“Arap uşağı”, “Laz Uşağı”, “Çerkez Uşağı” gibi benzetmeler ülkemizde, özellikle de Rize’de çokça kullanılır. Bu benzetmeler kesinlikle hakaret anlamında kullanılmaz. O yörelerin delikanlılarını tanıtmak için söylenir…
Fakat “Millî Görüş” adlı Siyasal İslamcı hareket devlet yönetimine ve siyaset hayatımıza sokulduktan sonra, Arap Krallarına gönüllü uşaklık eden tipleri gördük.
Siyasal İslam, Türk Devletine ilk kez 1974 yılında Ecevit-Erbakan Koalisyon Hükümeti ile girdi. Dönemin İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk “Kadın eli sıkmayan” 300 Kaymakam’ı devlete yerleştirdi.
Bir yol kez açılınca, tek başına iktidar çıkmayan her seçim sonrasında Siyasal İslamcılar hükümet olmak için her yolu denedi. Demirel “Milliyetçi Cephe Hükümetleriyle” bu sürece katıldı. Son olarak Tansu Çiller, “şaibeli mal varlığının aklanması” karşılığında Erbakan’ı Başbakan yaptı ve AKP iktidarının önünü açtı!
Erbakan, Başbakanlığının üçüncü ayında Libya’ya gitti. Yanında, Suudi Arabistan’da Suudi Bankasında çalışan, Devlet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Abdullah Gül vardı. Kaddafi, “Müslüman Kardeşler” örgütünün lideri sıfatıyla, aynı örgütün Genel Sekreteri olduğunu söylediği T.C Başbakan’ına şunları söylüyordu; “Türkiye’nin geleceği, NATO üyesi olmakta ve Kürtlere eziyet çektirmekte değildir. Ortadoğu’daki güneşin altında Kürt Milleti de yerini almalıdır. Kürdistan kurulmalıdır. Ayrıca Türkiye’nin uyguladığı dış politikadan genel olarak memnun değiliz. Çünkü Siyonist İsrail ile ilişki içindesiniz. Türkiye iradesini kaybetmiştir, işgal altındadır!”
T.C Başbakanı Erbakan ile Devlet Bakanı-Hükümet Sözcüsü Abdullah Gül, herkesin içinde Türkiye’nin ve kendilerinin en ağır şekilde hakarete uğramaları karşısında susup kaldılar. Atalarımız, “Veren el alan elden üstündür” demiş! Siz Kaddafi’den seçim için para alırsanız, böyle ağzınızı açamazsınız…
Suudi Kralı Abdullah bin Abdülaziz 2006 yılında Türkiye’ye geldi. Anıt Kabir’e ziyarete gitmedi. Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ( FETÖ’ya destek verin diye tüm Dış Temsilciliklerimize yazılı emir veren FETÖ’cu) Suudi Kralının otel odasına gittiler.
Suudi Kralı Selman, 2016 yılında Türkiye’ye geldi. O da Anıt Kabir’i ziyaret etmedi. Bizimkiler yine koşa-koşa otele gittiler.
Suudi Kralı Selman, 9 Kasım 2017 de yine geldi. 10 Kasım’dan bir gün önce! Anıt Kabir’e yine gitmedi. Bizimkiler, yine otele gittiler. Üstüne birde Krala “Devlet Şeref Madalyası” taktılar…
Değerli Okurlar; Sizlerden ricam şudur; Yukarıda anlattığım tarihi gerçekler ışığında; Erdoğan-Selman telefon görüşmelerini, Erdoğan’ın “Kral’ın, Suudi gazeteci Kaşıkçı’nın öldürülme emrini verdiğini sanmıyorum” demesini, Kaşıkçı’yı öldürüp parçalara ayıran, en sonunda da kıyma makinasında eriten katillerin ve katillere yön veren Suudi Başkonsolosun rahatça Türkiye’yi terk etmelerine izin verilmesini lütfen bir daha düşünün!
Bir de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Demokratik Cumhuriyetten- Hukuk Devletinden ve Atatürk’ün çağdaş yolundan ne kadar uzaklaştırıldığını düşünün!
Türk Devletinin tepe noktalarına, Türklüğünden utanan “Türk Uşağı” olma şerefinden nasibini almayanları getirirseniz veya gelmesini engellemek için gayret gösterilmezse olacağı budur. Daha ne bekliyorsunuz ki?
Sağlık ve başarı dileklerimle 05 Kasım 2018 Rifat Serdaroğlu