Kahvelerin ve vapur yolculuklarının keyfi köpüğündedir. Turistik yerlere tatile gitmekte nedenini bilemediğim bir işgal var. Gezip görmekten ziyade bir şey var. O huzurlu beldelerin insanının mutluluğunu çalma isteği var,
Ben hep insanların nasıl bu kadar mutlu olduklarına yemek yerken içki içerken ve dolaşırken nasıl bu kadar keyifli olduklarına şaşırmış onlara imrenmişimdir.
Buna depresyon belirtilerinden biriymiş gibi bakan ya da başka sınıflamalara sokacak olanlara teessüf ederim.
Bir devin avucunun açılarak boşalan insan selidir ada vapurunda gemi kapağından aşağı dökülen yolcular.
Küçük bir ada, misafirlerin kalma süresi 2 günmüş ortalama. Bu hem misafirlerden hem adanın küçüklüğünden hem hayatın kısalığından. Oradan oraya, oradan oraya oradan oraya.
En güzel ses ne kadın ne para sesi. Çocuk sesi tabii ki de kendi yavrunun sesidir.
Olayları kişisel algılama diyen ibne yöneticilerin savunmalarından bıkmış bir akşam üstü ve sadece akşam değil ben de bıkmıştım. Herkesin her istediğini yapıp sonra pişkince sana “yanlış bakıyorsun kişisel değil” dediği olmadı mı?
Hani şeytan demiş ya “bu kadarını ben bile düşünmemiştim”. Yani taş evler taş yollar taş yürekler. İnce uzun dar sokaklar. Neyse konuyu çok dağıtımıyım, yaşamayı beceremeyene her yer aynı. Hani demişler ya tavuğa o göt sendeyken her yerde aynı yumurtlarsın. Neyse ada küçük demiştik ya,
E dünya zaten küçük biliyoruz. Tanıdıklar bildikler falan var. Konuşuluyor. Huzursuz nazik memnunsuz ve kaçak cümleler. Sözlerdeki dikkat bir konunun başka bir konuyu açmaması için özenle seçilen diyaloğu tıkayan kelimeler. Ve sonra sevdiğim birini gördüm.Konuştu.İçten. Akşam gene aradı.Sağol İlhan abi. Adaya yerleşmişler “ufak bir bağ evim var beklerim diyordu.Yolu sordum. Elimde olsa yarını ve sonraki günü bile soracaktım ama utandım.
Neyse ilk izlenimler böyle aklıma gelenleri anında yazmamak kötü unutuyorsun diyorlar. Kendinden bile kopya çekmemek lazım. Yara izi yapacak kadar kalıcı sözler hatırlansın