28 Nisan 2017 tarihindeki “Parti Devleti” başlıklı yazımda, Erdoğan’ın T.C Devletini süratle “Parti Devletine” dönüştürdüğünü ve bunun Türk Milleti için büyük bir felaket doğuracağını yazmıştım. Yazdım da ne oldu? Dikkatli okurlarımdan destekleyen mesajlar geldi, mahkemeden celp geldi, yargılandık ve tazminata mahkûm olduk, zar zor ödedik! Olan bu!
Hiçbir siyasi parti yetkilisinden “Arkadaş sen ne diyorsun? Biz buna geçit vermeyiz, hazırlığımız var, rahat ol” diyen “Olmaz kardeşim, senin gözünü Tayyip düşmanlığı bürümüş. Öyle şey olur mu” veya “Doğru diyorsun, ne yapmalıyız” benzeri bir yanıt almadım. Ya ben çok evhamlıyım ya mevcut partiler kör ya da hepsi cahil ve ihanet içinde!
Maalesef ben haklı çıktım, çıkmaz olaydım… Tarafsız (!) Başkan Erdoğan aynı zamanda Saray’da oturan, devletin tüm olanaklarını kullanan taraflı AKP Genel Başkanı! AKP İl Başkanları devletin valisi, devletin Valileri ise AKP İl Başkanı gibi! AKP İlçe Başkanları da analarından Kaymakam doğmuş gibi! Tam bir “Milli Şef” dönemi!
Sistemin tıkandığı nokta tam da burası! Artık toplumun gözünde AKP’yi eleştirmek, devleti eleştirmekle eşdeğer tutuluyor. Kimse AKP denen ve tek kişi tarafından yönetilen, menzili FETÖ ile aynı olan, Anayasa Mahkemesi tarafından sabıkalı ilan edilen cemaati, devlet güvenlik güçlerinin, Yargının, Maliye’nin korkusundan eleştiremiyor bile!
Parti Devletinin en kötü tarafı, Yargı mensuplarının ve tüm bürokrasinin de AKP teşkilatlarının emrine girmiş olmasıdır. Yargıç karar verirken bir gözü Saray’da olursa, bir hastane Başhekimi geçici temizlik işçisini işe alırken gözü AKP İl veya İlçe başkanında olursa, o devlet “Parti Devleti”, sistemin adı da “Dikta Yönetimi” olur. Sonra da başınıza gelmedik bela kalmaz. Dünya üzerinde yapayalnız kalırız, milli servetimiz güneşi gören kar gibi erir gider, çökertiliriz…
Demokratik düzenlerde ülkenin muhalefet partileri, iktidarın böyle sapkın bir uygulamaya kalkışması halinde dünyayı ayağa kaldırırlar, yaptırmazlar. Çünkü demokrasi, aynen hamilelik gibidir! Ya hamilesinizdir ya değilsinizdir.
Ya demokratsınız ya da değilsiniz. Öyle “az hamilelik” falan olmaz. Tıpkı “Az demokrasi”, “Türk tipi demokrasi” olamayacağı gibi…
Partilerimiz ne yapıyor? Bahçeli, Akşener kendisine rakip çıktığında kongreden kaçmadı mı? Öyle bir kaçtı ki, kendini Saray’ın kucağında buldu! Kılıçdaroğlu, kendi delegelerinden kaçmıyor mu? Akşener, Tivit ile istifa eden ilk Genel Başkan! Nerede en değerli arkadaşları? Uysal; Kendini İYİ Partiye milletvekili seçtirdi! İşi bitti! Türkiye yanıyor, bunlardan tık yok!
Allah rızası için söyleyin; Sizler ne işe yararsınız? Niçin varsınız? Tüm belediyeleri AKP’ye teslim etmeden o koltuklardan kalkmayacak mısınız? Ya bu partilerin Milletvekilleri? Sizler ne işe yararsınız?
Bi gidin be arkadaş! Türk Milleti sizlere ömür boyu bakmak zorunda mı? Batsın sizin Genel Başkanlığınız da milletvekilliğiniz de hırslarınız da!
Nasıl AKP, 17 sene içinde ülkeyi batma noktasına getirdi ve başarısız olduysa, sizler de aynı suçun gönüllü ortaklarısınız, anlayın artık. İlla elimize sopa alıp ta kovalamak mı lazım?
Bırakın Türk Milletini bir başına! Düşün artık milletin yakasından. Batacaksak da kendi kendimize batalım! Anlayın, sizlerle birlikte batmak bile istemiyoruz artık! Varlığınızla, Türk Milletinin mücadele gücünü engelliyorsunuz.
Bizler, tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesi tüm ülkede Türk Milletinin sağduyusu sayesinde nasıl örgütlendi isek, yine yaparız. Bir Papazın yüzünden aşağılanmaktan utanmayan çapsızları geldikleri yere göndeririz ve dikta ne imiş, demokrasi ne imiş herkese öğretiriz. Vesselam…
Sağlık ve başarı dileklerimle 10 Ağustos 2018 Rifat Serdaroğlu