Yalana boğulduk.
O kadar yalan söylendi ki bize artık yalandan, nefes alamıyoruz.
Müslüman kılıklılar yalanla esir aldılar bizi.
Dinimizi kullandılar.
Umutlarımızı kullandılar.
İrademizi kullandılar.
Her söylemlerinin bir zaman sonra tersini söylemeleri yalancılıklarının en önemli delilidir.
Her yalanları ortaya çıktığında işbirliği içinde olduklarını ihanetle suçlamaları kendi hainliklerini örtme, gizleme çabasıdır.
Esasında bütün şeytanlıkları birlikte ve olağanüstü bir uyum içinde yaptıkları halde aldatıldık, kandırıldık, yanıltıldık söylemleri; yapılan eylemin suç olduğunu bildiklerini, suçu diğer suç ortağına yükleyerek kendilerini aklama çabaları böylece bir sonraki ihanet için zaman kazanmaları ve ihanetlerini devam ettirebilmek için suçlarını örtme eylemleridir.
Yani ortada onların söyledikleri gibi bir aldatılma, kandırılma ve yanıltılma durumu asla yoktur. O bize söylenen bir yalan, şeytani bir tuzaktır.
Şimdi de "Milli Birlik" söylemi ve vatanseverlik görüntüsü altında yeni yandaşlar devşirebilmek için düşman oldukları Türk Milleti ile ilgili milliyetçilik söylemleri kullanmaktadırlar. Ama onlar daha önceleri söyledikleri gibi Atatürk'ten, Türk Milleti'nden ve Türk Milliyetçiliğinden nefret ederler.
Onlara sormak lâzım: "Dini kullanan sümüklü Fetullah'la Bebek katili Apo ve onun eli kanlı Pkk çetesi ile aynı hain planın taşeronu Barzani kriptoları ile "Orospu ile memurun bahşişini peşin vereceksin" diyerek ortalığı rüşvete boyayan "hayırsever iş adamı" Acem şeytanı Zarrab ile "sevişirken" yalan ve ihanetlerinin bilincinde değil miydiniz?..
Elbette farkındaydılar. Hainin kıblesi olmaz. Hedefine ulaşmak için her kılığa girer. "Gerekirse papaz cübbesi bile giyerim" der ve giyer.
Elbette ki bu ihanet de son bulacak. Ak kara belli olacak. Olmaya başladı bile. Ama çok zarar göreceğiz. Aklını ve imanını birlikte kullan(a)mayanlar yüzünden ihanetin bedelini memleket olarak hep birlikte ödeyeceğiz.