25 KASIM "KADIN'A YÖNELİK SİDDETLE MÜCADELE GÜNÜ"
Ve tam da ayında, eğitimi yerinde, aldığı eğitimle de kariyeri yerinde ve ortaya koyduğu eserlerinde de halkın gözünde yeri olan sanatçımızdan biri, diğer bir eğitimli, düzeyli, kaliteli, değerli bir ses sanatçımıza şiddet uyguluyor.
Gerçi şiddet eğitimli, eğitimsiz, bilgili, cahil diye ayrılsaydı Dünya çok daha farklı bir yer olur ve belki de bu konu bu kadar gündemde olmazdı.
Bir öfke, bir asabiyet, bir saygısızlık aldı başını gidiyor.
Evde, yolda, İş yerinde, sosyal medya duvarlarında, toplumsal alanlarda, Tribünlerde, sahalarda, Restorantlarda..
Bir "vay bana yan baktın!"
"vay efendim sen benim kim olduğumu biliyor musun?
"Yer yok ne demek! " diye hatırlarsınız, Fatih Terim bir kebapçıyı talan etmişti..
Ne oluyor?
Nedir bu kabadayı haller?
Nedir bu el kaldırma pozisyonları?
Nedir bu diklenmeler?
Nedir bu hafra-tafralar?
Siz kimsiniz?
Nasıl bir terbiye, nasıl bir eğitim sisteminden geçtiniz. Herşey okul değil! Ne oldu aile eğitimi?
Sorun nedir ve biz bunun hangi ucundan tutup konuşalım?
KADINI mı?
ŞİDDETİ mı?
MÜCADELE yi mi?
ERKEĞİ mi?
ÇOCUĞU mu?
Sessiz dostlarımız olan HAYVANLARI mı?
Gücünü halktan alan DEVLET;
Özellikle son on iki yıldır, genç, yaşlı, yetim, dul, sehit demeden, sahip çıkacağı yerde, sözlü olarak azarlamış, maddi olarak kısıtlamış..
Devlet organları ve sistem'i içindeki, farklı meslek gruplarında, calışma imkanı bularak, hem devlete, hem kendine hem de topluma hizmet eden, "Profesyonel meslek katarogorisindeki"
Doktor'a, Mühendis'e, Mimar'a, Eğitimciler'e, Avukat'a, sanatçıya destek olmayı bırak,
"Gerekli değer ve önemi vermesi gerekirken, onları baş tacı yapması gerekirken" ne yazık ki onları, ellerindeki diploma, ve profesyonellik belgeleri ile KHK kararları ile rencide ederek bir ÖLÜM fermanını dayamış ve her şartta "Uygun olmayan bir lisanla" hitap etmeyi alışkanlık haline getirmiş DEVLET BÜYÜĞÜNÜN hakaretlerine maruz kalmış, hırpalanmış, sürülmüş, dövülmüş...
İşçi, memur, işveren, esnaf, sendikalı, sendikasız, emekli..
Hiç görmedigi kadar eziyet görmüş...
Batı standartları seviyesinde eğitim veren okullarımızı, daha ilkokul sıralarında, ORTAÇAĞ safsatasıyla doldurup, İmam edebiyatıyla buluşturup,
KIZLI - ERKEKLİ yanyana oturmayı günaha dayalı terbiye metoduyla sınayarak, sahip oldugu görsel ve yazılı medya aracılığı ile, tartışma konusu yapmış...
Dünyanın hiç bir yerine değişmeyeceğim yurdumun dört bir yanının, kendine özgü doğal güzellikleri, iklimi, tarihi ve bu bölgelerdeki halkların içine karışmış etnik kökenli vatandaşlarımız,
Atalarından kalma gelenek, görenek ve adetlerini, özgürce devam ettirirlerken kendilerini;
Kasten yaratılmış "mezhep, dil, din" kaosuyla kavgalı bulmuslardır.
KISACASI/
Tamamı yetmiş milyon olan Türkiye Cumhuriyeti nüfusu bugün;
7 den 70'e dolaylı ve direk olarak, "FAŞİSTCE BİR ŞİDDET" ile yüz yüze kalmış,
Evlerdeki bireysel siddetin gücü, oranı ve sayısı artarak çoğalmıştır.
Caydırıcı cezalar hafiflemiş, ceza dahi verilmez olmuş, mahkeme tek celsede
Davaları düşürerek "kocasıdır yapar, çocuğudur döver, karısıdır karışmayız! " diyerek hukuki kararlar!! Verir hale gelmiş ve kadın toplumda yükseleceğine sistemli olarak değersizleştirilmeye çalışılmaktadır..
durum bu iken;
LÜTFEN ŞİMDİ SÖYLER MİSİNİZ,
BİZ HANGİ ŞİDDETİN, HANGİ MÜCADELESİNDEN BAHSEDELİM..?
HANGİ HAKKIN, HANGİ MÜCADELESİNİ VERELİM...?
KİM'i KİM'e ŞİKAYET EDELİM?
içTen