TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik geçen hafta Cumhuriyet’e konuştu! Başkan şunları istedi; -OHAL kaldırılmalıdır. -Müftülerin nikah konusunda herhangi bir faaliyetleri olmamalıdır. -Ülkede basın özgürlüğü belli bir güvencede olmalıdır. -Türk dış politikası yeniden genel bir yönlendirmeye alınmalıdır. -Daha fazla diyalog ve hukuka ihtiyaç vardır. -Eğitimde, sorgulayan özgür düşünen dijital okuryazarlık ve yabanı dil bilen gençler yetiştirilmelidir. Ne denir ki? İsteyenin bir yüzü kara, vermeyeninki tencerenin dibi gibi kapkara! İstemek tamam da ilk sorulması gereken, TÜSİAD Başkanının bunları niçin istediğidir? İkinci olarak sorulması gereken ise kimden istediğidir? Demokrasi ile yönetilen ülkelerde OHAL olmaması, Lâiklik ilkesine mutlak uyulması, basın özgürlüğü, diyalog, hukuk devleti ve çağdaş eğitim zaten var olması gereken değerlerdir. Bu değerler birilerinin tekelinde olacak, himmetine bırakılacak veya birinden istenecek değerler değildir. Tıpkı hava gibi, su gibi, gıda gibi! Bunlar bizim doğal haklarımızdır. Kimseden istenmez, bu haklar yoksa, elde etmek için ölümüne mücadele edilir. Bu değerler Atatürk Cumhuriyeti sayesinde vardı ve zaten bizim idi. Başkanın sözlerine göre bu değerler elimizden alınmış ki, tekrar istiyor! Bu değerlerimizi kim hazmettire-hazmettire elimizden aldı? AKP adlı bir parti… İkinci olarak, TÜSİAD Başkanı bu değerleri kimden geri istiyor? Bu değerleri elimizden zorla ve zorbalıkla alan, Anayasa Mahkemesi tarafından “Lâiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğu için mahkûm edilmiş “Sabıkalı” bir partiden ve onun liderinden! Sayın TÜSİAD Başkanı, Sizin ve üyelerinizin demokrasi adına hiçbir şey istemeye yüzünüz yoktur. Neden mi? -Erdoğan, TÜSİAD Yüksek İstişare toplantınıza katıldı ve TV canlı yayınında yüzünüze karşı hepinize hakaret etti. İçinizden bir kişi bile “Bana hakaret edemezsiniz” deyip salonu terk etmedi. Aksine toplantının sonunda hepiniz, onu ayakta alkışladınız. -Erdoğan için, “Belediye Başkanlığından sonra 1 Milyar Dolar parası var” dediniz, sonra da gidip önünde eğildiniz. -Gazete ve televizyonlarınızı iktidarın emrine verdiniz, Türk Milletinin doğru haber alma hakkını kendi menfaatiniz için sattınız. Şimdi hiç olmazsa susun da konuşup, ülkede gerçek sivil toplum kuruluşu varmış gibi yapmayın… Herkes şunu iyi bilmelidir; AKP ile iş tutan, AKP’ye baston olan, AKP FETÖ’nü-IŞİD’i- Çözüm Sürecini piyasaya sürerken “Akil İnsan” diye AKP’ye çalışan, görevde iken susup Erdoğan’ı baş tacı ve nikah şahidi yapanlar, partisinden atıldıktan sonra bile Erdoğan’ı eleştirmekten korkanlar, Fethullah Gülen’den AKP milletvekilliği dilenenler, ABD’de üçer-beşer villa satın alanlar, Özer Uçuran Çiller’in beslemesi olanlar, diploma sahtekârları ile bu açmazdan çıkamayız. Defalarca söyledik! Kişisel hırslar ve beklentiler ülke çıkarlarının önüne konduğu zaman, bu sıkıntılar bitmez, artar… Sağlık ve başarı dileklerimle 26 Ekim 2017 Rifat Serdaroğlu