Öylesine bir toplumsal beyin felci içindeyiz ki, ne yazsak kâr etmiyor! Sanki bu rezaletler başka bir ülkede, başka bir dünyada oluyor! Sanki çalınan gelecek, Türk Milletinin değil de marslıların geleceği!
İki tarafı uçurum olan daracık bir yolda bisiklet kullanan biri gibi Erdoğan! Düşmemesi için devamlı pedal çevirmesi şart. Durduğu an düşecek! Enerjisini herkesle kavga etmekten, kendisi gibi düşünmeyenlere hakaretten, Cumhuriyet değerlerini yıkmaktan, çağdaşlıktan uzaklaşmaktan alıyor!
Türkiye’yi o hale getirdiler ki; -TBMM’de kimin konuşup kimin konuşamayacağına Erdoğan karar veriyor! - “Kurtuluş Savaşında keşke Yunan galip gelseydi” diyen kansız, Erdoğan’ın masasının baş konuğu! - “15 Temmuz, Millî Mücadele ile kıyaslandığında ondan kat be kat daha üstün milli bir destandır” deyip Kurtuluş Savaşımıza ve şehitlerimize hakaret eden hain, Erdoğan’ın ve Hulusivil Paşanın akıl hocası! -Üzerinde “Hero” yazan tişört giymek yasak, giyenler Türkiye’nin her yerinde (Bilecik-Erzurum) anında gözaltına alınıyor ama ilkokullarda sıkmabaş serbest! - “Ne Mutlu Türküm Diyene” ve “Milli andımız” yasak, El Kaide terör örgütünün sapık kurucularından Abdullah Azam’ın adını caddelere vermek serbest!
Şimdi sıra Anıt Kabir’e geldi! Dünyanın en zengin kişilerinden olan, Ankara’yı parsel-parsel FETÖ’ne satan İ. Melih Gökçek, aklı sıra ağlarını yavaş-yavaş örüyor. Amaçları Atatürk’ü ziyaret etmeyi engelleyip, unutturmak! Bilmedikleri ise şudur; Anıt Kabir Türk Milletinin kutsallarının, özgürlük sembollerinin, cumhuriyetinin en önemlilerinden biridir. Oranın bir taşına dokunulduğunda, dokunanında dokunduranında siyaseten destek verenin de analarından emdiği süt burunlarından gelir, doğduklarına pişman olurlar!
Bademler, Türk Milletinin sabrının taşmak üzere olduğunu iyi bilmelidirler. Yetti artık, yetti…
Bademin biri, yeni müteahhitlerinden bir arkadaşının ofisine ziyarete gider. Arkadaşının nefis sarışın sekreterini görünce dibi düşer ve sorar; “Nereden buldun bu afeti yahu!”
Arkadaşı; Aslında o bir robot. Ama müthiş yapmışlar. Bir defa mesai endişesi yok. 24 saat emrinde. Yıllık izin yok, yaşlanmaz, şişmanlamaz. Her işi yapar, der! Badem nereden aldığını sorar ve gider. Birkaç gün sonra Badem, arkadaşını telefon ile arar; “Hastaneden arıyorum hocam. Ben de aldım senin robottan, her şey gayet iyi gidiyordu. Ama hocam insan söyler ya… Robotun bacak arasındaki delik meğer kalemtıraşmış!
Bir daha uyarmak istiyorum Bademleri; Eğer Anıt Kabir ve Atatürk ile uğraşmaya devam ederseniz, başınıza gelecekleri şimdiden düşünün! Sonunda kaybettiğiniz kalemtıraşa kaptırılan kısım olmaz, büyük başınızı da kaybedebilirsiniz…
Sağlık ve başarı dileklerimle 20 Temmuz 2017 Rifat Serdaroğlu