Selçuklu İmparatorluğunun yıkılmasına sebep olanların başında dönemin Emiri Sadettin Köpek gelir. Sadettin Köpek benzeri bazı insanları bir türlü tam olarak tarif edemezsiniz, anlatamazsınız! Şeytanın insan görünümüne girmiş hali deseniz, eksik kalır. Kendi anasını (vatanını) hem de ta rahminden bıçaklıyor deseniz, ettiği kötülüklerin yanında az kalır. Tezgahına İslam Dinini koymuş Haçlılara pazarlıyor deseniz, eksik söylemiş olursunuz. O çağın Muaviye’si deseniz, Yezit benim kabahatim ne, der. Kendinden başka kimseyi düşünmez, içini açıp baksanız Müslüman Mezarlığı gibidir. Kim ona yardım ettiyse hepsini gömmüştür. Sürekli yalan söyler. İşte Emir Sadettin Köpek böyle bir iblis idi…
Çağımızda da kendi milletine ihanet eden çok sayıda Emir Sadettin Köpek benzeri çapsız idareciler gelmiştir. Böyle kişileri, kendi ağzından çıkan sözleri ile tarif etmek en doğrusudur. Kimse kendi sözlerini inkâr edemez. Çok şükür ki, bu çağda bunların tüm dediklerinin sesli ve görüntülü kayıtları mevcuttur;
Bunlardan birinin sözlerini tekrar hatırlayalım mı?
- “Bu gördüğünüz yüzük var ya, işte tüm servetim budur. Bir gün duyarsanız ki çok zengin olmuşum, bilin ki hırsızlık yapmışım demektir” der! Fakat cümle alem bilir ki; her biri milyonlarca dolar olan GEMİ FİLOLARINA sahiptir. Urla’da 4 adet villası olduğunu kendisi, Şehrizar Konaklarında 8 adet villası olduğunu damadı, Çatalca’da 50 dekar içinde 10 villası olduğunu eniştesi söylemiştir. Evinin zulasındaki parayı 24 saatte akrabalarına sıfırlatır geriye, taşıyamadıkları ufak bir 30 Milyon Avro daha kalır!
-Toplumu bölmek ve kendi tabanını bir arada tutmak için, Allah’tan korkmadan kuldan utanmadan yalan söyler. “Başörtülü bacıma saldırdılar. Belden üstü çıplak 70 kişi onu tartakladılar, kundaktaki çocuğuna saldırdılar, üzerine işediler. Görüntüleri elimde. Cuma günü açıklayacağım” der, söylediklerinin yalan olduğu kamera kayıtları ile ortaya çıkınca, utanmadan sırıtmaya devam eder…
-Bilerek ve planlayarak Fethullah Gülen Cemaatini devletin en hassas birimlerine sokar. Yüksek Yargıyı Fethullah Hocanın örgütüne teslim edebilmek için Anayasa değişikliği bile yapar. Binlerce yıllık “Devlet Sırlarının” yabancı istihbarat örgütlerinin ve PKK’nın eline geçmesine sebep olur. “Ben bu davanın Savcısıyım” der. Şimdi kaçak olan Savcının altına zırhlı oto çeker! İşler istediği gibi gitmeyince “aldatıldım, kandırıldım, ne istediler de vermedim, bizim menzilimiz FETÖ ile aynıdır” der…
-Ülkede ne kadar devlet düşmanı ve beyinsiz varsa hepsini “Akil İnsanlar Heyetine” alır ve bunları şehir-şehir dolaştırtıp örgüt propagandası yaptırır. 54 bin insanımızın yaşamını ve çocuklarımıza eğitim-sağlık- iş olarak dönmesi gereken 400 milyar dolar parayı çalan PKK önderi Öcalan’ın mektubunu, Diyarbakır meydanında ağlayarak okutur. Planı tutmayınca “Biz her türlü milliyetçiliği, Türk Milliyetçiliğini de ayaklar altına aldık” dediği Türk Milliyetçiliğine sığınır…
Ömrü boyunca sadece karkas et alıp sucuk yapmaktan ve püskevit bayiliği yapmaktan başka iş bilmez. 123 Milyar dolar borçla aldığı ekonomiyi 470 Milyar dolar borca dayar. Bu arada ülkenin tüm eserlerini yok pahasına satar. Ülke ekonomisi duvara toslayınca “Vatana İhanet” olarak nitelendirdiği baskın seçime, olağan hâl yönetiminde gitmekten utanmaz…
Değerli Okurlar; Türk Milleti olarak bir ve beraber yaşamamızın en önemli şartı şudur; Hukukun üstünlüğü temelinde belirlenen hak ve sorumlulukları tüm kişiler, kurum ve kuruluşlar barış, uzlaşı ve saygı içinde uygularlar ise bütünlüğümüz garanti altına alınır. Böyle bir düzenin ilkeleri ancak iyi ahlakın değerleriyle belirlenir. Siyaset ancak böyle bir zeminde yapılırsa, kabul edilebilir olacaktır.
Aksi, iktidar olanaklarına sığınarak her türlü hile yapılırsa, kaynağı şaibeli kara paralar Türk Milletinin iradesini çarpıtmak için kullanılırsa sonuç kimseye yaramaz. Kaos çıkar. Ne bu iğrenç oyunlara tevessül edenler ne de bunların patronları bu kumpastan kazanç sağlayamazlar.
Böylesi bir tabloda vatandaşlar, kişisel olarak tepki koymazsa, sandığa gidip oy kullanmazsa, sandığa ve oylarına sahip çıkmazsa, ihanete direnmezse onlar da sorumlu olacaklardır.
İnsanoğlu, bu dünyadaki denetim mekanizmalarından belki kaçabilir ama hepimizin eninde sonunda gideceğimiz yer İlahi Adalet Divanıdır. Oradan kaçış yok…
Not: Yalaka medya, BJK-FB maçında yaşanan rezilliği anlatıyor. Bunu anlatın da Türkiye, olağanüstü hâl yönetiminde TL’nin dibe vurduğu, dış borcun kriz düzeyine çıktığı, Döviz açığının rekor kırdığı, faizlerin zirveye çıktığı, enflasyon ve işsizliğin çift haneye geldiği, normal seçimin şartı olan şeffaflık ve dürüstlüğün olmadığı bir baskın seçime götürülüyor, medyanın gözleri kör olmuş, ses çıkaramıyor. Ya kırın o kalemleri ya da üzerine oturun ama dikine, dikine…
Sağlık ve başarı dileklerimle 21 Nisan 2018 Rifat Serdaroğlu