KÜRESEL ISINMA
Prof. Dr. Ali Demirsoy’un “2035 SONUN BAŞLANGICI” adlı kitabını okuyorum. Herkesin de okumasını öneririm.
Demirsoy’a göre, bugün küresel ısınma denince akademik çevrelerde dahi, ilk akla gelen her gün evde akan çeşme suyunun akıbeti, televizyonlarda sık-sık gösterilen kutup ayılarının yaşam alanlarının daralması, Hollanda ve Bangladeş gibi ülkelerin bir kısmının ya da tümünün sular altında kalması, kıyılardaki yazlıkların sular altında kalıp kalmaması, yiyeceğimiz besinleri bulabilmedeki zorluklar oluyor!
Biraz daha bilinçli olanlar tarım alanlarının bozulmasını, sulak ortamlardaki köklü değişiklikleri, okyanuslardaki su akımlarının köklü değişimini ve sonuçlarını, hayvanların göç yollarının değişmesini, yüksek dağların geleceğini düşünüyor.
Halbuki, küresel ısınma tüm bunların ötesinde, dünyanın (yani tüm canlıların) hiç karşılaşmadıkları kadar büyük bir tehlikenin adıdır.
Gorbaçov görevdeyken bu konuda şunu söylemişti; “Önümüzdeki yüzyılda çevre koşulları dünya çapında yıkımlara yol açtıkça, askeri değil ama ekolojik güvenlik, tüm ulusların en çok önem verdiği konu olacak!”
Dünyada son yıllarda bu konuda önemli uyanış başladı. Ancak yara o kadar büyümüş durumda ki, hiç kimse tedaviye yanaşmıyor. 2018 yılı itibariyle bu kötü gidişi sadece DURDURMAK için 7 Trilyon dolara, GERİ ÇEVİRME için de 3,5 Katrilyon dolara ihtiyaç var. Kimse bunu göze alamıyor. Çünkü devletler bu konuya hala, lüks yaşantılarının, kârlarının ve menfaatlerinin azalacağı korkusuyla yaklaşıyorlar.
Gerçekte söz konusu olay; Biyologların evrimleşmenin son halkası gibi gördükleri, dogmatiklerin ise Allah’ın “müstesna varlığı”, “yaratılmışların en şereflisi” diye sundukları insanın, 3,8 milyar yıldan beri evrim basamağında yücelmeye çalışan tüm canlı varlıklarla birlikte, açgözlülüğünün- vurdumduymazlığın- bencilliğinin kurbanı olarak YOK OLMASI olayıdır.
Küresel ısınma sebebiyle başımıza gelecek felaketlerin baş sorumluları, dünyaya demokrasi dersi vermeye kalkan emperyalist ülkelerdir.
Örneğin ABD’de her aile yılda 23.000 kg karbon dioksit salıyor. Bu rakam Hindistan’ın salımının 19 katıdır. Buna rağmen ABD, Kyoto Sözleşmesini imzalamıyor ve kağıt üstünde yapılacak kontrolleri bile kabul etmiyor!
Aynı ABD, on bin km uzaktan gelip, “nükleer silah” var diye Irak’ın-Suriye’nin parçalanmasına, milyonlarca insanın ve daha da fazla canlının yok olmasına sebep olabiliyor!
Küresel Isınmanın sebep olduğu kirlenmenin yarısından sorumlu ABD bunu görmezden gelir ama Türkiye’nin hangi hava savunma sistemini alıp alamayacağına karışır.
Yapılması gereken, tüm dünya devletlerinin birleşerek bu aç gözlü kovboyu hizaya getirmek olmalıdır. Türkiye bunun öncülüğünü yapmalıdır. Yapmasına yapmalıdır ama Türkiye öncelikle ve ivedilikle ortaçağ kafası taşıyan cemaat-tarikat artıklarından kurtulmalı, vizyon sahibi, halkının her türlü hakkını koruyan, içte ve dışta saygınlığı olan yöneticileri göreve getirmesi gerekir. “İtibardan tasarruf olmaz” diyerek, sadece Beştepe-Okluk Koyu-Van Gölü kıyısındaki üç sarayın yapımı için, on binlerce ağacı katleden anlayışın, dünyayı bekleyen bu en büyük tehlike konusunda bir şey yapmayacağını görmek için bilim insanı olmaya gerek var mı?
Bunun için de Türk Milleti bir karar vermek zorundadır; Ya tıpkı Kurtuluş Savaşı öncesi gibi birleşecek ve yeni bir mucize yaratacak, ya da bu bölünmüşlük ve bu cehalet deryasında kaybolacaktır…
Sağlık ve başarı dileklerimle 04 Temmuz 2019 Rifat Serdaroğlu