Çanakkale Haber

Puna GÜLEÇÖZ
Köşe Yazarı
Puna GÜLEÇÖZ
 

NÜKLEER GERÇEĞİMİZ

EY DÜNYA İNSANLARI; Geri dönüşü olmayan bir yola çıkmaya hazır mısınız? Muhtemelen değilsiniz. Fakat farklı düşünenler de var elbette. Nükleer silahlanma yarışı her ne kadar Soğuk Savaş dönemine has bir politika olsa da günümüzde çok ciddi bir gerçek. Baş rol oyuncularımız; Rusya, ABD, Kuzey Kore ve İran. Noam Chomsky, bunu şöyle tarif etmişti: “Nükleer bir savaştan birkaç dakika uzakta olduğumuz bir gerçek. Avrupa’ya gönderilen nükleer misilleme sistemi de biz dünya insanlarını nükleer savaşına bir adım daha yaklaştırıyor.Yazılarımı takip edenler bilirler yıllardır bu konu üzerinde oldukça yoğunlaşıyorum.Medeniyetler elbette zamanı geldiğinde çatışacaklardı,Bu ezelden beri hep böyledir.Bilenler vardır sanıyorum; Siyaset bilimci Samuel Huntington 1993’te bir makale yazdı ve tartışma başlatmıştı. Huntington, Soğuk Savaş sonrası dünya için kafasında yeni bir harita yarattı. ABD ve AB’yi Batı medeniyeti kabul etti; sonra da onun İslam medeniyetiyle sorun yaşayacağını iddia etti. O coğrafyanın üzerine de eski Sovyet Bloku’na benzer Ortodoks medeniyet cephesini yerleştirdi. Akademik dünyada bu görüşe çok itiraz yükseldi. Derken 11 Eylül saldırılarıyla Huntington tekrar konuşuldu. IŞİD gündemiyle birlikte Hungtinton’ın fikirleri yine iktidar oldu. Benim şahsi fikrime gelince; Nedense Çin e yoğunlaşmış durumdayım.O kadar büyük acısı ve beslediği intikamı var ki bir gün bunu taşıyamayacağını düşünüyorum; Merak etmeyin ne kadar biz Türkleri Şangay beşlisi içerisinde önemsiyor gözükselerde, geçmiş tarih onlara Türk’ü ezberletmiştir. Çin, askeri anlamda Üçüncü Dünya Savaşı için en çok yatırım yapan ülke. Nüfusun yüzde 74’ü, bu savaşın kazanılacağını düşünüyor. Birkaç yıl önce İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin yıl dönümünü kutladıklarında, Tiananmen Meydanı’nda devasa bir askeri şovla kutlayan ülke, en korkutucu ve yeni silahlarını da sergilemişti. Sanırım bunu haber yapmıştım.Bunlardan biri uçak gemisi avcısı olarak bilinen DF-21D. 3000 kilometre menzili olduğu iddia edilen bu füzeyle Pekin, Pasifik Okyanusu’nu Çin Gölü haline getirebilir güçteydi. Bir başka araştırmama göre ise; Büyük orta doğu projesinden gerçekte medeniyetler çatışmasının ötesinde bir anlam aramamız gerekmektedir,BOP aslında Çin'i hem jeopolitik hem de hamadde kuşatmasından başka bir şey değildir. Yine birkaç yıl önce Çin balistik füzeyle eski meteroloji uydusunu vurduğu bilgisi dışarıya sızmıştı. Peki ne olmuş vurmuşsa diyebilirsiniz. ABD savaş manevrasının 0 60’ ını uydularına borçludur,ABD bunun kendi varlık yapısı için çok tehlikeli olduğunu açıklarken Çin denemeyi redetti. Çin destekli Kuzey Kore nükler denemelerde başarılı olduğunu açıkladı Çin ne kadar buna karşı gibi gözüksede aslında bu pasif savunma gereğiydi. Çin kurnazlık siyasetinin duvayenlerindendir. Güçlerini koruyarak,batının ortadoğu açmazlarından bölünmüş ve yorgun çıkmasını bekliyor olabilir.Dünya, nükleer kırizin arifesinde güç çekişmelerinin tam ortasındaki İran nükleer enerji politikasıyla nükler güç olmanın peşinde, yaptırımlar vız gelir tırıs gider nede olsa spot pazarın tek egemeni konumunda. Meşru olmayan yollardan hammadde transverlerini sağlayan Irak da artık olmadığına göre! hızla büyüyen Çin ve Hindistan pazarları bu spot pazarlardan hammadde ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar, peki nereye kadar gider bu? Bir dönem büyük bir hızla büyüyen ekonomiler kalıcı hammadde ve pazar arayışına kaçınılmaz olarak yöneleceklerdi—ki bu hala devam etmekte-Neredeyse tüm dünya ekonomileri buna yoğunlaşmış durumda, buda dünya denen pastanın yeniden paylaşılması anlamına geliyor birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi hiçbir paylaşım barışçıl olmamıştır.Küresel ısınma zaten kıt olan kaynakları iyice tüketmekte kalmayıp insanlık aleminin romantik gelecek hayellerinide baltalamaktadır.Yeniden konuya geri dönecek olursak İran ‘ın nükleer güç olma arzusu Amerika’nın doğrudan müdahalesini getirecektir,ırakta zaten zor durumda olan Amerika bunu uydu devletlerinin üzerinden sağlamak peşindedir .Sanırım sıra Mısırda ve bu şekliyle bütün orta doğuya yayılacak gibi gözüküyor tabi İsrail faktörünü gözden kaçırmamak gerekiyor,kendi varlığını tehlikede gören İsrail aceleci davranabilir Türkiye doğabilecek bölgesel savaşlara doğrudan katıldı biliyorsunuz. Bu zaten kaçınılmazdır, başka da bir seçenek yok. İran; Çin ve Rusya’nın perde arkası desteğini almıştır İran’a yönelik bir saldırı Çin ve Rusya’nın seslerini yükseltmesine neden olacak gibi görünüyor, çıkarlar bunu gerektirecek kanaatindeyim. Peki bu çekişmenin hangi aşamasındayız? psikolojik savaş .Son dönem Holiywood filmlerine baktığımızda bu hazırlığın bir parçasını görmememiz pek ala mümkün.Ve orta doğu bunun merkezi olacak gibi gözüküyor. Oyun masasının karşı tarafında Çin,Rusya,Hindistan bu tarafında ise ABD ve AB var.(AB genişleme sürecinin getirdiği sorunlar bütünlüklü avrupa vizyonunu geleceğini muğlaklaştırmaktadır).İngiltere’nin misyonu ise muamma hala yeryüzünün kendilerine ait olacağı inancındalar. Bu hazırlık o kadar ciddi bir aşamaya vardı ki yapay zeka ve buna bağlı savaş robotları dahi geliştiriliyor.Nedeni aslında basit dünya nüfusu hidrojen’e ne kadar dayanıklı ki? Adamlar herşeyi en ince detaylarıyla planlıyor ve gerçekleştiriyor.Dünya’nın sonu mu bilinmez.Fakat büyük acıları öngörmek olağan. Bir Not Düşüyorum verilerin orta yerine; Hiroşima ve Nagazaki’ye ilk atom bombası atıldığında bir grup Amerikalı bilim adamı Termo-Nükleer felakete dikkat çekmek istemişler ve sonuçta komünist ajanı olmakla suçlanmışlardı.Gerçeğin görünmeyen bir yüzü vardır. Bırakın kutlamalar başlasın o vakit. Bütün bunların sonunda Albert Einstein’in sözleri aynen şöyle olmuştur: “Sadece iki şey sonsuzdur evren ve insanoğlunun aptallığı.!” Ve yine Einstain’ ın şu sözünü önemsiyorum ” 3. Dünya Savaşı'nı bilmem ama insanoğlu, 4. Dünya Savaşı'nda taşlar ve sopalarla savaşır!” Eğer bu savaş gerçekleşirse insanoğlu tekerleği yeniden icat etmek zorunda kalacak doğru.Tüm bunların kurgudan ibaret olması dileklerimle…Sevgi ve bilgiyle kalın /Puna Güleçöz.
Ekleme Tarihi: 31 Ekim 2017 - Salı
Puna GÜLEÇÖZ

NÜKLEER GERÇEĞİMİZ

EY DÜNYA İNSANLARI; Geri dönüşü olmayan bir yola çıkmaya hazır mısınız? Muhtemelen değilsiniz. Fakat farklı düşünenler de var elbette. Nükleer silahlanma yarışı her ne kadar Soğuk Savaş dönemine has bir politika olsa da günümüzde çok ciddi bir gerçek. Baş rol oyuncularımız; Rusya, ABD, Kuzey Kore ve İran. Noam Chomsky, bunu şöyle tarif etmişti: “Nükleer bir savaştan birkaç dakika uzakta olduğumuz bir gerçek. Avrupa’ya gönderilen nükleer misilleme sistemi de biz dünya insanlarını nükleer savaşına bir adım daha yaklaştırıyor.Yazılarımı takip edenler bilirler yıllardır bu konu üzerinde oldukça yoğunlaşıyorum.Medeniyetler elbette zamanı geldiğinde çatışacaklardı,Bu ezelden beri hep böyledir.Bilenler vardır sanıyorum; Siyaset bilimci Samuel Huntington 1993’te bir makale yazdı ve tartışma başlatmıştı. Huntington, Soğuk Savaş sonrası dünya için kafasında yeni bir harita yarattı. ABD ve AB’yi Batı medeniyeti kabul etti; sonra da onun İslam medeniyetiyle sorun yaşayacağını iddia etti. O coğrafyanın üzerine de eski Sovyet Bloku’na benzer Ortodoks medeniyet cephesini yerleştirdi. Akademik dünyada bu görüşe çok itiraz yükseldi. Derken 11 Eylül saldırılarıyla Huntington tekrar konuşuldu. IŞİD gündemiyle birlikte Hungtinton’ın fikirleri yine iktidar oldu.

Benim şahsi fikrime gelince; Nedense Çin e yoğunlaşmış durumdayım.O kadar büyük acısı ve beslediği intikamı var ki bir gün bunu taşıyamayacağını düşünüyorum; Merak etmeyin ne kadar biz Türkleri Şangay beşlisi içerisinde önemsiyor gözükselerde, geçmiş tarih onlara Türk’ü ezberletmiştir. Çin, askeri anlamda Üçüncü Dünya Savaşı için en çok yatırım yapan ülke. Nüfusun yüzde 74’ü, bu savaşın kazanılacağını düşünüyor. Birkaç yıl önce İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin yıl dönümünü kutladıklarında, Tiananmen Meydanı’nda devasa bir askeri şovla kutlayan ülke, en korkutucu ve yeni silahlarını da sergilemişti. Sanırım bunu haber yapmıştım.Bunlardan biri uçak gemisi avcısı olarak bilinen DF-21D. 3000 kilometre menzili olduğu iddia edilen bu füzeyle Pekin, Pasifik Okyanusu’nu Çin Gölü haline getirebilir güçteydi. Bir başka araştırmama göre ise; Büyük orta doğu projesinden gerçekte medeniyetler çatışmasının ötesinde bir anlam aramamız gerekmektedir,BOP aslında Çin'i hem jeopolitik hem de hamadde kuşatmasından başka bir şey değildir. Yine birkaç yıl önce Çin balistik füzeyle eski meteroloji uydusunu vurduğu bilgisi dışarıya sızmıştı. Peki ne olmuş vurmuşsa diyebilirsiniz. ABD savaş manevrasının 0 60’ ını uydularına borçludur,ABD bunun kendi varlık yapısı için çok tehlikeli olduğunu açıklarken Çin denemeyi redetti. Çin destekli Kuzey Kore nükler denemelerde başarılı olduğunu açıkladı Çin ne kadar buna karşı gibi gözüksede aslında bu pasif savunma gereğiydi. Çin kurnazlık siyasetinin duvayenlerindendir. Güçlerini koruyarak,batının ortadoğu açmazlarından bölünmüş ve yorgun çıkmasını bekliyor olabilir.Dünya, nükleer kırizin arifesinde güç çekişmelerinin tam ortasındaki İran nükleer enerji politikasıyla nükler güç olmanın peşinde, yaptırımlar vız gelir tırıs gider nede olsa spot pazarın tek egemeni konumunda. Meşru olmayan yollardan hammadde transverlerini sağlayan Irak da artık olmadığına göre! hızla büyüyen Çin ve Hindistan pazarları bu spot pazarlardan hammadde ihtiyaçlarını karşılamaktadırlar, peki nereye kadar gider bu? Bir dönem büyük bir hızla büyüyen ekonomiler kalıcı hammadde ve pazar arayışına kaçınılmaz olarak yöneleceklerdi—ki bu hala devam etmekte-Neredeyse tüm dünya ekonomileri buna yoğunlaşmış durumda, buda dünya denen pastanın yeniden paylaşılması anlamına geliyor birinci ve ikinci dünya savaşlarında olduğu gibi hiçbir paylaşım barışçıl olmamıştır.Küresel ısınma zaten kıt olan kaynakları iyice tüketmekte kalmayıp insanlık aleminin romantik gelecek hayellerinide baltalamaktadır.Yeniden konuya geri dönecek olursak İran ‘ın nükleer güç olma arzusu Amerika’nın doğrudan müdahalesini getirecektir,ırakta zaten zor durumda olan Amerika bunu uydu devletlerinin üzerinden sağlamak peşindedir .Sanırım sıra Mısırda ve bu şekliyle bütün orta doğuya yayılacak gibi gözüküyor tabi İsrail faktörünü gözden kaçırmamak gerekiyor,kendi varlığını tehlikede gören İsrail

aceleci davranabilir Türkiye doğabilecek bölgesel savaşlara doğrudan katıldı biliyorsunuz. Bu zaten kaçınılmazdır, başka da bir seçenek yok. İran; Çin ve Rusya’nın perde arkası desteğini almıştır İran’a yönelik bir saldırı Çin ve Rusya’nın seslerini yükseltmesine neden olacak gibi görünüyor, çıkarlar bunu gerektirecek kanaatindeyim. Peki bu çekişmenin hangi aşamasındayız? psikolojik savaş .Son dönem Holiywood filmlerine baktığımızda bu hazırlığın bir parçasını görmememiz pek ala mümkün.Ve orta doğu bunun merkezi olacak gibi gözüküyor. Oyun masasının karşı tarafında Çin,Rusya,Hindistan bu tarafında ise ABD ve AB var.(AB genişleme sürecinin getirdiği sorunlar bütünlüklü avrupa vizyonunu geleceğini muğlaklaştırmaktadır).İngiltere’nin misyonu ise muamma hala yeryüzünün kendilerine ait olacağı inancındalar. Bu hazırlık o kadar ciddi bir aşamaya vardı ki yapay zeka ve buna bağlı savaş robotları dahi geliştiriliyor.Nedeni aslında basit dünya nüfusu hidrojen’e ne kadar dayanıklı ki? Adamlar herşeyi en ince detaylarıyla planlıyor ve gerçekleştiriyor.Dünya’nın sonu mu bilinmez.Fakat büyük acıları öngörmek olağan.

Bir Not Düşüyorum verilerin orta yerine; Hiroşima ve Nagazaki’ye ilk atom bombası atıldığında bir grup Amerikalı bilim adamı Termo-Nükleer felakete dikkat çekmek istemişler ve sonuçta komünist ajanı olmakla suçlanmışlardı.Gerçeğin görünmeyen bir yüzü vardır. Bırakın kutlamalar başlasın o vakit. Bütün bunların sonunda Albert Einstein’in sözleri aynen şöyle olmuştur: “Sadece iki şey sonsuzdur evren ve insanoğlunun aptallığı.!” Ve yine Einstain’ ın şu sözünü önemsiyorum ” 3. Dünya Savaşı'nı bilmem ama insanoğlu, 4. Dünya Savaşı'nda taşlar ve sopalarla savaşır!” Eğer bu savaş gerçekleşirse insanoğlu tekerleği yeniden icat etmek zorunda kalacak doğru.Tüm bunların kurgudan ibaret olması dileklerimle…Sevgi ve bilgiyle kalın /Puna Güleçöz.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve canakkaleninsesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Diğer Yazıları

07
Eylül
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.