı açıkça talep eden isteyen tek örgüt var, o da PKK terör örgütü. PKK'yı taşeron olarak kullanan dış aktörler de yıllardır bu dayatmayı yapmaktadır. Meclis'ten böyle bir düzenlemeyi geçiremeyen PKK ve dış destekçilerinin bütün yetkilerin toplandığı tek bir kişiyi baskı ve şantajlarla bu düzenlemeye zorlayacaklar tespiti hiç de abartı değildir. PKK'nın bu yapıyı Doğu ve Güneydoğu'da isteyeceği düşünüldüğünde "buçuk" paralel yapılanma olarak görülebilir. Tabii şimdilik bu buçuk yapılanma için PKK gözüküyor ama ilerleyen dönemlerde o adı sık sık telaffuz edilen alt kimliklerden de buçuk yapılanma isteyenler olur mu? Örneğin, 4 milyon Suriyeli göçmenin yoğun yaşadığı Gaziantep-Kilis-Hatay bölgesinde "Küçük Suriye" bölgesi oluşması için baskı oluşur mu bilinmez.
İşte 4 buçuk artı paralel devlet yapılanması dediğim şey budur."
Bir uyarı daha yaptı Cahit Armağan Dilek;
"2003'ten bu yana yoğunlaşan FETÖ paralel yapılanması ve çözüm süreciyle birlikte PKK'nın oluşturduğu bölgesel paralel yapıların Türkiye Cumhuriyeti'ni ne kadar büyük bir terör sarmalına soktuğunu ve 15 Temmuz darbe girişimine maruz bıraktığını yaşadık. Halen FETÖ paralel devlet yapılanmasıyla mücadele edildiği bir ortamda; FETÖ'nün henüz devletin içinden temizlenemediği, yeni arayışlara girişebileceği değerlendirmeleri de dikkate alındığında yeni anayasanın yeni paralel yapılanmalar üretilmesine ortam sağlayacağı tehlikesini mutlaka görmeliyiz. Çünkü halen varlığını sürdüren FETÖ'nün yanında ortaya çıkabilecek yeni paralel yapılanmalar Türkiye Cumhuriyeti devletini yönetilmez devlet ya da başarısız devlet (failed state) haline getirecektir."
Siz en iyisi, yeni anayasa kitapçığını başucunuzdan ayırmayın!..