Genç sessiz sakin birer ergin idiler. Çekingen bir yapıları vardı. Fazla konuşmaz, yüksek sesle kahkaha atmazlardı! Çünkü günah olduğu söylenmişti onlara! Hususi Hulusivil ’in en samimi arkadaşları Tornacı Hamdi Ustanın oğlu Sakal Abdullah ile Kokucu Muzaffer’in oğlu Kel Fehmi idi! Üç arkadaş, bir akşam 2,5 liraya en ucuzundan “Köpek öldüren” diye bilinen Dimitrokopulo adlı şaraptan büyük şişe alarak, Erciyes Dağı eteklerine gittiler ve demlenmeye başladılar. Gençlik işte hem içtiler hem de sohbete daldılar. Birden öyle bir patlama oldu ki, sanki yer yerinden oynadı! Durum sonradan anlaşıldı, oturdukları yer Ramazan topu atılan tepenin altıydı! 30 Ağustos sebebiyle, fener alayı geçerken görevliler top atışı yapıyorlardı! İşte onun ve sakal Apo’nun birer kulağı o akşam gitmişti, kaput yani! Askeri Okula torpille girebilmişti! O günden beri üç arkadaş arasında onun adı “Sağır Paşa” kalmıştı… (Bu anlatılanların Exeter Üniversitesi yatakhanesi ile bir ilgisi yoktur. Gerçekte hiç kimse ile ilgisi yoktur. Olay tek adam rejiminin yaşandığı ve herkesin trene bakar gibi seyrettiği bir güzel ülkede yaşanmıştır. Yazı esnasında hiçbir canlıya zarar verilmemiştir!)
Kozmik Odada saklanan bu tarihi gerçeği, bazı kendini bilmezlerin Hulusivil Paşaya “Ne biçim Paşasın? Darbe girişimi oluyor, yaverin işin içinde, darbeciler dibinde sen duymuyorsun, yoksa sağır mısın” diye yüklenmeleri üzerine yazıyorum!
Yazık adama yahu! İnsana bu kadar yüklenilmez ki! Paşa gerçekten sağırdır. Değil karargahında yapılan darbeyi duymak, makam odasında bomba patlasa duyamaz garibim! Kötü niyet yok yani!
Bak Cankuş Paşacığım! İyisi mi sen bu işi bırak. Yoksa çok üzüleceksin. Hem sana yeni bir iş buldum! Ankara’yı parsel-parsel FETÖ’ne satan kapkara saçlı 70 yaşında Melih Gökçek var ya, hah sen onun yanına Zabıta Müdürü ol. Büyük Atatürk’ün giydiği üniforma sana çok bol geldi be Paşacığım. Ne sen üzül ne de bizi üz! Rabbim ve milletim beni affetsin de ve atla Gökçek’in
yanına kurtar kendini! Para kimdeymiş o zaman bana hak verirsin. Kulağına günde 3 defa da ikişer damla Güvey Otu damlası damlat, sağırlığa birebirdir…
DAMAT VAR GÜVEY VAR!
Genel Yayın Yönetmenleri eskiden terör örgütlerinin hedefi olurlardı! Rahmetli Abdi İpekçi ve rahmetli Çetin Emeç gibi değerlerimizi terör belası aldı gitti bizlerden. Genel Yayın Yönetmenliği, Fikret Bila ile Erdal Şafak’a kalınca bu işi damat mı, güvey mi olduğu belli olmayan “el çocukları” yapmaya başladı!
Allah, her kız babasına “Damat şansı” versin der Halkın Filozofu Bergamus! Damat iyi biri çıkarsa, hiç zahmetsiz bir de erkek evlat sahibi olursun. Ama bir de kötü çıkarsa! Hem kızından olursun hem de canından olabilirsin! Bu yüzden kızını evlendirecek babalar, uzak görüşlü ve vizyon sahibi olmalıdır…
Ebru Gündeş bildiğiniz gibi Rıza Zarraf ile bir aşk izdivacı yaptı. Babası Remzi Gündeş’e bir ev hediye etmek istedi, Rıza’da para b.k gibi idi! Uzak görüşlü, vizyon sahibi Remzi Bey “Ben Gazi çocuğuyum. Bugüne kadar şerefimle yaşadım. Kaynağı belli olmayan para ile alınan evi kabul etmem” dedi evi reddetti ve damadı gibi cezaevine girmekten kurtuldu!
Yasin El Kadı’ya kızını verip, adamın 8 kadın ile evli olduğunu öğrenen şaşkın babalar gibi olmamak gerek!
Bu arada sosyal medyada binlerce “Damat Geyiği” var. Bazılarını sunalım; -Come on Beraat, You can do it. Save us! (Amerika’dan geldi!)* -Bundan böyle Kadir Topbaş düşünsün! -Damadı tarafından öldürülenler “Aile Şehidi” kabul edilip, kalanlara maaş bağlansın! -Damat, Ramazan Bayramı ile Kurban Bayramı’nı karıştırdı! -Damadın zeki, çevik ve psikopat olanı tercih edilmemelidir!
Yazıyı bağlarken, Saraydan yukarıdaki İngilizce cümlenin tercümesi geldi! Yayınlıyor ve bu cümleyi göndereni en kalbi duygularımla kınıyorum. *(Haydi Beraat, Sen de yapabilirsin. Kurtar bizi!)
Sağlık ve başarılar dilerim. 01 Haziran 2017 Rifat Serdaroğlu