Anlatabileceklerim de aslında yaşayabileceklerim kadar, belki az biraz farklı. Anlatırken oluşturduğum dünya benim ne kadar dışımda olabilir ki. Sınırsız bir dünya yok kurmacada da . Kendi gerçekliğimin üzerinde yükseliyor her şey. Bazen yazdıklarımı okurken anlattıklarımın içinde kendime bir imgeden ya da direk bir objenin arkasından, saklanmış baktığımı görüyorum.
Yazarken de yaşarken olduğu kadar sıkışıp kalmak var. Yazının da kendi açmazları var. Bu dünyada derdi tasası olmayan biri yok ki zaten. Beni bugün mutlu eden şeyin yarın zora sokma ihtimali çok fazla. Bu durum iki sebepten, ilki beni mutlu eden şeyden hep mutluluk beklememden ikincisi ise beklentimi hep yükseltmemden.
İnsan ilişkileri diyaloglardaki sorunlarıyla var anlıyorum. Suçlar karşılıklı. Ama kendi kendimizi dünyaya anlatma şeklimizdeki mutsuzluğun tek suçlusu ve açıklaması gene biziz.
Yazıdan çok şeyler bekliyorum galiba yani kendi yazdığımdan. Oysa bana verdiği koca bir somutlaştırma. Şu an içinde bulunduğum memnuniyetsizliği ve karmaşayı gene ben bu kelimelerle anlatıyorum. Yani bir aralar beni iyileştirdiğini düşündüğüm çözümlemelerim şu an sadece bir tutanak ,bir can sıkıntısı vesikası olarak kalıyor.
Galiba en büyük sorunlardan birisi de malzemenin gündelik ve vazgeçilmez oluşu. Yani herkesin yaptığı şey yazı yazmak. Dilekçeden tut adını yazdığın evraklara ya da kargoya yazdığın adrese kadar hepimiz yazıyoruz, farklı bir estetik katmaya çalışmak çok zor. Yani herkesin alfabesini sanat malzemesi yapmaya çalışmak çılgınlık. Yazı bu yüzden çok eşsiz. Günlük hayatta fotoğraf resim heykel ya da sinemayı yahut müziği bu kadar çok direk olarak iletişim için kullanmıyoruz. Onlar hep biraz daha estetik ifadeye yakın. Gerçi bu durum fotoğraf için de değişmeye başladı. Fotoğraf da artık iletişimin temel unsurlarından biri oldu teknoloji sayesinde. Arkadaşına attığın fotoğrafla eserin olarak ifade ettiğin fotoğraf aynı şey mi?
Neyse son on yılda hayata da yazıya da bakışım daha karamsar oldu. Ne iyi bir şeyler yazdığımı düşünüyorum ne de yazacağımı. Hayat için de aynısı geçerli. Fakat yaşam sevinci değil de yaşamak hırsı ve yazmayınca içine düşeceğim büyük kuyu her şeyden kaçmama mani oluyor.